Kudüs: Taş ve işgal mimarisi
Kadim toprakların, tarihi şehirlerin kaderi; geçmişleri gibi inişli çıkışlı, bilinmezlerle dolu ve bir o kadar da çok yönlü faktörlere bağlı. Tarihi şehirler sadece bir yerleşim yeri değildir; üstünde yaşayanlar da sadece günlük hayatını tamamlayan sıradan insanlar değildir. O şehrin insanları bunun farkında olmasalar da şehrin hafızası o şehrin insanına galebe çalacak, şehri ve tarihi bir şekilde hatırlatacaktır. Şehir asla unutmaz çünkü.
Eğer insanların hafızasının, kimliğinin oluşumunda mekânın, tarihin bir şekilde katkısı, etkisi varsa tarihi dokuya gözlerini açarak büyüyen insan tekinin davranış kodları, hayata bakışı, bilinç düzeyi de şehrin meydanlarından sokaklarına, taş evlerinden kiremit çatılarına, mabetlerinden insan kıyafetlerine değin uzanan bir yığın çevre şartlarının etkisinde kalır.
Tarih bu şehirlerde, bu kadim coğrafyalarda nihai hesaplaşmayı yapar. Bu nedenle bu tür mekânlar, coğrafyanın tüm modern zaman aygıtlarının ayartıcı gelişmişliğine rağmen son hükmü verir.
Kadim şehirler; modern zamanların savaşlarına, siyasal anlaşmalarına, toplumsal altüst oluşlarına bir şekilde ya direnirler ya öncülük ederler ya da geleceğin şekilleneceği pek çok oluşumu beslerler.
Posted under Dünya, Düşünce, Kültür, Siyaset
Yazanemreakif on April 11, 2016
‘Ilımlı İslam’ın raf ömrü bitti mi?
Epeydir Türkiye’deki Müslümanların gündeminden düşen, hatta pek çoklarınca rafa kaldırıldığı, unutulduğu düşünülen “ılımlı İslam” söylemi sanılanın aksine çok farklı alanlarda devam ediyor. 11 Eylül sonrası Amerikan yönetimince gündeme getirilen bu projenin Bush yönetiminin iktidardan gitmesiyle raf ömrünün bittiğini varsayan yaklaşım hakim. Özellikle küresel terörle mücadele adına İslam ve İslam dünyasıyla hesaplaşma içine giren neoconların devre dışı kalması, Türkiye dahil Müslüman coğrafyada anlamsız bir rahatlama sağladı. Hele beyaz Amerika’nın zencisi olarak iktidara gelen Obama’nın söylemleri her şeyin bir anda değiştiğini düşündürdü çoğu çevrelere. Ne de olsa demokratlar neoconlar kadar sert ve saldırgan dil kullanmıyordu, ılımlı İslam adına İslam dünyasını adam etmekten söz etmiyorlardı.
Yazanemreakif on November 7, 2015
Bir siyasal metafor olarak Lozan
Devlet, siyaset, dünya sistemi gibi yapıları daha çok sembolik olaylarda, ifadelerde, seramonilerde idrak ederiz. Daha doğrusu bu semboller üzerinden bizim nasıl algılamamız istendiği mesajı verilir. Bayrak, marş nasıl ulus-devletin gündelik hayatımıza yansıyan somut göstergeleri ise, tarihi bir toplantıdan yansıyan tek bir fotoğraf karesi de varılan anlaşmalardan daha çok belleğimizde yer edebilir. DEVAMI>>>…
Posted under Dünya, Düşünce, Siyaset
Yazanemreakif on April 4, 2015
Tel kopar haz biter
“Bir bitmeyecek şevk verirken beste
Bir tel kopar ahenk ebediyyen kesilir.“
Türkiye genelinde yaşanan elektrik kesintisi boyutu ve habercisi olduğu sorunlar bakımından daha önce tecrübe edilmemiş bir olaydı. Memleketin henüz bu denli ‘gelişmediği’ dönemlerdeki elektrik kesintilerinin doğurduğu zorluklara, yoksunluklara insanlar kendilerini alıştırarak adapte olabiliyorlardı. İhtiyaçlarını zorluyor olsa da alternatifini geliştirecek bir hayat tarzına sahiptiler.. Önemli ölçüde şehirde yaşayanların bile hayatı bu denli elektriğe, bu denli teknolojiye bağımlı değildi. Modern teknolojik uygarlığın nimetleri, tüketim alışkanlıkları hem hayatımıza girmemiş hem de bir elektrik prizine bağlı değildi henüz. DEVAMI>>>…
Posted under Dünya, Düşünce, Siyaset
Yazanemreakif on April 2, 2015
Yeni şeyler mi söylemek lazım?
“Ne kadar söz varsa düne ait/Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.” Mevlana’nın eskimeyen, her dem taze kalan sözü…
“Şimdi yeni şeyler söylemek lazım” derken var olan sözlerin eskitildiğini, tükendiğini de itiraf etmiş oluyoruz. Sözün eskimiş olması anlamın tükenişine işarettir aynı zamanda.
Anlamın tükenmesi, bunca sözün, emeğin geçersiz kılınmasını, geçersiz anlamlar peşinde koşulmasını da beraberinde getirir. DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on March 31, 2015
Yerel kalan yerli olamaz
Yerlilik bahsini açmışken bunun ne kadar netameli bir kavram olduğunu, neleri kapsayıp neleri dışladığının farkındayım.
Her düşünce, her hareket kendi varlığını anlamlandırmak, meşrulaştırmak için öncelikle iki unsuru gözetir. İlki tarihsel köken diğeri yerli oluş şartı. DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on March 26, 2015
Yerli olmadan çözüm hayal
Hükümetle siyasal Kürt hareketinin üzerinde anlaştığı “barış süreci” olarak bilinen taslağın nihai olarak nasıl sonuçlanacağını, gerilen toplumsal ve siyasal ortamda kestirmek zor gibi görünüyor. Bu belirsizliğin temelinde çatışmayı doğuran şartların ve tarihsel koşulların izale edilip edilmemesi sorunu var. DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on March 24, 2015
Bir aydın takıntısı olarak AB
Son günlerde memleket ahvalinin ne kadar vahim olduğunu göstermek için en garantili gerekçe olarak, Avrupa Birliği ilişkilerinin seyrinden bahsetmek yeterli. Politik gündeme dalmadan entelektüel, aydın tavrını takınanların muhalif ve siyaset üstü söylemleri AB üyeliğinden temelli tartışmadan geçiyor epeydir.
Gerçekten de Türkiye’nin AB macerası son yıllarda iyice heyecanını yitirmiş, adeta başlayıp zoraki sürdürülen bir geçiş sürecinde görüntüsü veriyor. Bu durum doğru bir tespit gibi duruyor. DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on March 19, 2015
Aydınların gündemi var mı?
Ne çelişkili bir gündemdeyiz, ne boğucu kavgaların ortasındayız: her şey sıradanlaşıyor. Artık hayret bile etmiyor, idraklerimiz körleşiyor.
Üstelik anlamlı bir cümle kurmasını beklediklerimiz bir gündeme bile sahip değiller… Geniş anlamda aydını; sanattan edebiyata, düşünceden akademiye entelektüel çaba içinde olan birikimdir kastettiğimiz. Aydın kesimin siyasetin düzeyi, tartışma konuları ne olursa olsun bundan bağımsız bir düşünce iklimi, fikir gündemi olmalıdır. Siyasete toplumsal olaylara yabancılaşmış, ilgisiz bir bağımsızlık değil kastettiğimiz. Hayatın içinde hayata müdahil olacak, gerçek gündeme dair fikir üretebilecek bir üretkenlikten, eylemlilikten söz ediyoruz. DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on March 12, 2015
HDP’nin sol ve etnik bagajı
Bu seçimlerde merak edilen en önemli iki sonuç var. Biri AKP’nin Başkanlık sistemine geçmeye yetecek oy alıp alamayacağı. Diğeri de HDP’nin barajı geçip geçmeyeceği. Yani iki parti açısından da bir baraj sorunu var.
AKP’nin başkanlık barajını geçmese bile iktidarı elde tutacağı tahmin edildiği göz önüne alındığında HDP’nin barajı geçip geçmemesi kadar hayati önem arz etmiyor. DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on March 7, 2015