Afrika’nın özeti
‘Gökte ararken yerde bulmak’ sözünü hatırlatan sürprizlerle doludur hayatımız. Ama ‘yerde ararken gökte bulmak’ pek karşılaşılacak bir durum deÄŸildir. Cidde – Ä°stanbul uçağına bindiÄŸimde yaÅŸadıklarım tam tamına bu durumla örtüştü. Dört yüz kiÅŸilik dev uçağın yolcularının tamamı Afrikalı idi. Batı Sahra Afrikası’ndan tüm renklerin, seslerin, çizgilerin bir araya toplandığı harmoni.. Batı Afrika’dan Hicaz’a Ä°stanbul üzerinden köprü kurulması da ayrıca çok önemli.
Yolculara şöyle bir göz attığımda ilk elden farklı Afrikalı tipolojlerini keÅŸfetmeye çalışıyorum. Yoruba ve Tuaregleri seçebiliyorum, Senegalli, Malililer de hemen ayırt edilebiliyor ve Nijerya’nın, Nijer’in tüm renkleri bir araya gelmiÅŸti sanki… Tavır ve hareketlerindeki doÄŸallık, çok sesli neÅŸeleri, tepkileri ile oryantalist önyargıları parçalıyorlar bir bir.
Beyaz adam denilen Batının etnik üstünlüğünü ima eden bakış açısı Afrikalıyı ilkellik, vahÅŸilik, medeniyet yoksunluÄŸu algısını pekiÅŸtirmek üzere kurgulanmıştır. Afrikalı derisinin rengi, kültürü ve dini, hayat tarzı ile Avrupa uygarlığının üstünlüğü efsanesini kanıtlamaya çalıştığı kendisinin ötekisi idi. Bir tür insanlığın ötekisi insanlık… Avrupalı Afrikalıya bakarak, Afrikalı önyargısını her fırsatta pekiÅŸtirerek kendi üstünlük algısını inÅŸa etmeyi sürdürdü bugüne dek..
Avrupalıların üstünlük iddiaları uygarlık dedikleri teknolojik ve askeri güçlerden daha çok doğrudan ırkçı bir yaklaşımdan beslenir.
Hac vesilesiyle bir araya gelen Müslümanların bu anlamda hiç bir ötekisinin olmaması, etnik temelli bir ayrıştırmaya ne kültürlerinde ne zihinlerinde yer vermemeleri Batılıların kavramakta zorlandığı bir durumdur. Haccın en önemli rükünlerinden birini siyahi bir kadına referans bile bu ümmetin farkını gösterir.
Dört yüz kiÅŸilik Afrika’nın farklı yüzleriyle bir arada olmak Haccın son hediyesi olsa gerek.
Fakir ülkelerden geliyor olmalarına rağmen hemen hepsi gençtiler. Hareketlerindeki rahatlık ve doğallıkları modern ilişki biçimlerine alışık olanlar için kaba ve rahatsız edici bulunabilir. Ancak modern davranış biçimlerindeki yapay kibarlık ve samimiyetten uzak nezaket gösterileri ile kıyaslandığında son derece insani ve kendiliğinden olduklarını fark ediyorsunuz.
Renkler arasındaki ton farkı ve etnik çeşitliğe rağmen hepsini aynı renkte gören batılılardaki
Renk körlüğü Afrikalıların kültürel zenginliğini fark etmeleri imkansız. Irkçılıklarını besleyen en önemli nedenlerden biri de sahip oldukları ten rengine dayalı üstünlük saplantılarından beslenen renk körlükleridir.
Oysa hemen her kabile ve etnik çeşitten temsilcinin bir araya geldiği kısa süreli bir yolculukta ortak davranış kodlarını okumak bile başka bir pencere açabiliyor.
Adeta tüm yolcular ders verir tarzda, kendine emin şekilde seslenen Yoruba kadınla uzun boyu, elinde tespihi ile kendi halinde sessizce oturan Senegallinin arsındaki farkları görmeden Afrikalı, zenci etiketlemesi ne kadar açıklayıcı olabilir. Olsa olsa oryantalist toptancı aşağılamayı yansıtır. Olanca farklılıklarına rağmen ilgimi çeken en belirgin ortak özellikleri ise hemen hepsinin eşya ile ilişkisinin son dere renkli olması. Giysilerinden kullandıkları eşyalara kadar seçtikleri renkler o kadar canlı, çeşitli ve kendi içinde ahenkli…
Geleneksel her Müslüman toplumda olduğu gibi Sahra Afrikası Müslümanlarında da Hac hayatın ve toplumsal yapının en önemli, merkezi yerini işgal ediyor. Bu nedenle olacak hepsi de yolcu olmalarına rağmen en güzel, en kıymetli giysilerini giymişlerdi. Zira uçaktan indiklerinde karşılamaya gelecek olanlara bir hacıya yarışır şekilde görünmek istiyorlardı.
En kıymetli giysileri için tercih ettikleri renkler tam anlamıyla renk harmonisi. En parlak, canlı, göz kamaştırıcı renkler. Sadece giysileri üzerinden yapılacak bir çözümleme kültürel ve sosyal yapı, dünya görüşü ve bunun hayata yansımasının anlaşılması için yepyeni ufuk açabilir.
Zaten ses ve renk Afrikalının hayatında başka hiçbir iklimde olmadığından daha fazla öneme sahip. Gelişmiş fiziksel görünümlerine rağmen çocuksu bir naiflik, kırılganlık hemen kendini gösteriveriyor.
Afrikalıyı aÅŸağılayan oryantalist Batılılar Afrika görüntüleri pazarlayarak dört koldan bu algıyı yaygınlaÅŸtırmayı baÅŸarmıştır. Söz gelimi en eski coÄŸrafya, kültür hatta antropoloji dergisi ‘National Geographic’te kullanılan Afrika’ya dair fotoÄŸrafların seçimi hatta kadrajında bile ne kadar ideolojik davranıldığını semiolojik çözümleme yapabilenler hemen anlar. Sadece Afrikalılar için söz konusu deÄŸil bu bakış açısı elbette ama en çok ve en yoÄŸun biçimde bu kıtada kendini ele verir.
Aslında Batı merkezli dünya tarihi okumasını Afrika’ya uygulandığında bu kıtanın ne büyük haksızlığa, uygarlık yalanına kurban edildiÄŸi ortaya çıkar. Sözgelimi bugünkü Mali bir dönem dünya ticaretinin en önemli merkezlerinden biriydi. Mali’den Tanca’ya uzanan ‘Altın Yolu’ en az ‘Ä°pek Yolu’ kadar dünya ticaretinde merkezi öneme sahipti. Ä°slam tarihi açısından da Afrika’nın önemi, özellikle sömürgecilik karşıtı mücadeledeki yeri her zaman hatırda tutulması gerekir. Söz gelimi Sokoto Hilafeti’nin en önemli ismi Osman Don Fodyo’nun sömürgecilere karşı verdiÄŸi mücadele Avrupalıların yansıttığının aksine ilkellerin uygarlığa karşı direniÅŸi deÄŸil bir medeniyetin kendini savunmasıdır.
Müslümanların Afrikalılara karşı fert düzeyinde bir Batılı gibi ırkçı bakışları olmasa da Afrika ve İslam ilişkisine dair bakış açılarını gözden geçirmeleri, Batı merkezli medeniyet okumasından kurtulmaları gerekir.
Ýlgili YazýlarDüşünce
Editör emreakif on September 21, 2016