Bir ‘rapor’un düşündürdükleri
YaÅŸadıklarımız bu memleketin ‘akıl tutulması’na ÅŸahit olduÄŸu anlardan birine iÅŸaret ediyor. Herkesin kendince haklı olduÄŸu, kimsenin kimseyi dinlemeye, anlamaya niyetinin olmadığı anlar… Akıl tutulmasının en belirgin vasfı her ÅŸeyden önce hakikatin ortadan kalkmasıdır.
Olayları sadece büyük bir komplodan ibaret görmek toplumsal ve siyasal gerçeklikten kopmaktır. Olaylarda hiçbir komplonun etkisi olmadığını ileri sürmek en büyük komploya kurban gitmektir. Bazı durumlarda komplosuzluk iddiası en büyük komplodur.
Sanılanın aksine tüm bu olayları deşifre edecek komplo planlarım yok. Ancak bildiğim bir şey var ki, toplumsal ya da siyasal zafiyetin oluşmadığı şartlarda hiçbir iç, dış, küresel komplo yatırımı yapılmaz.
Daha önce bu sütunlarda deÄŸindiÄŸim, her komplo teorisinin adres gösterdiÄŸi, Amerika’da yayınlanmış bir raporu yeniden okuma denemesi yapacağım. Bu rapor bir istihbarat birimine ya da gizli ve de karanlık güçlere ait bir rapor deÄŸil. Herkesin internet ortamında bile ulaÅŸabileceÄŸi bir çalışma. Amerika’nın en etkili think-tank kuruluÅŸlarından olan RAND tarafından 2003 yılında hazırlanan rapor ‘Civil Demokratic Islam-Partners, Resourges and strategies’ ( Sivil Demokratik Ä°slam-Ortaklar, Kaynaklar ve Stratejiler) baÅŸlığını taşıyor. Tam on yıllık bu rapor Amerika’da benzeri görülen yüzlerce çalışmadan biri. Bu raporu yeniden gündeme getirmemin nedeni birkaç kez referans vermiÅŸ olmamdan ve raporda iÅŸaret edilen geliÅŸmelerin son günlerdeki olayları iÅŸaret ediyor olmasından ibaret. Yani Ä°slam dünyasındaki (Arap baharından Türkiye’deki siyasi olaylara…) pek çok geliÅŸmeyi açıklayan öngörülerin yer alıyor olmasıdır.
Raporun can alıcı noktası şu tespitleri içeriyor: İslam dünyasındaki mevcut dört temel eğilimi birbirine karıştırmamak gerekir: Köktenciler, gelenekçiler, modernistler ve laik/çi/ler. Rapora göre, seküler seçkinlere ve modernistlere dayanarak bir politika geliştirilemez; çünkü destekleri çok zayıf. Köktencilerle Batılı değerleri reddettikleri için işbirliği yapılamaz. Gelenekçilerle konjonktürel işbirliği yapılabilir.
Raporda, Amerika’nın Ä°slam dünyasında izlemesi gereken strateji ve ilk adım olarak yapması gerekenler özetle ÅŸu ÅŸekilde sıralanıyor: ÇaÄŸdaÅŸ deÄŸerlere uygun Ä°slam anlayışını/yorumunu ve Ä°slam’ın modernize edilmesini savunan modernistlere açık destek verilmeli; gençlik içinde laik ve modernist söylemin bir ‘karşı kültür’ oluÅŸturması saÄŸlanmalı. Ve gözden kaçan bir dönüşüm projesi olarak: Ä°slam dışı ve Ä°slam öncesi tarih bilincinin diriltilmesine özel itina gösterilmesi.
Bir sonraki adımda; gelenekçiler köktencilere karşı desteklenmeli, geleneksel kurumlar içinde modernist söylemin temsilcisi şahıslar güçlendirilmeli, köktencilerle gelenekçilerin işbirliği önlenmeli…
Köktenciler karşı koymak için ‘bunların toplumlarını kalkındıramayacaklarını ve çıkarlarını koruyamayacaklarını göstermeli; bu mesajları özellikle gençlere, dindar geleneksel nüfusa, Batı’daki Müslüman azınlığa ve kadınlara ulaÅŸtırmayı hedeflemeli (sy: 64)’
‘Sivil, demokratik Ä°slam’ın, modernleÅŸmenin ve kalkınmanın teÅŸvik edilip güçlendirilirken istenmeyen olumsuz etkilerin tehlikesini azaltmak ve uygun bir ÅŸekilde farklı çevrelerle baÅŸa çıkmak amaçlanıyor. Bunun için de böyle bir stratejiyle hareket ederek nasıl bir bakış geliÅŸtirileceÄŸini tanımlamaktadır:
– Öncelikle modernistleri destekle…
– Duruma göre sekülerleri destekle
– Seküler, sivil ve kültürel kurumları ve programları destekle
– Köktencilere karşı canlı tutmak için gelenekçileri yedekle…
– Son olarak, enerjik köktencilere, onların Ä°slami ve ideolojik duruÅŸlarındaki zayıf noktalardan vur; hedef kitle olan idealist gençlerin ve dindar gelenekçilerin (hedeflerini gerçekleÅŸtirmede) uygun (kitle) olmadıklarını göster…’ (sy: 46)
Ä°slam dünyasında modernleÅŸemeye açık geleneksel ve ‘Ä°slamcı’ gruplarla iÅŸ yapmanın zorunluluÄŸu savunulurken diÄŸer tarafta Batılı deÄŸerlere açık, popüler kültürün etkisindeki gençlere, sivil toplum çalışmalarına tam destek verilmesi gerektiÄŸinin altı çiziliyor.
Arap baharında neden İslamcılarla iş tutulmak zorunda kalındığı, bunun nasıl sivil toplum ve popüler kültürün etkisindeki genç kuşaklarla dengelenmek istendiği bir tecrübe olarak ortada. Aynı durum farklı biçimde Türkiye tecrübesi ile de açıklanabilir.
Muhafazakar-demokrat iktidarın desteklenmesi için bu kadroların ajan ya da büyük oyunun bilinçli oyuncuları olması gerekmiyor. Bu kadroların siyasi projeleri ile küresel sistemin projelerinin örtüştüğü oranda, pragmatist bir ilişki gereği destek sağlandı.
Taksim’de yaÅŸananların bir meydan okumaya dönüşmesine de bu çerçeveden bakılabilir. Haklı gerekçelere sahip olmak her zaman doÄŸru sonuçlar elde etmeyi gerektirmiyor.
Bu rapordan olup bitenlerin on yıl önceden planlandığı gibi işlediği türünden bir sonuç çıkarmanın alemi yok. Niyetim birkaç maddede Amerikan (dış güçler!) stratejisini gözler önüne sermek gibi ucuzculuğa kaçmak da değil. Fakat günlük hayatın ayrıntıları arasında dikkatlerden kaçan çizgilerin ne türden politik amaçlara malzeme olabileceğini hatırlamak gerekiyor.
‘Toplum/sal diplomasi’nin iÅŸlediÄŸi bir ortamda büyük resmi de okumalı!
Editör emreakif on June 20, 2013