Yol, şehir ve metal soğukluğu
“Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan”… Onuncu Yıl Marşı’nın aklımda kalan nadir mısralarından biri. Yani Cumhuriyet elitinin bir tür milli marşından. On yıllık başarı öyküsünü dillendiren bu sözler devrimlerin alamet-i farikası sayılan ilerleme mitosuna bir övgüydü.. O dönemin gözle görülür teknolojik yatırımların en önemlisi herhalde Osmanlı’dan kalma demiryollarına ilave hatların açılmasıydı. Yurdu dört baştan olmasa da örülen demir ağların temeli Osmanlı döneminden mirastı, tıpkı pek çok sanayi tesisi gibi.
Bayram öncesi ve bayram sonrası memleketi çepeçevre saran asfalt yolların görünümü bu sloganı hatırlatıyor. Tüm yollar araba kuyruğunun oluşturduğu metalik parıltıyla göz kamaştırıyor! Şehirler boşalıyor, yollar adeta kesintisiz metal zincire dönüşüyor. Demiryolları olduğu gibi duruyor, onun yerine karayolları her köşeye ulaşıyor. Artık otobanlarımızın uzunluğu ile övünüyoruz. Otoban olmasa da bölünmüş yolların gitmediği köşe kalmadı memlekette. Tüm memleket sathı adeta asfaltlandı. Siz ne kadar kaçarsanız kaçın asfalt yollar demir yoluna dönüşüyor bayramlarda, tatillerde… Bayramlar nasıl tatilleşti ise yollar da metalikleşti.
DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on July 9, 2016
Hamaset ve feraset arasında
Filistin bir kez daha iç politika konusu haline gelince meselenin aslı unutulmaya başlandı. İç politikada alınan mevzilere göre Filistin, Gazze gibi isimlerin havada uçuşmasına karşın bizzat Filistin gerçeği unutuluyor, hatta harcanıyor. Filistin meselesini Gazze’ye indirgeyen hamasete yıllardır karşı çıkmamıza rağmen iç politik kaygılar bu yanlışı yeniden canlandırdı.
Eğer Türkiye’de şu anda yapılan tartışmalar, ortaya çıkan kamplaşmalar gerçek anlamda Filistin’e yardımcı olmaya yönelik olsaydı hem içerik hem de üslup çok farklı olacaktı… Hemen her alanda olduğu gibi bu mesele de bilgiden, fikri takipten uzak herşeyin uzmanı analizcilere emanet edildiği için aslında neler olup bittiğine dair çok az sağlıklı haber-analiz ortaya çıkıyor… Korkarım Filistin duyarlılığı, hamaset, siyasi hesap ve siyasi nefrete dayalı muhalefet arasında heba edilen bir metaya dönüşecek.
DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on July 5, 2016
Bir şehrin kaybolan sokakları
Bir zamanlar sokakta kaybolurduk. Bazen sokak ortasında kalakalırdık bu korkuyla. Küçük
çocuklar evlerinden uzaklaştıklarında sokak ortasında kaybolma korkusu yaşarlardı. Sokakta kaybolmak duygusu dünyaya acemiliğimizin ifadesiydi. Yetişkinler için bu acemilik hali şehirlerde geçerliydi. Hele büyük şehirlerde kaybolma korkusu daha fazlaydı.
Artık sokaklar kayboluyor.
Sokakları kaybediyoruz.
DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on July 3, 2016
Terör, kendi sosyolojisine de ihanet eder
Bir terör eyleminde, teröristin, hiç tanımadığı insanların hayatına son verme pahasına kendi hayatını ortaya koyması sıradan bir olay değildir. Hiçbir kimse başkasının keyfi için canını feda etmez. Bir insan kendi hayatı pahasına bir terör gerçekleştirmeye karar vermişse bunu engellemek nerdeyse imkansızdır. Hangi dava, inanç, ideoloji adına olursa olsun kendi hayatını yok etme pahasına masum insanları ya da hedef kitleyi öldürmeye karar vermişse burada bir inanmışlık, feda etme hali var. Kendini feda etme, inanmışlık eylemi masum kılmaz. Hele hele meşrulaştırmaz. Ancak eylemi hangi ruh hali içinde gerçekleştirdiğini anlamamıza yardımcı olabilir.
“Terör” hangi dava, siyaset adına yapılırsa yapılsın her zaman destek bulduğunu varsaydığı sosyolojiyi temsil etmez.
DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on June 30, 2016
Yanlış zeminde İslamcılık tartışılmaz
Türkiye’de İslamcılık meselesine dair yapılan tartışmalar gerek tanım gerek tasavvur ve gerekse tarihi süreç gözardı edilerek sürdürülüyor. Oysa sadece ülkenin değil İslam alemini ilgilendiren en dinamik konuda daha tutarlı, en azından ciddiye alınacak bir yaklaşım olması gerekirdi.
İslamcılık meselesine her şeyden önce dini düşünüş, bakış açısının hayatın tüm alanlarıına dair kuşatıcı tavrı ve teklifi olarak bakılması gerekir. Modern zamanların sorunları, maruz kalınan saldırılar, modern iğvalarıyla yüzleşmek zorunda olması bu duruşu nevzuhur, sentetik eklenme olmasını gerektirmez. Bilakis yaşayan bir dinamizm olarak İslamcılığın iddialarını güçlendirir…
DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on June 23, 2016
MHP ile “İktidar çizgisi” nerde birleşiyor?
MHP içinde yükselen muhalefetin en büyük argümanı genel merkezin iktidar politikalarıyla özdeşleşmesine karşı itiraz gibi görünüyor. Siyasi geleneğinin en bariz çizgisi olan devlet çizgisi ve devlet bekası argümanı MHP’nin muhalefet politikasında zaafiyet daha doğrusu iktidar partisine yakınlaşmış görüntüsü verdi.
Kendi içinde tutarlı gibi görünen bu politika yıllardır muhalefette kalmış ama devletli olmaya alışkın kitle için katlanılması zor durum. CHP ile işbirliği yaptığı günlerde MHP yönetimini el üstünde tutan sol muhalefet nezdinde AKP’lileşme eleştirileri de Bahçeli’yi devlet çizgisi ile taban kaygısı arasında sıkıştırmışa benziyor.
DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on June 21, 2016
Toplumsal hafızadan İslam siliniyor mu?
Türkiye’de din-toplum ilişkisi, din devlet ilişkisi her zaman için ezberlerin ötesinde bir gerçeğe işaret eder. Bu yanlışlanan ezberler seküler retoriğin de muhafazakar hamasetin de gerçeklik ilişkisini genelde boşa çıkarır. Seküler-modern zihnin bu ülkede dini toplumsal hayattan çeken, toplumsal hafızadaki yerini yok sayan retoriği resmi ve kamusal alanda dillendirilen bir ezberdir. Muhafazakarlar için ise seküler devlet ve aygıtları ile toplumun derin hafızasındaki din ve referansları arasındaki derin çelişkiyi kavramaktan uzaktır. Hepçi bir yaklaşımla modern devlet aygıtı ile toplumsal hafızayı çözümlemekte acze düşer.
Bu toplumun olanca batılılaşma, modernleşme serüveninine rağmen nihai noktada tutunacağı referansları din ve din ile alakalı değerlerdir. Modernleşme projelerinin sekülerleştirici ideolojisi siyasal düzlemde formel bir gerçeklik alırken toplumsala nüfuz etmesi zaman almıştır. Toplum bir yanda modernleşirken diğer tarafta muhafazakarlaşan, küresel kapitalizme eklemlenme sürecinde neoliberal çağda da muhafazakarlaşırken sekülerleşen bir postmodern durum ortaya çıkardı. Bu açıdan sekülerist batıcılar kadar sağ- muhafazakar açıklama/anlama biçimleri kıyasıya yanıldı.
DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce
Yazanemreakif on June 16, 2016
Ali’nin sadece bedeni gömülmedi!
Muhammed Ali’nin ölümü tüm dünyada konuşulmaya devam ediyor. Hayatı, mücadelesi, verdiği mesajlar üzerinden her kesimden insanı buluşturan bir popüler ikon haline geldi. Şaşılacak bir şekilde Amerika’dan Avrupa’ya tüm medya aygıtları Ali’ye adeta güzelleme yarışına girmiş görünüyor.
Genel çerçevede medyada Ali’nin Müslüman kimliği ve bu kimlikle verdiği özgürlük mücadelesi Amerikan özgürlük paradigması içinde yorumlanıyor. Ayrımcılığa, Vietnam Savaşı’na itirazına hatta isminin Müslüman bir isim olmasına bile Müslümanlığının bir etkisi olmadığına inandırmak isteyenler de var. Evet Ali’nin yıldızının parladığı dönemler Amerika’daki ayrımcılığa, ötekileştirmeye, baskılara karşı yükselen bir dalganın olduğu doğru. Ne var ki Ali’nin mücadelesini diğerlerinden ayıran temel faktörlerden biri de herhangi bir dini değil Müslümanlığı seçmiş olmasıdır. Zira Muhammed Ali’nin düşüncelerini, eylemini yakından bilenler onun yanıbaşında duran Malcolm X‘i yani Malik el-Şahbaz’ı görürler. Amerikan siyah hareketinin diğer liderlerinden Malcolm X’i ayıran temel faktör de Müslümanlığı idi kuşkusuz. Radikal söylemleri bir yana Müslümanca bir bakışa sahip olduğu dönemde karanlık ellerin hedefi olması manidardır. DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on June 11, 2016
‘Alman vekiller’ kimi temsil ediyor
Almanya’nın Türkiye aleyhine aldığı kararda en çok dikkati çeken husus şüphesiz Türk kökenli milletvekillerinin tavrıydı. Parlamentodaki oylamada Türk kökenlilerin tercihleri bir tür “vatana ihanet” tarzında değerlendirildi. Teorik olarak bakıldığında hepsi Alman vatandaşı ve Alman anayasası üzerine yemin ederek görev yapan parlamenterlerden söz ediyoruz. Nitekim bunu teyit eder şekilde Almanya’nın Göç ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Aydan Özoğuz, Türkiye’nin değil, Almanya’nın ve Almanya’da yaşayan Türklerin vekili olduğu açıklaması geldi.
Türkiye’nin resmi olarak Alman milletvekili olan birinden kendi politikaları doğrultusunda hareket etmesini bekleme hakkı var mıdır? Yahut Alman milletvekili olsalar da etnik, dini, kültürel aidiyeti gereği Türkiye ile benzer tavırlar alması mümkün mü? Yahut Almanların kökenlerinden dolayı bu milletvekillerini Türkiye’nin bir temsilcisi gibi kuşkulu yaklaşmaları doğru mudur?
DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on June 9, 2016
Ramazan hilâli Kudüs’ten doğar
Bazı acılar vardır, sürekli hatırlanması gerekir. Acıya sebep her ne ise ortadan kalkıncaya kadar hatırlamak gerek. Acıya da alışır insan… Bazı acılara alışmak ruhu alçaltır, kişiliği perişan eder. Alışmamak, direnmek, hatırlamak bazı acıların tek panzehridir.
Oruç her yıl kapımızı çaldığında arınmaya çağırır, anmaya davet eder.
Varlıktan vazgeçmeyi öğretir, yoksulları hatırlamamızı ister. Ve bir yandan yoksunluklarımızı bilincimizde taze tutmayı öğütler.
Kudüs her an anmayı gerektiren bir acı…
DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on June 7, 2016