











The most common property of the modern town planning is the big squares and the big avenues and the boulevards opening to these squares are making the outlines of the city. In Europe in the process of building modern cities in connection with the new economical and the social relations, designing the cities can be symbolized just by the opening of the squares. The European capital cities just like Paris and London were recontsructed suitable for the social expectations and modernism rapidly getting rid of the traditional city structure in the era of the industry. DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce, English, Kültür
Yazanemreakif on November 30, 2007
Anayasa tartışmalarının iki simgesel maddenin gölgesinde kalmasının yadırganması gereken bir yanı olduğu ne kadar gerçekse siyasi elitlerin dinle kurdukları ilişkinin mahiyetini az çok bilenler açısından da beklenen bir durum (bu ifadeyle vaziyetin vahametini hafife aldığım anlaşılmamalı). Nitekim dincilik, gizli gündem, siyasal İslam gibi yakıştırmalarla iktidar köşeye sıkıştırılırken dine, negatif anlamı da aşan bir ima yüklenmekte sanki sosyal veba tehlikesi karşısında imiş gibi bir telaş izhar edilişi tartışmada kendini gösteriyor. DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on September 20, 2007
Avrupa Birliği’nin 50. kuruluş yıldönümü kutlamaları yoğun simgesel göndermelere sahne oluyor. Avrupa’yı bir coğrafya olmaktan bir fikir haline getiren bu simgelerin temsil ettiği muhtevadan habersiz AB ile girdiğimiz ilişkilerin ne stratejik ne de kültürel anlamını kavramak mümkün değildir. DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on March 27, 2007
Afganistan ve Irak’ın işgaline gerekçe olarak gösterilen 11 Eylül yaşanmasıydı savaşın en büyük bahanesi ne olabilirdi? Afganistan’da yaşanan heykel krizi karşısında Amerika’nın insanlığın kültürel mirasına karşı gösterdiği duyarlılığı hatırlayanlar bu olayın tek başına bir savaş gerekçesi olabileceğini kestirebilirlerdi. Artık hatırlamakta bile zorlandığımız ama 11 Eylül’ün hemen öncesinde Taliban tarafından bombalanan Buda heykelleri, neredeyse, dünya tarihinde ilk kez savaş nedeni olan sanat eseri unvanını kazanacaktı. Ortaya çıkan bu sanat krizi, Amerika açısından, belki şu anda sürdürülen savaşın gerekçelerinden daha inandırıcı olabilirdi. Amerika gerçekten sanat ve kültürel mirası adına savaşı göze alabilecek kadar insanlık birikimine sahip çıkan bir medeniyetin temsilcisi sayılabilir mi? İkinci Dünya Savaşında üniversite şehri Heidelberg şehrini bombalamaktan kaçınmasına bakacak olursak bu soruya evet cevabı verilebilir. Gerçekte durum böyle mi dersiniz? DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on December 12, 2006
İstanbul’a sahip çıkmak adına onu müzeleştirmeye çalışmak bu şehrin ruhunu öldürmekle eşanlamlıdır. Şehir her şeyden evvel yaşayan bir organizmadır. Eğer “şehirlerin ruhu” olmasaydı tarihin sisleri arasında seyrettiğimiz, donmuş bir nesne olarak müzeleşirdi. İstanbul yaşayan bir şehir olarak müzeleşmeye; dondurulup, içinin boşatılmasına karşı direniyor. Tarihin ve hayatın içine sinen ‘İstanbul/un ruhu’ onu dondurmak isteyen her girişime karşı yaşayan bir şehir olduğunu bir kez daha haykırmak istiyor adeta. DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on June 29, 2006
Tarihe mal olmuş kimi olayları yeniden hatırlamak bazen olayın kendisinden daha anlamlı hale geliyor. Geçmişin örtüştüğü güncel durumla birlikte hatırlanması, yaşanan anın anlamını kavramayı hatta geleceği okumamızı mümkün kılıyor. Bu bakımdan tarihi olmayan toplumlar “hafızasız ve hatırasız iç deniz” gibidir. Toplumlar gelecek ufkunu tarihte bulurlar. DEVAMI>>>…
Posted under Dünya, Düşünce, Siyaset
Yazanemreakif on February 22, 2005
Tarihe mal olmuş kimi olayları yeniden hatırlamak bazen olayın kendisinden daha anlamlı hale geliyor. Geçmişin örtüştüğü güncel durumla birlikte hatırlanması, yaşanan anın anlamını kavramayı hatta geleceği okumamızı mümkün kılıyor. Bu bakımdan tarihi olmayan toplumlar “hafızasız ve hatırasız iç deniz” gibidir. Toplumlar gelecek ufkunu tarihte bulurlar. DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on February 22, 2005
Amerika’nın Ortadoğuda ‘terörizmle mücadele’ adına uygulamaya koyduğu, özellikle Irak’ın işgali, Suriye ve İran’a baskı uygulanmasıyla somutlaşan stratejinin, ister istemez askeri boyutu öne çıkıyor. Bölgede, doğrudan tehdit altında olanlar bir yana, müttefiki durumundaki ülkeler bile, Amerika’nın saldırgan politikaları karşısında kendilerini güvende hissetmedikleri, asimetrik güç dengesinin doğurduğu vakumun içine çekilmekten endişe duymaya başladıkları aşikar. Başta Türkiye gibi Amerikan müttefiki bir ülke olmak üzere bölgedeki tüm ülkeler bu vakum psikolojisi içine girmiş bulunuyor. DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on February 21, 2005
Yazanemreakif on February 9, 2004