And
Açıklanan ‘demokratikleÅŸme paketi’nden çıkan sonuçların kimleri memnun ettiÄŸi, kimleri endiÅŸelendirdiÄŸi, kimleri hayal kırıklığına uÄŸrattığı, kimlerin demokratikleÅŸme paketi açan bir ‘diktatörü’ kıyasıya eleÅŸtirmek için eline koz geçirmenin sevincine gark olduÄŸu gibi meselelerden bahsetmeyeceÄŸim. Sonuçta insanlar; bir sabit duruÅŸları, siyasi kampları varsa olaya durdukları yerden vaziyet eder yahut öfkelerinin, sempatilerinin esiri olurlar. Alkışlamak için de, lanet okumak için de bolca gerekçe bulabilirler.
Bizde siyasal tercihler daha çok siyasal cemaatlere göre şekillenir. Daha doğrusu siyasal kanaatler nasıl görülmek istendiğini yansıtır; nasıl olduğumuz, içimizdeki kendimizle baş başa kaldığımızda vardığımız kanaatleri pek yansıtmaz. Kendi başına kaldığında takdir ettiği bir politikayı/politikacıyı, başkalarının arasında başkaları adına kıyasıya eleştirir. Bu siyasal tavırlar üzerinden genelleme yaptığımızda pek de sağlıklı bir toplum olduğumuz söylenemez. Ama yine de kahir ekseriyetin sağduyusundan bahsedebiliriz. Bu sağduyu kendince uygun ve doğru olan seçilirken hangi faktörün belirleyici olduğu ile alakalıdır. Bizi sağlıksız, hatta kimi erdemlerden nakıs kılan da bu faktör olsa gerek.
Açıklanan demokratikleÅŸme paketini deÄŸil ama oradaki tek maddeyi daha çok konuÅŸmaya deÄŸer buluyorum. Zira bu tek madde insanımızın üsütne gömlek biçen, daha hayata baÅŸlar baÅŸlamaz kiÅŸiliÄŸini parçalayan, hatta sahte kimlikleri gerçeÄŸin yerine ikame eden bir uygulamaydı. Sistem içindeki ‘ideolojik indoktrinasyon’un tümünün yok olduÄŸu anlamına gelmez bir maddenin kaldırılmış olması. Ama sembolik deÄŸeri hayli yüksek, hayatımızın temel çivisini çakan ve adeta kiÅŸiliÄŸimizi kodlayan bir uygulama söz konusu.
Her sabah askeri nizam üzere sıraya geçilerek mutlak itaat havasında içilen And var/dı.
Önce kimliÄŸimizin ne olduÄŸunu ilan etmek zorundayız. Ne olduÄŸumuzu bize dikte eden tek kelime. KiÅŸilik bölünmesi burada baÅŸlıyor. Evinde kendini tanımladığı kimliÄŸi, okulda askeri disiplin ruhuyla inkar etmek zorundadır. Ne olduÄŸunu açıklarken olduÄŸu ÅŸeyin inkarını dayatan bir toplu ‘and’dır bu.
Toplumsal ÅŸizofreni, ‘and’ ile baÅŸlar. Sahte tarih ve hakikat anlayışı ile pekiÅŸir.
Söz konusu olan yaralı bilinç hali deÄŸildir. Yaralı bilinci de içine alan soysal kiÅŸilik bölünmesidir. Bu kiÅŸilik bölünmesi siyasetçiyi de, siyasetçinin peÅŸinden giden kitleleri de etkisi altına alır. Bu nedenle ‘politikacı’ tabirinin hiç de olumlu bir çaÄŸrışımı yoktur. Siyaseti gerekli gören ama ikircikli hali anlatmak için politika kelimesini ikame eden bir sosyal zeka devreye girer. Etimolojilerle oynayarak bölünmüş bilinç/altını kamüfle ederiz. Herkes neyi ima ettiÄŸini bilir ama kimse açıklamaz. Çünkü politikacının ima ettiÄŸi negatif çaÄŸrışımda kendisinin de az çok payı vardır.
Daha ilkokula başlarken kimliğimiz, inançlarımız, değerlerimize dair sarsıcı bir operasyondan geçeriz. İkiyüzlü olmamız fiilen bize dayatılır. Hatta bu seremoninin bir tür ibadet gibi manevi huşuuya dönüşmesi sağlanır. Muhayyel bir varlığa minik hançerelerden çıkan sesle ulaşmaya çalışılır. Kime ne söylediğimizden çok muhayyel varlık karşısında muhayyel kimliklerimizle tek bir ses ve varlık halinde bütünleşmemiz önemlidir.
Bu seans bittikten sonra herkes kendi asli kimliÄŸine rucu etse de kimse bunu hiçbir zaman belli etmez. Yani belli etmemesi gerektiÄŸini bilir…
En saf zihinlerin, ruhların derinliklerinde ikiye bölünmesi ile başlayan bu sosyal şizofreni hali zamanla derinleşir. Öğretilenler, inanılması istenilen ilkeler çoğu kez evlerdekinden farklıdır. Ama o yeni kimliğini yakasında taşımak zorundadır. Zamanla buna ikna olsa, bunu benimsemiş olsa da kişiliğinin derinliklerine işleyen çatışma halinin ne zaman, ne şekilde ortaya çıkacağı belli olmaz.
Bölünmüşlüğün ÅŸiddetine göre siyasi davranış tarzları geliÅŸir. Bu nedenle ‘siyaset’le ‘politika’yı birbirinden ayıran bir ÅŸifre vardır sanki.
‘And’la baÅŸlayan eÄŸitimle devam eden bu kiÅŸilik parçalanması, deÄŸer çatışması sonuçta modern ‘siyasal insan’a dönüşmüş olarak hepimizin üzerinde sosyal ÅŸizofreniden birer parça iz bırakır.
Kaldıranlar olayın bu boyutundan haberdarlar mıydı bilemem ama onu baÅŸlatanlar, devamında ısrar edenler, bugün de kaldırılmasına karşı çıkanlar çok ÅŸeyin idrakinde idiler. Parçalı kiÅŸilikli bilinçler gibi siyasi ahlak da o denli yaralandı ki, ‘and’a inananlar onu savunma cesaretinden, dürüstlüğünden de mahrum.
Ýlgili YazýlarDüşünce, Siyaset
Editör emreakif on October 1, 2013