Almanlar Balkanlara el atıyor!
Türkiye doÄŸal olarak devletin zirvesindeki deÄŸiÅŸime dikkat kesildiÄŸi sırada Almanya’da bizi yakından ilgilendiren bir toplantı yapıldı. Birinci Dünya savaşının baÅŸlamasının 100. yılında Berlin’de toplanan Balkan Konferansı tam bir Alman stratejik vizyonunun eseri. Avrupa’nın geleceÄŸinin ÅŸekillenmesinde DoÄŸu Avrupa’nın, özellikle de Balkanların alacağı rol ve buna hangi stratejik vizyonun ÅŸekil vereceÄŸi önemli.
Batı Balkanlar Konferansı adıyla 28 AÄŸustosta Berlin’de toplanan ülkelerin özellikleri, coÄŸrafi ve ekonomik konumlarına bakıldığında bu toplantının Türkiye’yi de ne kadar yakından ilgilendirdiÄŸi açıkça görülür. Her ÅŸeyden önce toplantının ana baÅŸlığı için ‘Balkanlar’ kelimesinin seçilmesi çok anlamlı. Amerika’nın yeni Avrupa konseptinde bölge ‘GüneydoÄŸu Avrupa’ olarak anılmaya baÅŸlanmasına raÄŸmen alternatif bölge politikasıyla Almanya’nın bölgenin tarihi ve kültürel temellerine gönderme yaparak ‘Balkanlar’ı kullanması önemli. Türkiye’nin bile, Osmanlı mirasına sahip çıkamayarak uluslararası düzeyde terk ettiÄŸi Balkanlar terminolojisinin Almanlar açısından ne anlama geldiÄŸinin iÅŸareti olarak okunabilir.
Toplantının tüm Balkanlardan ziyade Batı Balkanlar adı altında toplanması çözüm bekleyen sorunlara Almanların müdahalesidir. GüneydoÄŸu Avrupa’da askeri üsler kurmasının dışında sorun/çatışma alanlarını çözmeden bırakan, Bulgaristan Romanya gibi ekonomik ve sosyal olarak son derece standart dışı ülkelerin NATO üyeliÄŸine paralel olarak AB’ye girmelerini saÄŸlayan Amerika’ya alternatif bir Balkan stratejisi açıkça görülüyor. Batı Balkanlar baÅŸlığı altında Amerikan nüfuzu altındaki ülkeleri dışta tutarken Balkanların tümünde dikkate alınmaması imkansız olan Türkiye’yi de denklem dışına itmiÅŸ oluyor.
Katılan ülkelere bakıldığında Yugoslavya’nın parçalanması ve soÄŸuk savaÅŸ sonrası döneminin sorunlarını çözmeden dondurulmuÅŸ halde bekleyen ülkeler dizisi göze çarpar. Arnavutluk, Kosova, Bosna; Sırbistan, Hırvatistan, Makedonya, Slovenya… Bu ülkelerin hemen hemen tümüyle Türkiye’nin gerek kültürel/tarihi, gerek siyasi, gerekse demografik anlamda vazgeçilmez baÄŸları var ve bu ülkelerin geleceÄŸinde etkisi olması gerekir. Oysa Almanlar AB’deki nüfuzlarını, siyasi ve ekonomik ağırlıklarını kullanarak bu bölgenin kendi nüfuz alanları içinde ÅŸekillenmesini istiyor. Temel gerekçe de bu ülkelerin AB üyeliÄŸine geçiÅŸ vizyonuna yardımcı olmak.
Tarihsel olarak Avrupa’nın geleceÄŸini biraz da DoÄŸu ile iliÅŸkileri belirler. Özelde Almanların Rusya ve Osmanlı iliÅŸkisi olarak bakılabilir bu duruma. Ukrayna krizinde her ne kadar Amerika ve AB Rusya ile karşı karşıya gelmiÅŸ gibi görünse de bunu ABD’nin küresel rekabeti, bölgesel olarak da Almanya-Rusya karşılaÅŸması olarak okumalı. Özellikle enerji yolları açısından Ukrayna-Rusya çatışması Almanları birinci dereceden ilgilendirmektedir.
Berlin’deki Batı Balkanlar Konferansı dışiÅŸleri ve ekonomi bakanları düzeyinde yapılıyor. Alınan kararların takibi için her yıl toplanılması kararlaÅŸtırıldı ki bu dilek ve temennileri aÅŸan, yaptırımı ve takibi gerektiren, süreklilik arz eden kurumsal yapı anlamına gelir.
Bölgede birbiriyle savaÅŸmış ülkelerin soranlarını giderme yönünde irade beklenirken özellikle Avrupa BirliÄŸi’ne geçiÅŸte gerekli olan idari, hukuki ve yapısal reformların hızla gerçekleÅŸtirilmesi kararı alınmış. Kriz bölgelerinde savaşı durduran ama krize neden olan sorunların hiç birini çözmeden bırakan Amerika yerine Almanya’nın AB adına krizleri çözmek için inisiyatifi söz konusu.
Oysa aynı kriz alanlarında Türkiye’nin de sözünün dinlenmesi gerekirdi! Kaldı ki Bosna Hersek’le Sırbistan arasındaki sorunun belli bir düzeyde çözülmesinde Türkiye’nin önemli katkısı olmuÅŸtu. Türkiye’nin devre dışı kaldığı bir Balkan Konferansında Sırbistan’la Bosna’nın, Kosova ile Sırbistan’ın arasındaki sorunların çözülmeye çalışılmasının anlamını düşünmek gerekli. Yahut tüm bu çatışma alanlarının yanı sıra Arnavutluk’un iç sorunları yahut Makedonya’nın uluslararası konumu gibi temel konularda Türkiye’nin devre dışı bırakılması ancak özel bir çaba ile dizayn edilmiÅŸ yeni düzen arayışı demektir.
Alınan kararlar arasında, AB sürecine hazırlık babındaki düzenlemeler bir yana iki unsur önemli: Biri siyasi ve askeri krizlerin ülkeler arasında uzlaşma ile giderilmesi, ikincisi ise enerji güzergahının güvenliği meselesi.
Bunun içinde ekonomik düzenlemeler de var tabii. Ekonomi söz konusu olunca Alman iÅŸ adamlarının bölgeye katkılarının artırılması ve Avrupa’nın en fakir bölgesini oluÅŸturan bu ülkelerle Alman sermayesinin ilgilenmesi, zaten bölgenin büyük ölçüde Almanya’nın nüfuz alanına girmesi demektir. Mevcut Alman nüfuzunun siyasi, stratejik ve ekonomik olarak tamamlanması amaçlanıyor. Ukrayna krizi ile paralel düşünüldüğünde bu konferans yeni Avrupa dengelerinin ipuçlarını barındırmaktadır.
Birinci Dünya Savaşı’nın yüzüncü yılında Türkiye durumu ne kadar saÄŸlıklı okuyabiliyor, ya da Türkiye’yi ve onun devraldığı tarihi mirası yok sayarak kurulacak Balkan dengesi ne kadar iÅŸleyebilir? Tarihe bakınca Osmanlı sonrasında Balkanların hali malum…
Åžunu unutmamak gerek: Ä°slam Balkanlar için bir azınlık sorunu ya da Osmanlı’nın zoraki mirası deÄŸildir. Müslüman halklar ve onların jeo-kültürel gerçekliÄŸi dikkate alınmadan yapılacak düzenlemeler yeni ‘balkanlaÅŸma’lara yol açabilir. Zira Müslümanlar bölgenin asli unsuru olarak siyasi ve stratejik kararlarda belirleyici unsurdurlar.
Editör emreakif on August 30, 2014