AB olmadı Ortadoğu’ya girelim!

İngilizlerin imparatorluk günlerinden miras kalan protokolleri, devlet geleneği, özellikle kraliyet törenleri ritüelleri ince ayrıntılarla örülmüştür. Hemen hemen tamamı tarihi süreklilik arz etse de bu ayrıntılara asıl rengini veren mütekebbir imparatorluk gücüdür. Britanya bugün eski gücünde değil. Sonuçta üzerinde güneş batmayan bir sömürge imparatorluğundan (imparatorluk tabiri de sömürgecilikle yakından alakalı) küçük bir adaya sığınmış devlet görünümünde. DEVAMI>>>…

Posted under Dünya, Siyaset

Yazanemreakif on November 24, 2011

Tags: , ,

Tahrir’i yeniden düşünmek

Mısır’da göstericiler tekrar Tahrir Meydanı’nı doldurdu. Cuma günü İhvan ve Selefilerin başı çektiği kitlesel gösteri daha sonraki günlerde şiddet görüntülerine sahne oldu. Hafta sonu yirmiden fazla göstericiyi katleden asker destekli polis kan dökmekten çekinmedi.

Gösterileri şiddetle bastırmaya çalışan polise karşılık direniş sergilemesi adeta Mısır’da başa dönüldüğünü akla getirdi. İhvan gösterilerden çekildi. Meydanlarda daha çok gençlerden oluşan bir kitle kaldı. İhvan’ın her zamanki ihtiyatlı, askerle karşı karşıya gelmemeyi tercih eden tavrı kendi tecrübesi içinde açıklansa da sahada olmadan süreci nasıl etkileyeceklerini düşündükleri sorusu da bir yerde duruyor. DEVAMI>>>…

Posted under Dünya, Siyaset

Yazanemreakif on November 22, 2011

Tags: ,

Suriye olmasın!

Suriye’nin geleceği Suriyelilere bırakılmayacak kadar uluslararası boyut kazandı. Başından beri uluslararası çıkar ilişkilerinden, stratejik hesaplardan bağımsız değildi zaten. Olaya ilişkin yorumlar her geçen gün, Suriyelilerin nasıl bir ülkede yaşamak istediklerinden çok kimin nasıl bir dengede yer alacağı sorusuna verilmiş cevaplar yığınına dönüşüyor.

Yeni Ortadoğu’yu şekillendirecek kurucu unsurun “Arap baharı” ve ülkelerinin geleceğinde söz sahibi olacak devrimci uyanıştan çıkacağı tezinin ne kadarının gerçekçi (temenni) ne kadarının propaganda ürünü olduğu sorusunu bile bu aşamada çok anlamlı buluyorum. DEVAMI>>>…

Posted under Dünya, Siyaset

Yazanemreakif on November 15, 2011

Tags: , ,

Bir heyecan olarak “Arap Baharı”

Her özgürlük hareketi heyecan uyandırır. Her haklı mücadele vicdanlarda yerini bulur. Kazanılmayan özgürlük mücadelesi de hemen hemen yoktur.

Ortadoğu’da milyonlar ayaklanırken salt toplumsal olgu olarak bile heyecan duymamak mümkün değil. Son yüzyıllık Ortadoğu tarihi savaşlar, işgaller, sürgünler, yıkımlar ve altüst oluşlar tarihi… İmparatorluğun parçalanması yüzlerce yıllık dengenin de altüst olması anlamına geldi. Avrupa sömürgeliğinden kurtulmaya fırsat bulmadan yerli despotların pençesine düştü. Bu toprağın sam yeli gibi verimini, bereketini kavuran ruhuna aykırı ideolojiler fırtınasına yakalandı yahut tiranlıkların karabasan gibi ufku, umudu tüketen heyulasının altında ezildi. Baskılar, zindanlar öz yurdunda parya haline getirdi… DEVAMI>>>…

Posted under Dünya, Düşünce

Yazanemreakif on November 3, 2011

Tags: ,

Kaddafi’nin yüzü kime haz veriyor?

Ölü yüzü soğuk olur. Ölü bir insan yüzü ürperti verir genelde… Bazılarının hayatı da ürperti verir. Yüzünü görmek istemediğiniz insanlar vardır. Çehresine baktığınızda teninize soğuk bir şeyin temas ettiğini hisseder, ürperirsiniz. Gözleri sizde insani bir çağrışım yapmaz. Anlamsız olacak kadar mütekebbir, acımasız, duygusuzdur o gözler. Çözemezsiniz ilk bakışta; neden hoşlanır, nelerden nefret eder, canını neler sıkar, heyecan duyduğu bir şey var mıdır? DEVAMI>>>…

Posted under Dünya

Yazanemreakif on October 25, 2011

Tags: , ,

Soroslu küresel isyan

Amerikan kapitalizminin mabedi “Wall Street’i işgal” (Occupy Wall Street – OWS) hareketinin gittikçe büyümesi çoğu kimseyi şaşırttı. Günlerdir süren eylemler Amerikan seçkinlerini tedirgin etmiş görünüyor. Çünkü gösteriler birkaç bin işsizin, evsizin bir araya gelip gerçekleştirdikleri bir gösteri olma boyutunu aşmış gibi görünüyor. DEVAMI>>>…

Posted under Dünya

Yazanemreakif on October 18, 2011

Tags: ,

Pakistan’a ‘büyük oyun’

Burhaneddin Rabbani’nin katledilmesi bölgedeki stratejik yönelimleri ortaya koyan bir tür işaret fişeği işlevi gördü. Elbette Rabbani’nin ölümüyle başlamadı her şey. Ancak bu ölüm ve ardındaki nedenler, güç faktörlerini ve hesaplaşmaları artık iyice su yüzüne çıkardı.

Burhaneddin Rabbani’nin Afganistan politikasında reel olarak fazla gücü olmadığı söylenebilir. Fakat temsil ettiği siyasetin toplumsal ve manevi karşılığı reel gücünden çok daha fazlasına karşılık geliyordu. Bu suikastı tetikleyen, söz konusu ölümle değişen bölgesel dengelerin konumlanışıydı. DEVAMI>>>…

Posted under Dünya

Yazanemreakif on October 6, 2011

Amerikan işgali bitti mi?

Görünüşe bakılacak olursa on yıl önce başlayan “terörle küresel savaş stratejisi” doğrultusunda işgal edilen ülkelerden Amerika yavaş yavaş çekiliyor. Irak’tan, en azından sokaklarından, çekilmiş gibi… Her ne kadar Pakistan gibi defacto yeni bir cephe açsa da Afganistan’dan çekilme niyetini açıkladı.

Kimilerine göre Amerika yanlış hesap yaptı ve Afganistan’da, Irak’ta hezimete uğrayarak perişan vaziyette çekilmeye mecbur kaldı… Bu savaşın Amerika’ya pahalıya mal olduğu doğru, çünkü hiçbir savaş ucuz değildir. Her anlamda bir bedel ödenir.

Ancak Irak işgalinden zararla mı çıktı Amerika, bu tartışılabilir. Kosova’da kurtarıcı rolü oynayan Amerika bu ülkeden ne kadar çıkmışsa Irak’tan da o kadar çıkmıştır. Ya da fiili olarak hiç Amerikan işgaline uğramasa da Amerikan bayrağı olmayan bir resmi devlet ofisi olmayan Arnavutluk kadar işgalden uzaktır.

Sorun şurada; terörle küresel savaş stratejisi Bush yönetiminin kör taassup ve entelektüel miyoplukla malul geçici bir hevesi miydi, yoksa Amerikan devletini gelecek yüzyıllara taşıyacak bir stratejinin parçası mıydı? DEVAMI>>>…

Posted under Dünya

Yazanemreakif on September 13, 2011

İsrail’in “kırılan gururu”

İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi konusunda, kapalı kapılar ardında yürütülen çok yönlü diplomatik girişimin ardından dün itibariyle ipler kopmuş gibi görünüyor. En son Amerikan Dışişleri Bakanı Clinton’un devreye girerek Türkiye’den özür dilenmesi yönünde Netanyahu’ya yaptığı çağrı (baskı olarak da okunabilir) sonuçsuz kalmış görünüyor. Netanyahu Clinton’a “İsrail’in şu an itibarıyla özür dileme niyetinde olmadığını” açık biçimde söyleyerek, olayı soruşturan BM Komisyonu’nun Palmer Raporu’nun yayımlanmasını bekleyeceklerini kaydetmiş.

Amerika’nın özür dileme konusuna, İsrail’e baskı yapmaya varacak derecede önem vermesi yeni Ortadoğu konseptinden bağımsız düşünülemez. Mavi Marmara’da yaşananlardan hemen sonra ABD’nin adeta İsrail’i ödüllendiren açıklamaları ile bugün sergilediği tutum arasındaki farkı iyi okumak gerekiyor.

Türkiye’nin İsrail’le (siyasi) ilişkilerinin düzelmesi için öne sürdüğü şartların yerine getirilmemesi durumunda ortaya çıkacak manzara, Amerika için en kötü senaryolardan biri olmalı. İsrail’i biraz Türkiye üzerinden terbiye ederken diğer taraftan da Türkiye’siz bir İsrail denkleminin ne tür ” felaketlere” yol açacağının da farkında. Aslında Türkiyesiz bir İsrail’in yer aldığı Ortadoğu denkleminin ne anlama geldiğini, bunun kendileri açısından ne denli büyük -nerdeyse alternatifi olmayan- bir boşluk oluşturduğunu en iyi Tel Aviv biliyor. Buna karşın İsrail tarafı, kurduğu stratejik ilişkileri sürekli olarak Türkiye’ye bir tür lütfedilmiş ayrıcalık gibi sunmakta son derece başarılı oldu. Türkiye’deki öz güven yoksunu dış politika yapımcıları, iktidar erki Batı ve ABD ile olan ilişkilerini İsrail’e endekslemişti. Türkiye’nin Batılılar nezdinde adeta vizesi durumundaydı.

Oysa İsrail’in Türkiye’ye olan ihtiyacı sanılanın çok daha fazlasıydı. Her anlamda bölgeye yabancı bir u(nsu)r olarak yerleşen ve kuruluşundan beri sürekli yayılmacı ve işgalci bir stratejiyle sınır genişleten İsrail’in tek başına bu adada kalması imkansızdı. Amerikan yönetiminin üzerinde kurduğu nüfuzunu ve Avrupalıların moral anlamda ikiyüzlülüklerini istismar ederek Türkiye ile her anlamda buyurgan ve şımarık bir ilişki geliştirdi. DEVAMI>>>…

Posted under Dünya

Yazanemreakif on August 18, 2011

Tags: , , , ,

İran üzerine yanlışlar

Suriye’de yaşanan gelişmelerin etkisinin bu ülkenin hudutlarıyla sınırlı kalmayacağı çok açık. Olayların etkisi Türkiye’ye uzanmış, neredeyse bir “iç sorun” haline gelmiştir. Baas rejiminin işlediği insanlık dışı toplu cezalandırmaya varan uygulamalar vicdan sahibi her insanı etkiliyor.

Ne var ki Suriye’nin içine girdiği kaotik ortam bir çırpıda halledilecek bir mesele olmadığı gibi sorun sadece Suriye ile de sınırlı değil. Yaşanan insanlık dramına müdahale etmek, acılara son vermek adına yapılan tartışmalar olayın kendisini çoktan aşmış bölgesel hatta mezhebi bir sorun olmaması için özel çaba gösterilir hale gelmiştir.

Suriye bölgede işgal ettiği konum ve rejiminin özellikleri nedeniyle tam bir stratejik fay hattında bulunuyor. Bölgede ABD-İsrail hattının karşısında İran-Suriye hattı ve bunların kurduğu bölgesel ittifaklar bu kırılganlığı derinleştiriyor. Aynı zamanda küresel aktörlerin müdahalesiyle ideolojik ve dini bir çatışma hattı ortaya çıkıyor.

Suriye’deki katliamları durdurmak adına Türkiye’nin müdahalesini savunanlar Suriye’nin stratejik müttefiki olan İran’ı adres gösteriyor. Adeta yapılan katliamların sorumlusu olarak gösterilerek asıl hesaplaşma için İran işaret ediliyor.

Gerçekten de Suriye ile girilecek bir hesaplaşma İran’sız düşünülemez; İran’la girişilecek bir hesaplaşma da İsrail ve ABD’siz düşünülemez. Sünni-Şii fay hattı, Ortadoğu’yu tam bir kaosa çekecek akıl ve basiret eksikliğiyle, insani ve vicdani hassasiyetler üzerinden derinleştirilmek isteniyor.

Suriye’ye kim adına müdahale edileceği, İran’ı neden ve kim adına karşımıza almamız gerektiği sorgulanmadan duygusal retorikle zaten hassaslaşmış olan toplumsal vicdanları harekete geçirmek en kestirme fakat en tehlikeli yoldur. İran savunuculuğu ithamına karşın uyarıları dillendirmekte ve tıpkı Suriye konusunda olduğu gibi, yapılan yanlışlara bir göz atmakta yarar var. DEVAMI>>>…

Posted under Dünya

Yazanemreakif on August 16, 2011

Tags: , ,