











Her özgürlük hareketi heyecan uyandırır. Her haklı mücadele vicdanlarda yerini bulur. Kazanılmayan özgürlük mücadelesi de hemen hemen yoktur.
Ortadoğu’da milyonlar ayaklanırken salt toplumsal olgu olarak bile heyecan duymamak mümkün değil. Son yüzyıllık Ortadoğu tarihi savaşlar, işgaller, sürgünler, yıkımlar ve altüst oluşlar tarihi… İmparatorluğun parçalanması yüzlerce yıllık dengenin de altüst olması anlamına geldi. Avrupa sömürgeliğinden kurtulmaya fırsat bulmadan yerli despotların pençesine düştü. Bu toprağın sam yeli gibi verimini, bereketini kavuran ruhuna aykırı ideolojiler fırtınasına yakalandı yahut tiranlıkların karabasan gibi ufku, umudu tüketen heyulasının altında ezildi. Baskılar, zindanlar öz yurdunda parya haline getirdi… DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on November 3, 2011
Arap Baharı üç ülkede belli bir mecraya doğru ilerleyecek gibi görünüyor. Tunus, Libya ve Mısır seçim sürecine girerek ‘postdiktatörlük dönemi’ni şekillendirecek adımlar atıyor. Suriye, Yemen de ise belirsizlik devam ederken gittikçe daha çok kan akmaya başladı. ‘Apolitk devrimler’ olarak nitelendirdiğim süreç siyasal modellerini ortaya koymaya başladıkça bu tanımlama daha da anlamlı hale geldiğini düşünüyorum. DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on November 1, 2011
Deprem sarsıcıdır. Sadece ayağımızın altındaki zemini sarsmaz, o sarsıntı varoluş idrakimizi de sarsar. İnsanın sabit bildiği, kimi zaman kibirle, kimi zaman güvenle, kimi zaman delercesine yürüdüğü zemin sarsılmıştır. Bir türlü kabul etmek istemese de fani olduğunu bildiği yerin, yani dünyanın geçiciliğini deprem idrak etmesini sağlar. DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on October 27, 2011
Arap Baharı denilen sürece dahil edilmek istenen Suriye’deki muhalefet hareketi yeni bir aşamaya gelmiş görünüyor. Mısır ve Tunus örneğinden ilham alarak Suriye’de başlayan gösterilerin bu kadar kanlı olacağını muhalefet kestirememişti. Oysa Baas rejiminin geçmişine bakıldığında nasıl tepki vereceğine dair elimizde yeterince acı örnekler var. Hama’da yaşananlar 30 yıl geriye gitse, Hafız Esad’ın yerine Beşar Esad gelse de benzer sertlikte tepki verecek kadar rejimin özellikleri korunuyordu. DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on October 11, 2011
İlk gençlik yıllarımda okuduğum bir metinde bağlamını kavramakta zorlansam da bendeki İstanbul tasavvurunun şekillenmesinde ne kadar belirleyici olduğunu daha sonra fark edecektim. Hendek Savaşı sırasında Hz. Peygamber’in o kayayı parçalarken darbenin tesiri ile çakan kıvılcımların havada çizdiği şekil… Bir kubbeye benzetilen o kıvılcımlar aslında Ayasofya’nın kubbesini işaret ediyordu. Bu kubbe metaforu üzerinden İstanbul’un silueti bir genç olarak zihnime kazınırken bu şehrin aynı zamanda bir kutsallık kazandığını da belirtmeye gerek yok. Hendek Savaşı’nın o kuşatılmışlık günlerinde Medine’nin semalarında beliren Ayasofya kubbesinin simgelediği İstanbul…
Medine’yi kuran nebevi iradenin çizdiği ufuk çizgisinde İstanbul beliriyordu. Bunun bir metafor mu yoksa gerçek bir olay mı olduğu sorusu bir yana tarihsel olarak İslam Aleminin İstanbul algısının benzer bir kutsiyete sahip olduğunu tespit etmekte bir beis yok sanırım. DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on September 22, 2011
Türkiye’de Müslümanların jakoben laiklik ile var olan dertleri, hesaplaşmaları başka hiçbir Müslüman ülkeyle kıyaslanamayacak mahiyette… Yakın tarihte yaşanan alt üst oluşların mahiyeti büyük ölçüde bu çatışma ile alakalıdır.
Ne var ki epey bir süredir İslami hassasiyet iddiasındaki çevrelerde mesele dondurulmuş durumdaydı. Nihayet çok kritik bir zaman ve mekanda derin dondurucudan çıkarıldı. Ve hemen benimsenmiş olarak Afrika’da görücüye çıkarıldı.
‘Laiklik ihracı’ konusunda yapılan tartışmalar iki eksende ilerledi…Bir ksmı ne olursa olsun Başbakan’ı destekleyen, yapılan açıklamaları real politik ve stratejik çerçevede okumaya çalışan entelektüel derinlikten çok politik söyleme tıkayanlar…. İkinci kısım ise laikliğin kavramsal çerçevesi etrafında tartışma yürütenler… Hayli azınlıkta olan bu kesim içinde de azımsanmayacak bir sayıda kalem erbabı, gerçekte ne kadar laik olduklarını resmi söylemden cesaret alarak açık etmiş oldular.
Jakoben Fransız laikliğine karşı Anglo-Sakson sekularizmini öneren ve laikliği bununla meşrulaştıranlardan, devlet- fert ikilemi üzerinde son derece sorunlu, bir parçalı zihin ve benlik tezahürü argümanlar boy gösterdi. DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on September 20, 2011
Picasso’nun resmine bakılarak kişiliği üzerinde hüküm verilebilir mi? Ya da herhangi bir sanatçının kişiliği ile sanatı birebir örtüşür mü? Ortaya konan sanat eseri sanatçının kişiliği ile yetişme şartlarından ne kadar bağımsızdır? Mesela Jung, Picasso’nun tablolarındaki kırık, imajı boydan boya kesen çizgilere bakıp “tipik şizofren bir kişilik” teşhisi koymuş. Gerçekten ünlü ressam şizofren miydi, yoksa şizofren bir uygarlığı mı yansıtıyordu?
Aslında tüm bunlar sanat eseri ile sanatçı arasındaki ilişkiye dair tartışmanın tam da aşılamayan sorunsalının önemli başlıkları…
Picasso’nun eserlerini Batılı başkentlerde parça parça görme imkânım olmuştu. Ancak ne zaman onun doğduğu toprakları gördüm, o zaman tabloları başka bir anlam kazandı. Parçalı, kırık dökük, her türlü kuralı alt üst eden resimlerinin aslında nasıl bir bütünlüğün eseri olduğu kanaatine varacaktım. Cebelitarık Boğazı’ndaki doğduğu şehir Malaga’yı, Sevilla’yı, Gırnata’yı, Kurtuba’yı görmeseydim Picasso’ya dair okuduklarım, gördüklerim farklı anlamlara sahip olmayacaktı. Yirminci yüzyıla damgasını vuran ressamın tabloları ile kişiliğinin, hatta kişiliğinden daha fazla doğduğu toprakların eserlerinde nasıl bir anlam haritasını yansıttığını keşfedemeyecektim. Ya da bu tablolara şimdiki anlamı yüklemeyecektim. DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on September 15, 2011
İslam alemi iki yüzyıldan fazla bir süredir Batı’dan darbeler alıyor. En son imparatorluk çapında siyasal yıkımı yaşadı. Önce kolonyalizmin pençesine düştü, peşinden ulusdevlet çağını yaşadı… Sömürgeleştirenler aynı zamanda ulusdevlet sürecini de “bahşeden”lerdi…
İslam dünyasının siyasal parçalanmadan çok önce Batı uygarlığı ile girdiği hesaplaşma aslında hâlâ devam ediyor. Yaşanan acı tecrübeleri salt siyasal ya da ekonomik sonuçlarıyla değerlendirmek eksik, yanlış bir okuma olurdu. Nitekim yaşanan süreci medeniyet perspektifinden değerlendiremeyen aydınlar ya eksik-çarpık şekilde okudular yahut Batı’nın aynasında kendine bakma kolaycılığına kaçtılar.
Sömürgeleştirdiklerine özgürlük verenler aydınları ve seçkinleri marifetiyle kendi kendini sömürge kılmanın zihinsel prangalarını zihinlerine geçirmeyi başardı. Bu anlamda ‘kendi kendini sömürgeleştirme’nin en tipik örneği Türkiye’de tecrübe edildi.
Bu tarihi süreçte, Osmanlı’nın son döneminden itibaren üç ana akım birbiriyle rekabet etti. Batıcılık, Türkçülük ve İslamcılık. DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on September 8, 2011
Dar vakitlerde neden kalbimiz daralır? Kalp daralmasının dar vakitlerle alakası nedir?
Kalp ile vaktin ilişkisi nedir?
Yoksa kalbin de bir vakti mi vardır?
Kalp vakit midir? DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on December 18, 2010
Bir süredir köşe yazarları arasında sürdürülen şehirli Müslümanlık tartışmasını ibretle takip ediyorum. Şehirli Müslümanlığın eskiye göre daha katı ve hoşgörüsüz, daha tektip ve muhafazakar olmaya başladığı tezine karşılık bu tür betimlemelerin elitist, Kemalist bir tavır olduğu ekseninde yapılan bir tartışma yürütülüyor. DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on December 9, 2010