AB olmadı OrtadoÄŸu’ya girelim!
İngilizlerin imparatorluk günlerinden miras kalan protokolleri, devlet geleneği, özellikle kraliyet törenleri ritüelleri ince ayrıntılarla örülmüştür. Hemen hemen tamamı tarihi süreklilik arz etse de bu ayrıntılara asıl rengini veren mütekebbir imparatorluk gücüdür. Britanya bugün eski gücünde değil. Sonuçta üzerinde güneş batmayan bir sömürge imparatorluğundan (imparatorluk tabiri de sömürgecilikle yakından alakalı) küçük bir adaya sığınmış devlet görünümünde.
Ancak Ä°ngiliz diplomasisi; devletin gücünün ötesinde bir etki ağı kurmayı, bu güçlülük imajını pekiÅŸtirmeyi maharetle gerçekleÅŸtirebilmiÅŸtir. Bu durum sadece Ä°ngilizlerin diplomatik baÅŸarılarıyla izah edilemez. Ä°kinci Dünya Savaşı sonunda imparatorluk dağılırken bu süreci çok iyi yönetmesini bilmiÅŸ, Fransız tarzı bağımsızlık taleplerine sert direniÅŸ göstermek yerine kontrollü dağılmayı baÅŸarabilmiÅŸtir. Özellikle OrtadoÄŸu’dan çekilirken gerekli düzenlemeleri yaptıkları gibi sömürge sonrası ulusdevletlerde Ä°ngiliz etkisinde yönetici bir elit yetiÅŸtirip bırakmayı baÅŸardılar.
Dünyadaki güç dengesinin Atlantik’ten karşı kıyıya kaymasıyla yükselen Amerikan gücünün zamanla Ä°ngiliz etki alanını devralması fazla zaman sürmedi. En son körfezdeki SüveyÅŸ krizi bizzat Amerika’nın Ä°ngiliz ve Fransız direniÅŸini kırmasıyla sona erdi.
OrtadoÄŸu’daki kısa süreli bu güç deÄŸiÅŸimi mücadelesi hariç tutulursa Ä°ngilizler Amerikalılarla olan kültürel ve tarihsel iliÅŸkilerini çok iyi kullanmasını bilmiÅŸtir. Ä°ngiltere için kıta Avrupa’sı ve Atlantik’in karşı yakası arasında tercih söz konusu olduÄŸunda her zaman için Amerika’nın yanında durması bu iliÅŸkinin ne denli derin ve stratejik olduÄŸunun göstergesidir. Nitekim Avrupa BirliÄŸi ile iliÅŸkilerinde her daim Amerika’nın tarafında yer alması, Avrupalılar tarafından Ä°ngiltere’ye kuÅŸkuyla bakılmasını da doÄŸurduÄŸu söylenebilir.
Ä°ngiliz tecrübesinin, vizyonunun Amerikan dış politikasında belli bir etkiye sahip olduÄŸu muhakkak. Özellikle Birinci Dünya Savaşı sonrası dağılan Osmanlı’nın bakiyesinde siyasi ve coÄŸrafi haritanın Ä°ngilizlerce belirlendiÄŸi hatırlanacak olursa bu etkinin çerçevesi daha iyi anlaşılır.
Avrupa BirliÄŸi’nde Anglosakson ittifakı Türkiye’nin üyelik sürecinde çok etkili oldu. Bir yanda Amerikan yönetimi diÄŸer tarafta AB içinden Ä°ngiltere adeta bu giriÅŸimin başını çektiler. Türkiye’nin AB’ye girmesi, dizginlenmesi, kontrol altına alınması aynı zamanda AB içi dengeler açısından önemliydi. Avrupa BirliÄŸi içinde Almanya’nın ekonomik ağırlığı ile Fransız diplomatik öncülüğü, uzun vadede Amerikan etkisine karşı Avrupa’nın bağımsızlaÅŸmasını hedefliyordu.
Hem NATO’nun geniÅŸleme stratejisi hem AB’nin yeni üyelerle hantallaÅŸtırılması açısından Amerika’nın istediÄŸi bir durumdu. Bu süreçte Türkiye’nin ısrarla Amerikan-Ä°ngiliz ittifakıyla üyeliÄŸe entegre edilme çabaları biraz da bu strateji ile alakalı. DiÄŸer taraftan Türkiye’nin muhtemel yükseliÅŸi karşısında hem Batı sistemi içinde kalmasının garanti altına alınacağı hem de OrtadoÄŸu’ya Türkiye üzerinden açılmanın hesapları çok erken dönemde öngörülmüştü.
Türkiye’nin OrtadoÄŸu’ya açılmasının tümüyle güdümlü bir politika olduÄŸunu kimse iddia edemez. Ancak Türkiye’nin istenen sınırlarda, istenen mesajların taşıyıcı unsuru olarak bölgede rol oynaması istenmektedir. Yoksa Türkiye doÄŸal seyri içinde bölgeyle ÅŸu veya bu ÅŸekilde açılacak, belli bir etki alanı da oluÅŸturacaktı.
Hem popüler düzeyde hem siyasal gelenek içinde Ä°ngilizlerin kültürel olarak Türklere karşı hiç de sempati beslemediklerini bilen bilir. Sempati bir yana Türk imgesi Ä°ngiliz bilincinde tümüyle olumsuzluk çaÄŸrıştıran “öteki”dir.
Kraliçenin bu yıl yabancı devlet baÅŸkanı olarak sadece Obama ve Gül’ü kabul etmesi ve onları bunca ÅŸatafatlı merasimlerle ağırlamasının anlamını, OrtadoÄŸu yeniden ÅŸekillenirken Türkiye’den ne beklendiÄŸinde aramalı. Osmanlı sonrası yeni devlet kurulurken Osmanlı bakiyesi coÄŸrafyayla arasına her anlamda duvar örmesini dikte edenlerin ÅŸimdi neden Türkiye’nin bu bölgeye açılmasını istediÄŸi üzerinde düşünmeli…
Bölge dışı güçlerin kendi hesaplarına bizi OrtadoÄŸu’ya itelemeleri, bizim kendi adımıza bölgeye dönmemize mani olmamalı. Bu ikisi arasındaki fark hayati önemdedir.
Editör emreakif on November 24, 2011