Neyi nasıl yapmamalı?
15 Temmuz gece baskınının Türk siyasi hayatında önemli bir kırılmaya neden olacağı, devlet mekanizmasının yeniden şekillenmesine giden süreci başlatacağı aşikar. Nitekim başlatılan tasfiyeler sadece darbecilerle ilişkili oldukları düşünülen kadroların atılmasıyla sınırlı olmayıp yapısal bazı düzenlemelerin de işaretini veriyor. Askeri ve sivil bürokrasinin, hiyerarşik yapının ve bunlar arasındaki yetki ve sorumlulukları yeniden şekillendirecek bir yapılaşmanın gündeme gelmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Her darbe ve olağanüstü durumlardan sonra devletin yeniden tanzimi meselesini bu düzenlemeyi gerçekleştirenlerin öncelikleri ve tehdit algıları belirler. İç ve dış güvenlik kaygıları, ideolojik korkular gibi tehdit algıları öne çıkar. Devlet bürokrasisinin, kurumların işlev ve ilişkilerinin hangi esas ve dengeleri göz önüne alınarak düzenleneceğinin en azından psikolojik boyutunu biliyoruz.
DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on July 26, 2016
Devlet aklı ne işe yarar?
Devlet aklı dediğimiz siyaset tarzının tezahürleri nelerdir? Yahut devlet dediğimiz aygıt nasıl davrandığında bunun devlet aklının bir sonucu olduğuna kanaat getiririz? Eğer devlet aklı dediğimiz bir ortak tavır varsa buna kim karar verir ve nasıl oluşur?
Devlete dair bir başka ezber de devlet geleneği ve devlette süreklilik… Devlette tecrübe ve birikimi devlet aklına dönüştüren bir mekanizma var mı gerçekten, varsa nasıl işliyor? Devlet geleneği ve tarihte kurduğumuz devlet sayısını her fırsatta tekrarlamaktan haz duyan bizler için sorgulanması gereken bir ortak kanaattir devlet aklı. Devlet refleksinin akla dönüşebilmesi için farklı bileşenlerin zaman içinde oluşması, damıtılması gerekiyor. Şekil şartları itibariyle var olduğunu düşündüren devlet aklı, ekseriyetle de nasıl tahakkuk ettiğinin sırrına vakıf olmakta acze düştüğümüz acemilikler, zaaflarla malüldür.
DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on July 24, 2016
Profan kamikaze
Son darbe teşebbüsü ilk bakışta bir kamikaze saldırısını çağrıştırıyor. Memleketi ya rehin almak yahut imha etmekle sonuçlanacak bir darbe teşebbüsünün işleyiş şekli netice alsa da almasa da geri dönüşü olmayan bir saldırı türüne çok benziyor. Kamikaze saldırılarının en büyük özelliği düşman hedeflerine kendini imha etme pahasına mümkün olduğunca zarar vermeyi hedefleyen bir stratejiye dayanmasıdır. Her birim kendi için bağımsız ortak hedefi kendisiyle beraber imha ederek sonuç almaya dayanır.
Son darbe denemesi adına yapılan gece baskınının işleyiş tarzı çok daha sofistike bir plan ve hazırlığa dayandığı anlaşılıyor. Ayrıntıları çok iyi planlanmış uzun süren bir hazırlık sürecinin olduğu düşünüldüğünde kamikaze saldırılarından daha farklı olarak duygusallıktan çok soğukkanlı bir şekilde yapıldığı, her aşamanın büyük gizlilik içinde gerçekleştiği anlaşılıyor. Bu yönüyle stratejik bir aklın devrede olduğu intibaı verse de mahiyeti itibariyle kamikaze tanımlamasına uyuyor.
DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on July 21, 2016
Darbeye direnmenin sosyolojisi
Yaşamakta olduğumuz darbe denemesinin şaşkınlığı, öfkesi, tedirginliği hala devam ederken, ortaya çıkan askeri darbeye karşı direnme olgusu en önemli sonuç olarak dikkatle izlenmeli. Bu direnme sosyolojisinin kesinlikle küçümsenmemesi gerekir. Zaten Türkiye’de var olan darbe geleneğinin bir devamı olarak siyaset bilimciler bolca konuşacaklardır. Askeri darbe dönemlerinin kapandığını temenni etmek gerçekten darbelerin artık yapılmayacağı anlamına gelmiyor.
Öncelikle yaşanılan kalkışmanın ve ona karşı gösterilen toplumsal tepkinin mahiyetinin iyi okunması gerekiyor. Yaşadığımız darbe deneyimini TAT ( Talat Aydemir Tarzı) Darbe olduğunu söylemek, benzeşen yanlarına rağmen yanıltıcı ve eksiktir. Çok daha organize olması bir yana darbecilerin kimlikleri ile karşı çıkanların aidiyeti arasındaki ilişki bu süreci/çatışmayı/karşıtlığı çok farklı düzlemde ele almayı, farklı parametreleri gözeterek düşünmeyi zorunlu kılıyor.
DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on July 19, 2016
Medyatik terör refleksi
Fransa’da yaşanan sivillere yönelik saldırının işleniş biçiminin terörün yeni bir aşamaya geldiğini gösteriyor. Özellikle Avrupa’daki terör saldırılarında hareket imkanları kısıldıkça ne tür yöntemlere başvurulabileceğinin işaretlerini veriyor. İşin polisiye tarafı bir yana terör olarak tanımlanan ve en belirgin özelliğinin masum sivillere yönelik olmasıyla ayırt edilen saldırılarda kınama yarışına girmek ölümleri durdurmuyor.
Terörden ne anlıyoruz ve besleyen şartların neler olduğu üzerinde yeniden konuşmadan önce terör eylemi ile medya refleksi arasındaki ilişkiye dikkat kesilmeli. “Bağdat’ta yine bombalı saldırı” cümlesi ile geçiştirilen, adeta rutinleştirilen katliamların çok daha küçük çapta Batı Avrupa’daki benzerine gösterilen tepki gerçeklik algımızı, adalet duygumuzu açıkça istismar ediyor.
DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on July 17, 2016
Türkiye’nin ırkçılık ateşiyle imtihanı
Resmi ideolojinin milliyetçilik esasına dayanması bizzat bu düşünceyi marjinalleştirmiştir. Her ne kadar resmi söylemde ve elitlerin diriltmeye çalıştığı Türk milliyetçiliği, İttihat Terakki’de siyasi forma bürünse de Anadolu insanı modern anlamda milliyetçiliğe itibar etmedi. Bu durumun en temel nedenlerinden biri Osmanlı bakiyesi topraklarda devralınan kültürel miras, İslam’ın yoğurduğu bilinç ve tarihsel hafıza Batılı anlamda bir ulusçuluğun popülerleşmesine imkan vermedi. Resmi kurumların söylemi ve eğitim sisteminde işlenen milliyetçilik ise Anadolu için fazlasıyla sentetik, seküler olması nedeniyle içselleştirilmedi. Ankara’nın giydirmeye çalıştığı resmi gömlek belirgin biçimde sırtımıza oturmadı. Kültürel Türkçülüğün temelleri her ne kadar Osmanlı’ya İttihat Terakki’ye ve nihayet Ziya Gökalp’in formüle ettiği Türkçülüğe kadar gitse de maşeri vicdanda hiç de makes bulmayacaktır. Bu durum sadece Anadolu ve buradaki unsurların refleksi ile sınırlı değildi şüphesiz. Tüm kışkırtmalara rağmen milliyetçilik ideolojisi Ortadoğu’ya yabancı kalmıştır. Aziz Nesin’in dediği gibi “bu toplum dininden başka kan dökmeyi göze alacağı hiç bir değeri benimsemeyecekti.”
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on July 14, 2016
Srebrenitsa yahut ölüm dikkati
Ölüm dikkati hayata dinamizm katar. Hayata anlam katan en önemli işaret taşlarıdır her bir ölüm. İslam toplumlarında ölüm hayatın içindedir. Hayatla barışık ölüm duygusu, yaşanmışlıkların anlamını yerli yerine oturtur.
Mezarlıkların şehirlerde olması hayata küsmenin değil hayata anlam katan fanilik duygusunun ebedi olana işaret ederken insanı dünyataparlıktan uzaklaştırır. Hayatın olanca çelişkilerine, yaşanan travmalarına, elemlerine karşın yaşama sevincine anlam katar.
DEVAMI>>>…
Posted under Dünya
Yazanemreakif on July 12, 2016
Yol, şehir ve metal soğukluğu
“Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan”… Onuncu Yıl Marşı’nın aklımda kalan nadir mısralarından biri. Yani Cumhuriyet elitinin bir tür milli marşından. On yıllık başarı öyküsünü dillendiren bu sözler devrimlerin alamet-i farikası sayılan ilerleme mitosuna bir övgüydü.. O dönemin gözle görülür teknolojik yatırımların en önemlisi herhalde Osmanlı’dan kalma demiryollarına ilave hatların açılmasıydı. Yurdu dört baştan olmasa da örülen demir ağların temeli Osmanlı döneminden mirastı, tıpkı pek çok sanayi tesisi gibi.
Bayram öncesi ve bayram sonrası memleketi çepeçevre saran asfalt yolların görünümü bu sloganı hatırlatıyor. Tüm yollar araba kuyruğunun oluşturduğu metalik parıltıyla göz kamaştırıyor! Şehirler boşalıyor, yollar adeta kesintisiz metal zincire dönüşüyor. Demiryolları olduğu gibi duruyor, onun yerine karayolları her köşeye ulaşıyor. Artık otobanlarımızın uzunluğu ile övünüyoruz. Otoban olmasa da bölünmüş yolların gitmediği köşe kalmadı memlekette. Tüm memleket sathı adeta asfaltlandı. Siz ne kadar kaçarsanız kaçın asfalt yollar demir yoluna dönüşüyor bayramlarda, tatillerde… Bayramlar nasıl tatilleşti ise yollar da metalikleşti.
DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on July 9, 2016
Filistinlilere ‘apartheid rejimi’
Filistin’in geleceğini anlamanın yolu meselesi Filistin’in geçmişini iyi tanımlamaktan geçiyor.
Bu konuda Filistinlilerin, Filistin adına temsil makamında bulunan örgütlerin ve de Arap devletlerinin bakışları zamanla değişti. İsrail’in İngiliz işgalinin sona ermesinin ardından Filistin toprakları üzerinde bir devlet ilan etmesi sorununun sebebidir. Siyonistlerin Filistin topraklarını gasp ederek devlet ilan edilmesi, Filistinlilerin kendi yurtlarından kovularak mülteci duruma düşmeleri sadece sınırlı bir toprak kavgasından öte anlamları var. Yabancı bir unsur olarak bölgenin kalbine saplanan İsrail’in ortaya çıkması geleneksel dengeleri alt üst etti. Üstelik siyonizmin ideolojisi gereği sınırlarının nerde başlayıp nerde biteceği belli olmayan ve modern ulus devlet tanımına da uymayan bir yapı olarak ortaya çıktı. 1967 Savaşı ile tüm Filistin’in işgal edilmesi, Kudüs’ün düşmesi bölgede gerçek anlamda travma oluşturdu. Kudüs’ün işgali ile Arap-Yahudi anlaşmazlığından çıkmış İsrail sorunu, tüm İslam alemini ve de Hıristiyan dünyanın doğrudan ilgi alanına girmiştir.
DEVAMI>>>…
Posted under Dünya
Yazanemreakif on July 7, 2016
Hamaset ve feraset arasında
Filistin bir kez daha iç politika konusu haline gelince meselenin aslı unutulmaya başlandı. İç politikada alınan mevzilere göre Filistin, Gazze gibi isimlerin havada uçuşmasına karşın bizzat Filistin gerçeği unutuluyor, hatta harcanıyor. Filistin meselesini Gazze’ye indirgeyen hamasete yıllardır karşı çıkmamıza rağmen iç politik kaygılar bu yanlışı yeniden canlandırdı.
Eğer Türkiye’de şu anda yapılan tartışmalar, ortaya çıkan kamplaşmalar gerçek anlamda Filistin’e yardımcı olmaya yönelik olsaydı hem içerik hem de üslup çok farklı olacaktı… Hemen her alanda olduğu gibi bu mesele de bilgiden, fikri takipten uzak herşeyin uzmanı analizcilere emanet edildiği için aslında neler olup bittiğine dair çok az sağlıklı haber-analiz ortaya çıkıyor… Korkarım Filistin duyarlılığı, hamaset, siyasi hesap ve siyasi nefrete dayalı muhalefet arasında heba edilen bir metaya dönüşecek.
DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on July 5, 2016