Bir sufiden Hicaz sosyolojisi
Hacca sayılı günler kaldı. GidememiÅŸ olsak da gönül ritimlerimiz oraya ayarlı; sevgilinin evine… Hac bir mahÅŸer denemesi mi, yoksa ÅŸeytana, taÄŸuta, nefse karşı bir isyan gösterisi mi? Hac, aşığın pervane olup dönmesi, döndükçe yanması, yandıkça arınması mı? Belki hepsi… Sonsuza açılan sonsuz sayıda kapıların birleÅŸtiÄŸi kapı; Kabe…
Peygamber sevgisinin bereketlendirdiÄŸi iklim Medine… Yani ‘civilitas’a karşı tevhidin inÅŸa ettiÄŸi medeniyetin yurdu.
Kâbe’nin etrafı artık hayâsızca dikilen gökdelenlerle çevrili… Ä°slam tarihinin maddi tezahürleri yerle bir edildi. Bugün Ä°slam tarihini yazmak isteyenler ancak literatürdeki anlatıyı aktarmakla yetinecekler. Ä°slam’ın doÄŸuÅŸuna tanıklık eden maddi unsurlar yerle bir edildi. Oysa çok yakın zamana kadar bu unsurların önemli kısmının varlıkları korunmuÅŸtu. Bugün Afrika’da Ä°slam adına ilk iÅŸ olarak türbeleri yıkmakla iÅŸe baÅŸlayan bir din anlayışının kurumsallaÅŸmış hakimiyeti altında Mekke’de, Medine’de dönemin ÅŸahitliÄŸini yapan mekan ve eÅŸyalar yerle bir edildi.
Hac olanca toplumsal gösterisine raÄŸmen son kertede ‘insan teki’yle alakalı, Müslüman ferdin iç dünyasına doÄŸru bir yolculuktur. Bunca insan kalabalığı, bunca hareket, ses ve renk içinde deruni bir ahengin yaÅŸandığı emsalsiz tecrübe… Hele bu tecrübeyi yaÅŸayan birey sufi meÅŸrep ise…
Son dönem Osmanlı münevverlerinden Hüseyin Vassaf’ın ‘Hicaz Hatıraları’ isimli kitabı hem içe doÄŸru derinliÄŸin, hem de dışa doÄŸru toplumsallığın buluÅŸtuÄŸu yerde, kıvamda kaleme alınmış bir kitap (Kubbealtı yayınları, hazırlayan Mehmet AkkuÅŸ). Edebiyatımızda muhteÅŸem hac hatıraları vardır, ÅŸiirler o içe dönük deruni boyutu seslendirir. Herhalde ÅŸiirin ufku naat ise, bunların en güzeli de hacda o coÅŸkuyla yazılan ÅŸiirler olsa gerek. Dede Efendi’nin Hac sırasında son bestesini yaptıktan hemen sonra vefat ettiÄŸi bir aÅŸk ikliminin coÅŸkusuyla neler dile getirilmedi ki.
Hüseyin Vassaf otuzdan fazla kitaba imza atmış bir Osmanlı münevveri, özellikle de sufi. 1925’te tekkeler kapatıldığında KasımpaÅŸa UÅŸÅŸaki Tekkesi’nin ÅŸeyhi olduÄŸu düşünüldüğünde nasıl bir Hicaz hatıratı kaleme almış olabileceÄŸi tahmin edilebilir. Hüseyin Vassaf’ın 1906 yılında Ä°stanbul’dan gemi ile baÅŸladığı Hac yolculuÄŸu her ÅŸeyden önce günlüklerden oluÅŸuyor. Hemen hemen her gün tutulan notlar, gerek yol boyunca karşılaÅŸtığı yeni coÄŸrafyalara, insanlara ve yaÅŸadıklarına dair aldığı notlarda ne kadar titiz bir gözlem gücüne sahip olduÄŸunu gösteriyor, sadece duygusal bir hatırat bekleyenleri yanıltıyor. Yirminci Yüzyıl’ın baÅŸlarında Abdülhamid yönetimindeki Osmanlı topraklarını, sorunları, medeniyeti, tekniÄŸi, sosyal hayatı, batı –biz iliÅŸkilerini adeta bir sosyal bilimci gözüyle anlatır. Gezme imkanı bulduÄŸu Ä°ngilizlerin ÅŸehircilik ve geliÅŸmiÅŸlik kokan Ä°skenderiye ile Cidde’yi karşılaÅŸtırır, yaÅŸadığı ilk ÅŸoku içi acıyarak anlatır.
Müslümanların maddi anlamda periÅŸanlıkları, buna karşın dönemin adetleri, insan iliÅŸkilerindeki incelik iç içe anlatılır. Ä°stanbul ikliminde yetiÅŸmiÅŸ bir Osmanlı aydınının, bir sufinin tarihsel bilgiyle donanmış gözlem gücüne ÅŸiir ve hissiyat da eklenince okunası bir metin çıkmış ortaya… Her ÅŸeyden önce ÅŸahsi gözlemleri, verdiÄŸi ayrıntıların her biri, o dönemi anlamamız ve bugün nelerin yok olduÄŸunu keÅŸfetmemiz açısından belge niteliÄŸinde.
Kendi adıma o dönemde Hicaz ahalisinin özellikle Medinelilerin adetleri, dini ritüelleri, sosyal ve fiziki çevreyi betimleyiÅŸi, yakaladığı ayrıntılar bugünle kıyas yapma imkanı veriyor. Medine’yi, Mescid-i Nebevi’deki Osmanlı ritüellerini, içerden derin bir seziÅŸ, duyuÅŸla aktarması yer yer eleÅŸtirellik olsa da idealize ediÅŸi, Ä°stanbul’dan gelen bir Türkün Araplara, diÄŸer Ä°slam coÄŸrafyalarından gelen hacılara bakışını yansıtışı, dönemi anlamak açısından eÅŸsiz imkan sunuyor.
Hatıratın asıl özelliÄŸi Hacla, kutsal belde ile kurduÄŸu deruni iliÅŸkiyi dile getiriÅŸ biçimi… Yer yer ÅŸiirle süslenen, buram buram tüten yanık bir gönlün sesi adeta.
Deve üstünde kervanla Medine’ye giderken yanı başında yürüyen devecinin okuduÄŸu naati aktarışı o kadar sarsıcı ki… Bir devecinin Hz. Hasan’a ait naati Medine yollarında çöl gecesinin sessizliÄŸinde okuyuÅŸu ve kervandakilerin buna katılışı… Kelamın tükendiÄŸi yerde o naatin tercümesi:
‘Görmedi senden güzel bir cismi Ahsen gözlerim/ Etmedi senden güzel tevlid evlad bir ana/ Ayb u noksandan berisin ya Rasulallah sen/ Sanki arzu ettiÄŸin surette halk etmiÅŸ Huda’
Ýlgili YazýlarDüşünce, Kültür
Editör emreakif on October 20, 2012