Amerika ortalamasını kaybetti

ABD seçimlerinin sonucu Amerikan seçkinlerinin siyaseti dizayn etme yeteneğinin sınırlarını gösterdi.

OlaÄŸanüstü medya desteÄŸi, büyük sermayenin saÄŸladığı bütçeye raÄŸmen Clinton’ın kaybetmesinin sonuçlarını sadece siyasal açıdan okumak yanıltıcı olabilir. Obama gibi beyaz olmayan, Afrika kökenli bir Amerikalının baÅŸkan seçilmesinin anlamı ile birlikte düşünmek gerekir. Siyahi bir Amerikalıyı baÅŸkan seçen yapı Amerika’nın tıkanan toplumsal ve siyasal kanallarını açmayı planlıyordu. Farklı renkleri, dilleri ve kültürleriyle barışık bir Amerika vizyonu çizilmek istenmiÅŸti. Dünya gücü olma iddiasını sürdürmenin yolu içe kapanmaktan deÄŸil farklılıklara açılan bir kültürel, toplumsal zenginlikten besleneceÄŸi tespitinin sonucuydu. Özellikle dış politikada sistemde radikal deÄŸiÅŸimler önermese de iç dengelerde farklılıklarıyla barışık bir güç olma projesiydi. Böylece dışlanmışların merkeze çekildiÄŸi bir denge kurulacaktı…
Bir yanda işgallerle dünyaya meydan okuyucu söylemi ile daralan Amerikan vizyonu siyahi bir başkan ile içerde ve dışarda bu sıkışmışlığı açmayı deneyecekti. Nitekim İslam dünyasına verdiği mesajlarla da sistemi doğru okuyamayan Müslümanlarca büyük umut gibi algılandı.

Benzer siyaset mühendisliği Clinton üzerinden sürdürülmek istendi. Özellikle sosyal ve kültürel politikalar ve kişisel tercihleri ile liberal renkte marjinallerin sisteme taşınması hedeflendi. Bunun için sermaye, medya olağanüstü destek vererek tüm imkanlar seferber edildi.

Sonuçta siyaset mühendisliği değil siyasal hissiyat galip geldi.

Irkçı söylemleri, dışlayıcı politik vaatler müesses nizamın hassasiyetlerini çoktan aÅŸtı. Amerikan toplumsal yapısının, siyasal gerekliliklerinin ortalama seçmenin tercihleri açısından boÅŸ çıkması önemli bir uyarıdır. Müesses nizamın Amerika’nın derin politikaları açısından kurmaya çalıştığı dengeyi seçmen dikkate almadı.

Bunun anlamı aşırıların, dışlayıcı beyaz öfkenin zaferini ilan etmesidir… Yani muhafazakar aşırılığın toparlayıcı üst iradeyi teslim almasıdır tanık olduğumuz.

Ãœstelik elde ettiÄŸi imkanları yeni göçmenlerle paylaÅŸmak istemeyen göçmenlerin (mesela Meksikalılar) itiraf etmedikleri ama gizliden Trump’a destek olarak ortaya çıkan tercihleri…

Sonuçta Amerikan öfkesinin, dar alanda küçük çıkar hesaplarının yani hissiyatın siyaset mühendislik oyununu bozuşuna tanık olduk.

Buradan tümüyle devlet aklının iptal olduÄŸu anlamı çıkmaz ama sistem içinde önemli ölçüde etkin seçkin zümrenin baÅŸarısız kaldığını gösterir. Elbette OrtadoÄŸu’yu haritada bile gösteremeyen ortalama Amerikalıdan farksız bir baÅŸkan özellikle dış politikada müesses nizamın ana politikalarını uygulamaya devam edecektir. Büyük stratejiler iktidar deÄŸiÅŸimi ile deÄŸiÅŸmez. Ancak belli alanlarda kendi oyununu kuracaktır.

OrtadoÄŸu konusunda köklü deÄŸiÅŸimler beklememeli. Hatta Ankara açısından Clinton’ın rahatsızlık verici açıklamalarıyla kıyaslandığında memnuniyet bile duyulmuÅŸ olabilir. Tüm bunlar, ÅŸimdilik Türkiye-Amerika iliÅŸkilerini ne kadar düzelteceÄŸi konusu da soru iÅŸareti olarak kalmaya mahkum.

Sonuçta hoşnutsuzların, öfkelilerin, azınlık çıkarlarının siyaseti belirleyen bir döneme girilmesi küresel güç olarak tüm dünyayı etkileyecektir.

Unutmayalım özgüvenini kaybeden, daralmakta olan imparatorluklar, emperyal güçler dengelerini kaybeder, daha tehlikeli olabilir.

Ýlgili YazýlarDünya, Düşünce

Editör emreakif on November 14, 2016

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Bir Önceki Yazý: