Baasçıların son kozu
Suriye’deki geliÅŸmeler nerdeyse geri dönüşü olmayan bir noktaya doÄŸru ilerliyor. BeÅŸÅŸar Esad babasının iÅŸlediÄŸi katliam boyutuna doÄŸru yaklaşıyor. Bu arada olayların nasıl baÅŸladığını unuttuk yahut geri planda kaldı. Ä°lk gösteriler baÅŸladığında Baas rejiminin bu tür karşılık vereceÄŸini herkes tahmin ediyordu; buna raÄŸmen adeta olaylar hızla tırmandırıldı. Åžu an için haklı-haksız tartışmasından daha önemli olan; devlet eliyle iÅŸlenen, toplu infaza dönüşmeye baÅŸlayan cinayetlerin ve intikam duygusuyla harekete geçen silahlı grupların Suriye’yi bir iç savaÅŸa sürükleme riskinin her zamankinden daha yüksek oluÅŸu. Orada çıkacak bir iç savaşın kesinlikle Suriye ile sınırlı kalmayacağını tahmin etmek zor deÄŸil. Suriye’deki ateÅŸin bölgeye sıçraması, etnik ve mezhebi bir ateÅŸ çemberinin her yanımızı kuÅŸatması anlamına gelir.
Bu mezhep gerilimin özellikle tırmandırılmasıyla Suriye üzerinden bölgenin ateÅŸe atılmasının mı amaçlandığı sorusu akla geliyor. Ne Avrupa’nın ne Amerika’nın fiilen elini ateÅŸe sokmak gibi bir niyetinin olmadığı açıkça belli olduÄŸu halde Türkiye’nin teÅŸvik, övgü ile itekleneceÄŸi bir çatışmanın ne getireceÄŸi sorusu her zamankinden daha anlamlı hale geldi. Dahası Türkiye’nin itileceÄŸi bir çatışmanın hedefi ve aynı zamanda meÅŸrulaÅŸtırıcı argümanı iÅŸlevi gören “mezhep kışkırtıcılığına” kimler adına sürüklendiÄŸimizi birilerinin yüksek sesle dillendirmesi gerekiyor.
Önceki gün Malatya Kürecik’e yerleÅŸen Amerikan askerlerinin temsil ettiÄŸi sembolik deÄŸer taşıdığı askeri konumdan daha sarsıcı. Mezhep eksenli bir sıcak çatışmanın en önemli unsuru haline gelen bu üsteki askerler bize, bölgenin kimler adına savaÅŸa itilmek istendiÄŸinin en iyi göstergesidir.
Suriye laiklik kartını oynayacak!
Bir yanda Batılıların demokrasi ve özgürlük adına Suriye’ye baskı uygularken bu konuda ne kadar samimi olduklarını ortaya çıkaracak turnosal kağıdı ise laiklik meselesidir. Jeopolitik ve jeostratejik hesaplar bir yana Suriye’nin Batı karşısında elde tuttuÄŸu en önemli kozlardan biri laiklik vurgusudur. Muhtemelen bu zamana kadar Suriye rejimi karşısında sessiz kalınmasının gerekçelerinden biri de bu konudur.
Amerika’nın ve Avrupa’nın kendi iç sorunları ve üstelik Rusya ve Çin’in muhalefeti bir yana hala hiçbir kayda deÄŸer baskı ve yaptırım uygulanmıyorsa bunun temel gerekçelerinden biri Suriye’deki yönetimin kendine mahsus laik karakteri ve rejim çöktükten sonra nasıl bir yönetimin baÅŸa geçeceÄŸinin henüz netlik kazanmamış olmasıdır.
Laiklik kartını her fırsatta kullanan Baas yönetimi bunu sadece Suriyeli muhaliflere ve özellikle Müslüman KardeÅŸler’e karşı deÄŸil AKP hükümetine karşı da kullanacağını gösterdi. Nitekim DışiÅŸleri Bakanı Muallim yaptığı zehir zemberek açıklamada, Türkiye ile iliÅŸkilerin Müslüman KardeÅŸler yüzünden koptuÄŸunu, Türkiye ile aralarında laikliÄŸe bakış farkı olduÄŸunu söyleyerek laikliÄŸe vurgu yapan beyanlarda bulunmuÅŸ.
“Bizim Müslüman KardeÅŸler’e bakışımız farklı. Türk hükümeti ile ideolojik farklılığımız var” diyen Suriyeli bakan Muallim Türk hükümetini de Müslüman KardeÅŸler üzerinden açığa düşürmek isteyen bir dil kullanıyor. Böylelikle “aşırı dinci” Müslüman KardeÅŸlere karşı laik Baas yönetimine razı olan Batı’nın karşısında elini güçlendirirken aynı zamanda tam bu hassas konudan dolayı Türkiye’yi müttefikleri nezdinde köşeye sıkıştırmaya çalışıyor.
Müslüman KardeÅŸler’in olaylar baÅŸlamadan önce genel af çıkarılıp yasal ÅŸartlarda siyaset yapmalarının önünü açacak bir düzenleme yapılması konusunda Türkiye’den yeterince destek görmedikleri yönünde ÅŸikayetleri vardı. Kaldı ki böyle bir sürecin önü açılsaydı süreç baÅŸka türlü olabilir miydi? Gelinen noktada bundan o kadar da emin olmamızı saÄŸlayacak iÅŸaretler görünmüyor.
Bu yönde bir çıkarsama yapmamızı gerektiren önemli birkaç husus var: Ä°lki, sanılanın aksine muhalefet içinde Müslüman KardeÅŸler’in çok etkin olmadığı. Paralel düşünen ama örgütsel ve hiyerarÅŸi olarak Ä°hvan’la iliÅŸkisi olmayan bir yapı var. Zaten Ä°hvan’ın 1982’de yediÄŸi darbeden sonra Suriye içinde gücü nerdeyse kalmamıştı. Bu nedenle Müslüman KardeÅŸler argümanı çok tutarlı deÄŸil.
Bir baÅŸka çıkarsama da, bölgede iÅŸ tutuÅŸ tarzına bakarak Batının Baas tarzı yönetim istemediÄŸi gibi kontrol dışı bir Ä°slamcı iktidar da istemeyeceÄŸi. Liberal, Batıcı hatta eski Baas iÅŸbirlikçileriyle dengelenmiÅŸ ve zaman içinde “ehlileÅŸtirilmiÅŸ” Ä°slami tonda bir yönetime razı olabilirler. Arap Baharı’nın gerçekleÅŸtiÄŸi ülkelerde denendiÄŸi gibi…
Bir baÅŸka önemli husus, eÄŸer bölgeye dair bir dizayn söz konusu ise bunun gerekçelerini üretmenin hiç de zor olmayacağıdır. Nitekim olayların özellikle tırmandırılarak adeta Batı’nın kurtarıcı elini uzatmasını bekler ve her ÅŸeye razı hale getirilmek istendiÄŸinin iÅŸaretleri hiç de az deÄŸil.
Tüm bunlar bölgedeki gelişmeleri etkilemeye yönelik bölge dışı faktörlere dair bir analiz. Ancak bölgenin kendi dinamiklerinin etkin olmadığı, bölge ülkelerinin inisiyatifinin hiç olmadığı anlamına gelmiyor. Kısa vadede bölgenin kendi dinamiğini provoke eden bir müdahale olduğunu belirtmek gerekir. Tesellimiz, bu coğrafyanın kendi imkanlarını keşfedip kullandığı anda tüm planların ters dönebileceğine olan umudumuzdur.
Editör emreakif on March 1, 2012