Erguvanlar da yanar
Tabiatla insan ilişkisinin, sadece şehir kültürünü değil insan muhayyilesini belirleyen bir yanı var. Bunu en iyi, insanların mevsimlerin dönüşümü karşısında yaşanan sıradışı olaylara verdikleri tepkilerde anlarız. Anadolu’nun kıta özelliği sergileyen iklim ve coğrafi zenginliği dilimize de yansır. Bahar ‘kırkikindi yağmurları’yla yaşanır Anadolu’da. İstanbul, ‘ahmak ıslatan’ları ile bilinir. Kaç zamandır ahmak ıslatanların artık yağmadığını fark ettim geçenlerde. Tropikal iklimlere özgü yağışlar alıyor artık. Sanki yağmurdan farklı bir şey boşanıyor üstümüze. Gök açılıp birden boşanan yağmurlar. Binlerce yıllık tabiat ve coğrafyayla kurlu aşinalığı sele veriyor. İstanbul’un iklimine, tabiatına, coğrafyasına hele hele insanına yabancı gelen yağmurlar… Yazı, baharı, kışıyla oluşan tabiat iç içe, tabiatla beraber ama şehirli bir yaşama kültürü yağmurların aniden bastırması gibi apansız geliveren baskınlarla da tarumar oluyor sanki. İnsan eliyle bozulan kozmik denge yine insanı bozuyor. Çoktan yok edilen mimarisi, şehir dokusu, evlerin konumu, labirenti andırdığı söylenen sokakların iç düzeni mevsimlerin ritmine ayarlıydı oysa.
DEVAMI>>>…
Posted under Kültür
Yazanemreakif on April 29, 2017
Geleneksel sanat mümkün mü?
Sanat ve hayat arasında ilişki hep tartışılmıştır. Geleneksel toplumlarda kozmik dengenin bir tezahürü olarak sanat ile hayat arasında bir şekilde ilişkinin var olduğu kabul edilir ve bu anlayışla sürdürülürdü. Modern insanın kendini varlığın merkezine oturtması, geleneksel varoluş hiyerarşisinin, kosmosun tepetaklak olması sanat alanında da kendini gösterecekti.
Türkiye’de son on beş yıldır geleneksel sanatlara belli ölçüde ilgi ve teşvik var. Hatırlıyorum 90’ı yılların başında geleneksel sanatları önceleyen bir “sanat galerisi” girişimimiz olmuştu. O vakitler hat, ebru gibi alanlarda eserlerini sergileyecek sanatçı sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi.. Hele bunların bir galeride, sanat çevrelerine hitapeden bağımsız sergi açma imkanı bulmaları olağanüstü bir gelişme sayılmıştı. Hayatını geleneksel İslam sanatlarına adamış bir avuç çilekeş sanatçının fedakarlığı ile bazı geleneksel sanatlar hayatiyetini sürdürmeye çalışıyordu.
DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on October 13, 2016
Ayşe Şasa’nın tarafı
Sanatçıların, yazarların, düşünürlerin hatta alanında şöhret olmuş insanların özdeşleştiği eşyası başkalarının ilgisini çeker. Bir sanatçıyı, düşünürü zihninde muhayyel bir yere yerleştiren hayranı onun da herhangi bir insan gibi takıntıları, alışkanlıkları olduğunu keşfettikçe belki de kendini ona yaklaştırmış olur. Okuduğu, hayran kaldığı eser sahibinin kendisine benzeyen bir gündelik hayata sahip olduğunu keşfetmesiyle hayranı kendini onda görmeye, önemli kılmaya başlar.. Şöhretin deşifre edilen her mahremi yeni şöhret adaylarına açılan bir davetiyedir artık… Popüler kültürün sanatçıların, film yıldızlarının, sporcuların sıradan hayatlarını kurcalaması, teşhir etmesi ile eşyasına dokunma hissi aslında kitlelerde şöhretin berisindeki ikona yaklaşma hissi veriyor. Bu nedenle teşhirci toplumun en önemli niteliklerinden biri, bireyin kendini teşhir etmesi kadar özendiği idolün mahremini teşhir ederek yığınlarda büyüklük, önemsenme hissi vermesidir.
DEVAMI>>>…
Posted under Kültür
Yazanemreakif on June 18, 2016
Mermerde iz bırakan adam
Necip Fazıl hayatının hiç bir döneminde bugün olduğu kadar resmi kabul görmemişti. Ona gösterilen itibarın, verdiği mücadelenin bir sonucu olarak okumaya yatkın olanlar muhtemelen çoğunluktadır. Necip Fazıl gibi pek çok ismin, değerin, popüler kültür malzemesi haline getirilmesi ile kıymetlerinin takdir edilmesi arasındaki mahiyet farkının ortadan kalktığı bir dönemde bazı şeyleri anlatmak daha da güçleşiyor.
Bir “dava adamı” olarak O’nun hayatı aslında modern Türkiye’nin siyasi ve sosyal tarihinin de özetidir. Bu memleketin tüm ideolojik, sosyal, kültürel, siyasi çelişkilerinin, açmazlarının, dönüşüm evreleri ve aktörleri Necip Fazıl’ın hayatına bakmadan, mücadelesi ve iddiaları anlaşılmadan çözümlenemez… Türk şiirindeki yeri, çeşitli alanlarda kalem oynattığı sanatı bir yana bir dava adamı olarak düşüncesi ve eylemliliği Türkiye’nin yakın tarihinin de seyir çizgisidir.
DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on May 31, 2016
Dağa çarpan hakikat gönüllüsü
“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz…” Bu kutlu sözün somut, yaşayan, herkesin ittifakla kabul ettiği bir tecellisiydi.. Yaşadığı gibi göçtü . Hep yolda oldu ve o yol üzre menzile ulaştı. Aksini iddia edecek bir beşer yoktur.
“Bir dağ bir dağa çarptı” ve Hak’ka kanatlandı bundan altı yıl önce bugün.
Aslında o sadece bir dağ değil, gönül dağının zirvelerindeydi ve oradan bir kartal gibi kanatlandı.
Ne garip tecelli onunla son görüşmem de yine bir dağ yamaçlarında olmuştu. Vefatından kısa bir süre önce Viyana Alplerinde bir dağ kampında… Birlikte olduğumuz bir kaç gün içinde fırsat buldukca dağda, ormanlık kesimde zirvelere doğru yürümüş uzun uzun konuşmuştuk. Sanki olacaklardan haberli gibi dağa karş durup o mahzun gülümseyişi ile bir fotografını çekmişti. Hayatının tümünü kuşatan, kişiliğini özetleyen o mahzun mütebessim çehre kaldı bende en son. Alplerden Hindukuşlara kanatlanmış, ordan daha yükseklere, maveraya yol almak kaderinde varmış.
Posted under Kültür
Yazanemreakif on May 17, 2016
Dostluk, düşman gözüyle bakabilmektir
Küresel sorunların yerelleştiği, en yerel ayrıntının küresel çapta boy gösterebildiği bir dünyadayız. Yaşamakta olduğumuz her sorun aynı zamanda ya küresel bir etkileşimin sonucudur ya da etkilemeye adaydır. Buna rağmen yaşadığımız ülkenin, coğrafyanın, kültürün muhatap olduğu şartlar eninde sonunda buranın birikiminin, hafızasının mekân ve zaaflarını taşır.
Yaşamakta olduğumuz çok yönlü sorunları aşabilmek, tevarüs ettiğimiz zaaflara karşı tarihi bir tecrübe ile geliştirdiğimiz çözümlerde aramak gerekecek. Bunun sonucunu sadece politik alanda üretilen pratiklerden ziyade devraldığımız ahlaki ilkeler belirleyecektir büyük ölçüde. Bu coğrafyanın siyaset kültürünü belirleyen sadece güç ilişkisi olmadığı gibi Müslümanların güç ve iktidar karşısındaki durumlarını yani yeryüzünde işgal ettiği yeri anlamlı kılan sahip oldukları değerleridir. Bu değerlerin bize yüklediği anlam bir temenni olmaktan öte ahlak, vicdan ve adalet duygusu olarak bu toprağın ruhuna işleyen mana olsa gerek. DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on May 10, 2016
Dünya Bülteni’ne veda
Dünya Bülteni, Türkiye’nin ve bölgenin en çalkantılı günlerinde yayın yapmaya başladı. Son sekiz yıllık süre zarfında, Dünya Bülteni’nde genel yayın yönetmenliğini sürdürürken, ne kadar hassas bir dönemden geçtiğimizi daha çok hissettim. Aynı zamanda sitenin İngilizce yüzü olan World Bulletin ile Arap alemine seslenen al Akhbar’ul Alem sitelerini de yönetirken, olanlara, olaylara evrensel bakış açısını, ilkesel duruşu yansıtmaya çalıştık.
Bu kadar çok yönlü ve uzun soluklu yayın temposunu yürütmenin zorlukları kadar, adeta küresel bir yayın yapmanın hazzını da duyduğumu belirtmeliyim. Bunu gerçekleştirirken, yazı işlerindeki editör arkadaşlarıma, dünyanın çeşitli bölgelerinden analiz göndererek, haberciliğe haber analiz tarzını kazandıran yorumcularımıza, entelektüel derinlikleriyle fikir ufkumuzu açan yazarlarımıza, dosya ve röportajlarıyla bize zenginlik katan arkadaşlarıma teşekkür etmeyi borç biliyorum.
Ve, bu dünyadaki her yolculuk gibi Dünya Bülteni’ndeki işgal ettiğim genel yayın yönetmenliği görevim sona ermiş bulunuyor.
Herkese Allahaısmarladık.
Yazanemreakif on May 9, 2016
Kudüs: Taş ve işgal mimarisi
Kadim toprakların, tarihi şehirlerin kaderi; geçmişleri gibi inişli çıkışlı, bilinmezlerle dolu ve bir o kadar da çok yönlü faktörlere bağlı. Tarihi şehirler sadece bir yerleşim yeri değildir; üstünde yaşayanlar da sadece günlük hayatını tamamlayan sıradan insanlar değildir. O şehrin insanları bunun farkında olmasalar da şehrin hafızası o şehrin insanına galebe çalacak, şehri ve tarihi bir şekilde hatırlatacaktır. Şehir asla unutmaz çünkü.
Eğer insanların hafızasının, kimliğinin oluşumunda mekânın, tarihin bir şekilde katkısı, etkisi varsa tarihi dokuya gözlerini açarak büyüyen insan tekinin davranış kodları, hayata bakışı, bilinç düzeyi de şehrin meydanlarından sokaklarına, taş evlerinden kiremit çatılarına, mabetlerinden insan kıyafetlerine değin uzanan bir yığın çevre şartlarının etkisinde kalır.
Tarih bu şehirlerde, bu kadim coğrafyalarda nihai hesaplaşmayı yapar. Bu nedenle bu tür mekânlar, coğrafyanın tüm modern zaman aygıtlarının ayartıcı gelişmişliğine rağmen son hükmü verir.
Kadim şehirler; modern zamanların savaşlarına, siyasal anlaşmalarına, toplumsal altüst oluşlarına bir şekilde ya direnirler ya öncülük ederler ya da geleceğin şekilleneceği pek çok oluşumu beslerler.
Posted under Dünya, Düşünce, Kültür, Siyaset
Yazanemreakif on April 11, 2016
Bir şarkiyatçının ideolojik portresi
Gerçek tarihçi, her namuslu ilim adamı gibi bir hakikat avcısıdır. Tarihin karanlığında insanlık maceramızın peşinde koşar. Yıkıntılar, belgeler, söylentiler, kütüphaneler arasında bir “dünya” kurar. Tarihçinin inşa ettiği dünya, ortaya çıkardığı hakikat yarına ışık tutar. Hiç bir tarihçi bulduğu belgeleri, hakikati yok sayamaz. Kendi düşüncesi ve kanaatine zıt olsa bile keşfettiği gerçekliği ifşa etmek zorundadır. DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on February 14, 2015
Tarihçinin anıları nasıl okunmalı?
Başkalarının tarihi çeker bizi. Kendi tarihimizi başkalarının tarihinden öğreniriz çünkü. Kendimiz olmadan önce başkaları gibi olmak, düşünmek, yaşamak öğretildi zira. Kendi olmaktan utanır bir toplum haline getirilmemizin en sağlam yoluydu başkalarına göre hayatımızı tanzim etmek, ufkumuzu, yönümüzü tayin etmek.
Bir tarihçinin anıları, yazdığı tarih kitaplarından daha çok ilgimi çeker. Tarih kitapları bir kurgunun, bir tarih anlayışının, ulusal tarih yorumunun, resmi ideolojilerin süzgecinden geçerek yazılır daha çok. Bu anlamda nesnel bir tarihten söz edilemez. Belki kronolojik olarak olayların nasılı ve mekanların nerede olduğu bilgisine ulaşmaya çalışırız. DEVAMI>>>…
Posted under Dünya, Düşünce, Kültür, Siyaset
Yazanemreakif on February 7, 2015