Aliya: Yüzünde gölgesi olmayan bilge

Hayatımda hiçbir faninin cenaze namazını kılmak için bu kadar uzun süre beklemedim.

Hiçbir Müslümanın cenazesine katılmak için bu kadar uzak yere gitmedim.

Hayatımda hiç bu kadar uzun süre, gün boyu, sabahın erken saatinden neredeyse akşama kadar on binlerce kişinin bu kadar şiddetli yağmur altında topluca ıslandığına, rahmeti umarcasına beklediğine tanık olmadım.

Bizzat kendim hiçbir zaman bu kadar şiddetli bir yağmurda ıslandığımı hatırlamıyorum.

Saraybosna’da Aliya’yı uÄŸurlamak için daÄŸ köylerinden, uzak kasabalardan, diasporadan binlerce Müslüman meydanda toplanmıştı. MuhteÅŸem bir yaÄŸmur yağıyordu. YaÄŸmur rahmetti; bir kez daha tecelli etmiÅŸti.

Sabahın erken saatlerinden itibaren o gün adeta gök delinmiÅŸ de rahmetini boÅŸaltıyordu Saraybosna’ya. Hem fiziki anlamda hem manevi anlamda bir rahmet saÄŸanağı vardı.

Oysa biliyorum ki, Aliya’yı uÄŸurlamaya gelenler arasında ona kırgın hatta kızgın olanlar, ‘baba’ diyen büyük kesimin yanında onu eleÅŸtirenler, beklediklerini bulamayanlar da vardı. Önemli bir kısmı onun dünya görüşünü paylaÅŸmayan, hatta tam zıddı siyasal görüşlerden gelen BoÅŸnaklardı.

O gün adeta ‘rengarenk yaÄŸmurlar yaÄŸmıştı’ da hepimizin BoÅŸnak saçları ıslanmıştı.

Kovaçi ÅŸehitliÄŸine defnedilirken adeta daÄŸlar, vadiler insan seliyle çepeçevre kuÅŸatılmış, helallik istenirken Saraybosna daÄŸları yankılanıyordu: ‘Halal olsun halal olsun!’ Ne çok Türkçe, ne çok bizden, ne çok BoÅŸnakça, ne çok müslümancaydı bu helalleÅŸme…

Hayattayken onunla mücadele edenler bile son gününde ona sahip çıkmıştı. YaÄŸmur altında saatlerce bekleyen o kalabalığı, BoÅŸnak sadakatini gördüğümde ‘BoÅŸnaklar Aliya’ya sahip çıktı’ diye mırıldandığımı hatırlıyorum.

Farklı dünya görüşlerinden olanlar dahil olmak üzere BoÅŸnak siyasi rakiplerinin Aliya’ya sahip çıkmalarının nedeni sadece sembol bir isme duydukları ihtiyaç olabilir mi? Bir tür ulusal idole…? Bu gözle bakmadıklarını, hatta bu konuda ‘saygıda kusur ediyorlar’ denilebilecek kadar BoÅŸnakların ileri gittiklerini biliyoruz.

Aliya’ya gösterilen bu vefa nedendi?

O günü hiç unutmayacağım.

Caminin avlusunda beklerken savaşın, acıların hüznü hepimizin üstünde ağır bir yük olarak adeta omuzlarımızı çökertiyordu. Caminin duvarları delik deşik, hazeresindeki fesli, sarıklı mezar taşları paramparça olmuştu. Caminin duvarlarını tutan tek payandaydı sanki ayakta kalan sarıklı fesli taşlar.

Birden cami avlusundan içeri girdiğini gördüm.

Aydınlık, evet, tek kelimeyle aydınlık bir çehre. Derin bakışları acı ve hüzünle birlikte bilgeliğin ışıltısını yansıtıyordu.

O çehreyi o gün orada gördüğümde içimden geçenleri bugünkü gibi hatırlıyorum: Bu adamın çehresinde gölge yok!

Evet, Aliya çehresinde gölgesi olmayan bir liderdi.

Ne ise o!

Bilge, Müslüman, özgürlük savaşçısı, sadece tarihe tanıklık eden değil tarih yazan bir lider…

İhanetlerin kol gezdiği, çepeçevre kuşatılıp yalnız bırakıldıkları o günlerde Boşnakların dürüstlüğünden, kendilerine ihanet etmeyeceğinden emin oldukları bir isim kalmıştı. Ve o, hiçbir zaman siyaseten bile olsa gerçeği çarpıtmadı. Halkına umut aşılarken sahte vaatlerde bulunmadı. Onlarda olan ve maddi karşılığı kimsede bulunmayan değerlerinden başka bir şeyi işaret etmedi. Kazandı, başaramadıklarını da halkıyla dürüstçe paylaştı.

Aliya’nın vefatının beÅŸinci yılında, ‘Aliya nasıl anılmamalı’ baÅŸlıklı bir yazı yazmıştım. İçi boÅŸaltılmış bir lider kültüne dönüştürmeden, eserleri ve eylemi üzerinden konuÅŸmak gerektiÄŸinin altını çizen bir yazıydı. Ne yazık ki, özellikle Türkiye’de bu son on yıl içinde Aliya’nın da adeta bir marka olarak, anlamı boÅŸaltılmış seremonilerin objesi haline gelme tehlikesi var. Daha gösteriÅŸli, daha bol söylevli anmalar… Onu anmak zorundayız ama anlamını boÅŸaltmadan, idolleÅŸtirmeden. Ve de onun üzerinden kendimizi anlatmadan…

Belki de ilk kez kişisel gözlemimden yola çıkarak Aliya portresi çizmeye çalışmamın nedeni, onun toplumu ve kendine karşı sergilediği ahlaki duruşun boyutunu gösterebilmek. Belki onun düşüncelerinden, bilgeliğinden, eylemlerinden, liderliğinden önce Müslüman bir insan olarak gölgesiz kişiliğinden, çehresine gölge düşmemiş şahsiyetinden kendimize dersler çıkarırız.

Ýlgili YazýlarDüşünce

Editör emreakif on October 19, 2013

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar