Başka bir Şimon Peres öyküsü

Onunla ilk kez Plaza Nueva’ya bakan kendi işlettiği teteria yanı çayhanesinde karşılaştım. Daha çok bizdeki pastaneyi çağrıştıran çayhanenin içi kadar bulunduğu semt de hayli ilginçti. Tarihi Gırnata’nın kalbinde Elhamra’ya bakan bir yerde bir edebiyatçı ile geçmişi, aidiyeti, kimlikleri konuşmanın kelimelere başka anlam yüklediği kesindi. Sol tarafı Plaza Nueva isimli meydana bakıyordu. Meydanın hemen başında bir zamanlar engizisyon mahkemesinin olduğu, hala işkence aletlerinin sergilendiği adliye binası vardı. Tarihi taş binanın dehlizlerinden hala çığlıkların yükseldiğini duyar gibi olurdum her önünden geçişimde. Çayhanenin tam karşısında akan derenin üstünde yükselen Elhamra’nın duvarları yeterince etkileyici görünüyor. Endülüs denilince en çok hatırlanan belki de ilk akla gelen sembol yapı…
Her sokağının, her yapının Endülüs izleri taşıdığı Gırnata’nın bu tarihi semtinde görünüşte benzerlerinden farkı olmayan bu ‘teteria’nın içi sanki pencerelerinin açıldığı Elhamra’dan esinlenmiş gibiydi; Kufi hatla yazılmış levhaların yanı sıra dev ölçekte modern tarzda Arapça yazılar dikkat çekiyordu.

Kumral saçları, açık alnı, bir sanatçı görünümünü tamamlayan gözlükleri ile tipik Endülüslüden çok Kuzey İspanya’dan birine benziyordu. İsminin çağrıştırdığı anlam katmanları ise tarihin karanlıkta kalan hatıralarıyla bugünün buluşması gibiydi.

Edebiyatla uğraşıyor, öyküler yazıyordu, İspanya’nın özellikle Endülüs bölgesinde karşılaşılan bir duruma bizzat tanık oluyordum; Şimon Peres isminin ima ettiği kimliğinin aksine bir Müslümandı. Farklı kanallardan gelen bilgileri dikkate alacak olursak İspanya’da farklı kesimlerde Müslüman olduğu halde kimliğini/ ismini gizleyen hayli etkin isimler var. Bir kaç tanesiyle karşılaştığımı söyleyebilirim ama bu örneklerin ne oranda bir karşılığının olduğunu test etme imkanı yok.

Ama Şimon Peres kimliğini saklamak ihtiyacı hissetmeyen hatta toplumda aykırı sayılabilecek derecede açık sözlü bir Müslüman. Endülüs’ün, özellikle Gırnata’nın kültürel ve tarihi köklerinin İslam ile bağının ne derece güçlü olduğuna vurgu yapıyor, Endülüs’ün düşmesinden sonra uygulanan sistematik yok etme planlarına karşın hala İslam’ın derinlerde yaşadığına inanıyor. Kendi hayatında verdiği örnekleri dinlerken hayli sarsıcı geldi… Babam bir çiftçiydi diyor Şimon: “Her gün işten geldiğinde elini yüzünü yıkar temizlenirdi, ben Müslüman olduktan sonra fark ettim ki aslında babam her gün abdest alıyormuş ama o farkında değil.”

Anlattığına göre alışkanlıkla elini yüzünü yıkarken tam anlamıyla abdest sırasında bunu yapıyor. Günlük hayata bu denli işleyen bir hafızadan bahsediyordu Şimon Peres. Moriskoların bunca baskı ve acıya rağmen bir direniş, inançlarını koruma yöntemiydi bu.

Endülüs’ten sürülen Yahudilere geri dönüş hakkı verilmesi, onlardan özür dilenmesine karşın daha büyük sürgün ve soykırıma tabi tutulan Moriskoların torunlarının üzerindeki baskının tümüyle kalktığı söylenemez. İspanya’da başlatılan bir imza kampanyası ile hiç olmazsa Moriskolardan özür dilenmesi talebine karşı duyarsızlıktan şikayetçiydi. Oysa bu toprakların insanları olarak adeta havasına, suyuna nüfuz etmelerine karşın yok sayılıyorlardı.

Üstelik Gırnata’nın düşmesiyle yaşanan sürgün ve katliamlardan çok sonraları da bu uygulama devam edecekti. 1610’da milyona yakın Moriskonun topluca sürülmesi Modern Avrupa kimliğinin öncüsü etnik ve kültürel soykırım pratiği idi.

Aradan geçen bir kaç yıl içinde Endülüslü edebiyatçı Şimon Peres’in kişisel hikayesini aktarırken hemen herkes ilk önce aynı ismi taşıyan siyasetçiyi hatırladıklarını fark ettim. Aslında sadece isimleri değil tarihi geçmişleri de çakışıyor ama bugün kendi memleketinde aynı saygıyı görmüyordu. Yahudiler mülteci olarak gittikleri toprakların sahiplerini mülteci durumuna düşürürken de dünyanın vicdanına sığındılar. Sürgün edilen Endülüs’ün çocukları ise kendi topraklarında bile hala hazin öykülerle anılıyor… Nobel barış ödülüyle ödüllendirilmiş bir işgal devletinin önemli siyasetçisinin ölümünde aynı ismi taşıyan bir Morisko torunun hikayesini hatırlamadan edemedim.

lgili YazlarDünya

Editr emreakif on September 29, 2016

Etiket: ,

Yorumunuz

İsminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

Kişisel Blogunuz

Comments

Dier Yazlar