Arap baharından ‘elem çalmak’
Arap baharının Türk entelijansiyasında bir heyecan dalgası oluÅŸturması sadece muhafazakar kesimle sınırlı deÄŸildi. Bu kesimde ortaya çıkan ‘keyif hırsızlığı’ gibi, OrtadoÄŸu’ya mesafeli duran, hatta gizli bir oryantalist bakışla yaklaÅŸan kesimde de benzer haller tezahür etti.
Özellikle Batıcı denebilecek, sol ve liberal kesimlerde sürecin baÅŸlarında sergilenen geliÅŸmelerle OrtadoÄŸu üzerinden bir tür kendini ispatlama sendromu yaÅŸandı. Ne de olsa, sosyal medya gibi son derece modern örgütlenme ve iletiÅŸim kanallarının imkanlarıyla, hiç bulaÅŸmak istemedikleri Arap dünyasında genç, sivil, demokrat, protestocu yığınlar devrim ateÅŸini yakmış, kitleleri peÅŸlerinden sürüklemiÅŸlerdi. Sol jargondaki sınıf bilincine uygun olarak Tunus’ta, Mısır’da düşük gelirli yığınların ayaklanma görüntüleri, epeydir unuttukları devrimci halk hareketleri nostaljilerini tatmin etmeye yetmiÅŸti.
Devrimlerin apolitik mahiyet taşıyor olmasının bir mahzuru olamazdı; zaten keskin ideolojik devrimcilikten liberalliÄŸe çoktan evrilmiÅŸlerdi.  Batı’yla, Batı deÄŸerleriyle barışık bir OrtadoÄŸu devrimler çağına giriyorduk.  Diktatörler bir bir devriliyor, sivil-liberal gençlerin öncülüğünde bir devrim gerçekleÅŸiyordu.
Bu sevinç Türkiye’deki sol, liberal, Batıcı entelijansiya için çok uzun sürmedi. Devrim düşü kabusa dönüşmekte gecikmeyecek, OrtadoÄŸu’nun gerici yüzü kendini gösterecekti. Demokrasi, halkın iradesi gibi devrim ÅŸarkıları pratiÄŸe geçtikçe bu hedeflerin aslında söylemden öte anlam içermediÄŸini kendi kendilerine itiraf etmeseler de, o malum seçkinci reflekslerinde dışa vuracaklardı.
Buraya kadar yaşananlarda, özenle uzağında durulmaya çalışılan bir toplumun gerçeklerini yanlış okumanın doğal sonucu bir düş kırıklığı da denebilecek bir duygu hali, yanılsama, umut ve beklentilerin boşa çıkması pek anlaşılır bir haldir. Ve her toplumsal olayda her kesimden insanın düşebileceği durum olarak hoş görülebilirdi.
Ne var ki, tam da bu noktada Arap baharının apolitik görüntüsü altında kitleleri birleÅŸtiren ‘Mübarek gitsin’ sloganının dışında, nadir de olsa dillendirilen demokratik seçim, ifade özgürlüğü gibi hedefler ÅŸeklen de olsa gerçekleÅŸirken korkulanlar olacaktır. Paradoksal biçimde demokratik kurallar iÅŸlemeye baÅŸladıkça bizdeki seçkinci damar kendini gösterecek, hayal kırıklığı öfke patlamasına dönüşecektir.
Arap baharına bir tür çalınmış devrim gözüyle bakanları en mutlu eden sahneler, Tunus’ta yaÅŸanan çaÄŸdaÅŸ kadın gösterileri olsa gerek. Türkiye’deki Kemalist modernleÅŸmeye çok benzeyen eski rejim sahipleriyle bahar devrimcilerinin buluÅŸması tarihi ve coÄŸrafyayı aÅŸan bir ironi. Tunus’ta olanca ÅŸirinlik gösterisi yapan Nahda’nın yarım iktidarına bile tahammül edemeyen Türkiye’deki okumuÅŸlar, öfkeyle ‘ancient regime’ kadrolarının yanına savruldu.
Mısır’da Ä°hvan’ın acemi, tutarsız çizgisinden bir tiranlık çıkarmaya çalışan ve her adımda kötücül bir karşıtlığın öfke patlamasını yansıtan analizler, Mısır’ın geleceÄŸinden çok hayallerinin, renkli devrim düşlerinin gerçekleÅŸmemesiyle öenemsedi. Muhafazakarların Arap baharında ‘ego-ideali’ görmeleri gibi yarı-oryantalist bakış da, Ä°slamcılarda kendi zıddını görerek kaybetmiÅŸliÄŸin hıncının, öfkesinin muhatabını arıyor.
Bu öfke patlamasıyla, Ä°hvan’ın mutedil bir siyaset çerçevesinde küresel sistemle uzlaşır hale getirilmiÅŸ olmasını kendi dünya tasavvurları ve Batı’yla kurdukları iliÅŸki açısından aÅŸama saymaları gerekirken, her halleri naif devrimciliÄŸin hırçınlaÅŸmış ÅŸekline dönüştü.
Söz gelimi Ä°hvan’ın olmadığı bir Mısır’da siyasi ve sosyal denklemde ne tür savrulmalar yaÅŸanacağını bile düşünmeden, Türkiye için söyleyemedikleriyle ilgili Ä°hvan üzerinden tatmin yaÅŸayan bir entelektüel öfke saÄŸanağı yaÅŸandı. ‘Bakmayın bu Ä°slamcılara, aslında benzer ÅŸekilde, Türkiye’de de bunları yapacaklar’ diyerek o hiç terk edilmemiÅŸ korkuyu tazelemek, varoluÅŸsal duruÅŸları açısından besleyici olmalı! Öteki üzerinden kendini var kılan bu zehirleyici öfkenin, kısa vadede iÅŸ görse de uzun vadede bünyeyi çürütüp çökerteceÄŸini görmek lazım.
Ýlgili YazýlarDüşünce, Siyaset
Editör emreakif on March 7, 2013