Ahmaklık ‘mutluluktur’
Dünyanın en mutlu insanları ahmaklardır. Ahmakların mutluluğu acıdan yoksundur; ruhun ızdıraplarıyla denenmemiş bir mutluluktur. Bu nedenle zıddıyla kaim olmayan bir saadet içindedirler; ahmaklara özgü saadetleri anlamdan yoksun bir görüntüdür.
Ahmaklık, hayatın anlamını idrak edememe, kendi varlığının bilincine erememe hali…
Ahmağın saadeti özenilesi bir mutluluk hali değildir. Çünkü ahmaklık idrakin sarhoşluk halidir.
İnsan, varlığının farkında olduğu için acı duyar. Şuur ve idrak ancak akledebilme ile mümkün.
İdrak sahibi olmak insan olmanın bilincinde olmak demektir. Bir şeyin idrakinde olmak onun acısını da tatmaya yatkın olmak demektir. Mutluluk kadar acı duyabilmek de, insan olmanın gereği, insanı ahmaklıktan ayıran temel bir çizgi.
Ä°nsan hicreti idrak edebilirse acıyı duyumsar. Ayrılık acısı mesela… Yeryüzü bir hicret mekanı ise aynı zamanda acının da kaçınılmaz olarak idrak edildiÄŸi, duyumsandığı, sayılı zamana sıkıştırıldığı mekan.
İnsan hayatın sunduğu mutluluk parıltısını idrak ederken hazzın ayartıcılığına kapılmayandır. Kendinin bilincinde olan, hazzı ölümsüzleştirmemek gerektiğini bilecek kadar akıllıdır.
Mutluluğu hazza feda etmemesi de bir bakıma onu ahmaklardan ayıran farkıdır.
Mutluluğu hazzın parantezine almayacak kadar hayatın anlamını kavrama yetisine sahiptir. İnsanı ahmaklıktan ayıran çizgilerden biri de hayatın anlamını, mutluluğun erdemini hazzın parantezine almayacak kadar hayatın geniş ve anlamlı olduğunun bilincinde olmasıdır.
Tüm idrak derecelerine rağmen insan bu parantez kapanına düşebilir. Bu düşüşün bilincinde olması da durumu değiştirmez. İşte bu bilinç ve kavrayış, mutluluğu yaşama anını haz parantezine almasına, bu paranteze düşmesine engel olamasa da bunun bir düşüş olduğunu bilmesini sağlar. Bu bilgi ona ıstırap verse de bu acıda parantezden sonsuza açılan bir kapının işaret levhalarını fark eder.
‘Bir kez bile kahkaha ile gülmeyen’ mahzun Peygamberin gamdan daÄŸlar kurmadığını biliyoruz. Hayatın anlamının sonsuz mutluluÄŸu aramakta, nerde bulacağının idrakiyle hayatı anlamlandırmada yattığını bilir Müslüman.
Hayatı, evreni, sevgiyi, ölümü, yaratanı, öteleri, insanın ufkunu dolduran her tür kadim soruların anlamını, anlamın anlamını keşif yolculuğunda olmak bir mutluluktur ve sonsuza açılan kapının bu iz üzere olduğunun idrakidir, bir bakıma acının zıddıyla kaim olan mutluluk.
Benliğimizi saran, anlamlandıran, yönlendiren şey/ler sadece idrak ve bilinç düzlemi değil şüphesiz. Nasıl akıl tek başına varlığın anlamlarını idrak etmemize yetmiyorsa ama akılsız da idrak edemiyorsak yine de bunun dışında öfke, nefret, tutku, ihtiras, kin gibi benliğimizi teslim alan her ne hal varsa bunların, nefsin üzerimizdeki tesirinin, belirleyiciliğinin farkındalık hali hazzın kayalıklarına bindirmemizi engelleyen deniz feneridir.
Deniz fenerine raÄŸmen gemilerini kayalıklara bindiren kaptanlar her zaman vardır. Karanlık denizlerde kayalıklarda parçalanma tehlikesi herkesin en deliÅŸmen macera tutkularını frenleyen, ya da ahmaklıktan alıkoyan hal, insan oluÅŸumuzun doÄŸal hali…
Arzunun bu idrak penceresini kapatma hali bölünmüştür. Değerler skalası her tür ölçüyü tartmaya yetse bile arzunun şiddeti, beşeri zaafların üstüne çıkamama hali idrak sahibini ahmaklaştırabilir.
Bir dava sahibi olmak, bir ideal peşinde olmak insanı sıradışılıktan ayırabilir ama sıradanlaşmaktan korumaz.
Şuur sahibi olmanın en parıltılı hali, yani insanı ahmağın saadetinden ayrıştıran, süfliliğin denizinde boğulmaktan alıkoyan idrak ve iman sahibi olmak ahmaklaşmama garantisi vermiyor. Havf ve reca hali idrak sonsuza açılan kapı.
Ýlgili YazýlarDüşünce, Kültür
Editör emreakif on September 14, 2013