Nuri Pakdil’in serptiği tohumlar: Mektuplar
Mektuplaşmanın unutulduğu bir devirdeyiz. Oysa mektuplar en azından yazılı kültürün bir ürünü olarak insanlığın işaret taşları, hafızası olarak hala yerli yerinde duruyor.
Düşünce, sanat, edebiyat , siyaset dünyasının mahrem avlusuna girmektir mektuplara ulaşmak. Edebiyatçıların, düşünürlerin mektupları özel alanda düşüncelerinin, sanat ürünlerinin yaslandığı özel alanı görmeyi, daha yakından tanınmasını sağlar. Özellikle edebiyatçıların mektupları her zaman işaret taşı olarak bir köşede durur. DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on July 19, 2014
‘Küresel dil’e direnmek
Rusya, her ne kadar kendisini Avrupalı saysa da Asya’nın en önemli gücü. Bir imparatorluk olarak uzun süre Asya’nın en güçlü devletlerinden biri olarak Doğu Avrupa’ya da sarktığı için bir Avrasya imparatorluğu.
Rusça da güçlü edebiyatı olan bir imparatorluk dili. Dostoyevskileri, Puşkinleri dünya edebiyatına kazandırmış bir dil. İmparatorluk dili olmak herhangi bir arı dilden başka anlamlar ifade eder. Nasıl her millet imparatorluk kuramıyorsa her dil de imparatorluk dili olamaz. Bugün bunun karşılığı küresel dil olma gücüne sahip olmaktır. İmparatorluk dili olmak, çok dilli bir yapı içinde o dilleri kuşatan bir zenginliğe sahip olmayı gerektirir. Bu zenginlik dilin farklı dillerle temas kurmasına imkan verirken kendi karakterini bozmadan farklı dillerle zenginleşebilme yeteneğine sahip olmasıdır. Şüphesiz bu yapıya ve zenginliğe sahip olmak; siyasi, askeri güç ve coğrafi derinlik, kültürel zenginlikle beslenmeyi gerektirir. DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce, Kültür, Siyaset
Yazanemreakif on June 24, 2014
Niçin İbn Batuta okumalıyız?
İslam tarihi idealize edilmiş bir İslam geçmişi demek değildir. Tıpkı İslam medeniyetinin İslam’ın kendisi olmadığı gibi… Müslümanların hatası-sevabıyla tarih boyunca yapıp eylediklerinin toplamıdır. Zaferler kadar yenilgiler; acılar kadar muhteşem dönemlerin yaşandığı, Müslümanların tarih boyunca yaşadıkları maceraların tümü belki de… Ne var ki, biz tarih deyince genelde savaşlar, iktidarlar, siyasi mücadeleler ve bunların sonuçlarını anlarız. Oysa gündelik hayat akıyor; sarayın, iktidarın, siyasetin dışında kalan tüm insanlığı kapsayan bir hayat var. Tüm insanlığı, tüm hayatı kapsayarak ve İslam’ı referans alarak ortaya konanların topyekûnu tarihi aşar, medeniyet dediğimiz alana girer. Medeniyet, dinin kendisi değil ama dini, dine dayanan değerler sistemini referans alarak kurulan hayatın tümü değil mi? DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on June 21, 2014
Bir gönül sakası
Ayşe Şasa’nın yirmi küsur yıl önce ilk karşılaştığımdaki halini çok iyi hatırlıyorum: Esmer, uzun boylu… Kot pantolonuyla daha da uzun görünüyordu. Simsiyah saçları gür ve beline kadar uzanıyordu. Zamanla hayatı değişti, tesettüre girdi. Hayata daha anlamlı bir yerden tutundu. O günden son anına kadar süren yüz yüze ama mutlaka telefonla da derin bir dostluğun temelleri atılmıştı. DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce, Genel, Kültür
Yazanemreakif on June 17, 2014
Bir İspanyol için İstanbul’un anlamı
Brüksel’in kendine özgü soğuk kış günlerinden biriydi. Mevsimden daha soğuk bir yapının içinde olanca sıcaklığını yansıtmaya çalışan bir fotoğrafla irkilmiştim. ‘Tarihi hatası’ bir ülkede tarihin çelişkisi gibi duran ironik bir tablo asılıydı. Hayır, girişteki bir tablo değil, bir fotoğraftı. Büyük ebatlarda çerçevelenmiş dev bir fotoğraf NATO merkezine adım attığımız binanın giriş kısmında duruyordu. Bir Amerikan askeri kucağında bir Afgan çocuğuna olanca sevecenlik maskesini takınmış halde bakıyordu. Afganistan işgalinin zihinlerde daha canlı olduğu günlerdi; çatışmalar, şiddet devam ediyor, NATO işgali ülkede ‘düzeni’ kurmaya çalışıyordu. Amerikan askerinin fotoğrafı, Amerikalıların siyah-beyaz Vietnam Savaşı propaganda afişlerini hatırlattı. Yeni Vietnam Afganistan, yeni düşman Afganlılar ya da topyekûn Müslümanlar… DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on May 31, 2014
Dönüşüme kafa tutan ev
Fotoğrafa bakınca ‘dünyaya kafa tutan bir ev’ dedim kendi kendime. İki katlı, sadece kendinin hacmi kadar genişlikte bir tepede asılı gibi duruyordu. Çok kısa bir süre önce aynı toprak zemini paylaştığı evler, koskoca bir semt gitmiş, dev kepçeler semti alabildiğine eşmiş, bir mahalleyi alabilecek genişlikte bir alan çökmüştü. Bu yeni çukur alanda, etrafı tamamen boşalan iki katlı bina, sanki ortaçağ şatolarını hatırlatır biçimde sipsivri bir tepede tek başına kalmıştı. Her an çökme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu fotoğraftan bile anlaşılıyor. DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on May 6, 2014
Kırımoğlu’na ‘Aliya ödülü’
Hayatını adeta Kırım Tatarlarının özgürlük mücadelesine adamış bir lider Kırımoğlu. 70’li yıllarda Sibirya’da sürgündeyken ölüm haberiyle çalkalanmıştı Türkiye. Daha çok sol-sağ, Türkçü-milliyetçi, devrimci-Marksist, yani Sovyetçi kamplaşmanın parantezine sıkıştırılmış bir isimdi. Dünya onu tek başına Sovyet diktatörlüğüne karşı verdiği mücadeleyle tanıdı. Daha sonra Sovyetler çöktü ve Kırım’a döndü… Kırım Tatar Milli Meclisi’nin döşemesiz, duvarları yer yer dökülmüş ilk binasında karşılaşmıştım onunla. Ufak tefek cüssesine rağmen yürek dolusu bir adamdı. DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on May 3, 2014
Tatarlar arasında bir Ermeni sürgün
Büyük sürgünden yeni dönen Tatarlar ayaklarının tozuyla kaldıkları yerden işe başlamışlardı sanki. Sovyetler henüz dağılmış, Ukrayna diye bir ülke sınırlarında kalmıştı anavatanları.
Büyük sürgünden elli yıl sonra geri döndü Kırım Tatarları. Dönenlerin önemli kısmı, belki de çoğunluğu ana yurtlarını ya hiç görmediler yahut hatırlamayacak kadar küçüktüler giderken. Ama sanki genlerindeki hafıza onları bıraktıkları yerden hayata sarılmaya itiyor, sanki Kırım’dan sürülmemiş gibi kaldıkları yerden devam etmelerini sağlıyordu. DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce, Kültür, Siyaset
Yazanemreakif on April 26, 2014
Reklamın iğvasında şehirler
Bir kavram ne kadar çok tüketiliyorsa o kadar içi boşaltılıyor demektir. Bir kavrama, bir değere, özellikle politik ve sosyal alanda, ne kadar çok vurgu yapılıyorsa aslında o değerin eksikliği, hatta yokluğu söz konusu demektir. Dönemsel olarak en çok eksikliği hissedilenin, toplumun en arızalı olduğu tarafın politik dilde, o dönemde en fazla öne çıkan, kullanıma, tüketime sürülen kavram olması şaşırtıcı değildir. DEVAMI>>>…
Posted under Düşünce, Kültür, Siyaset
Yazanemreakif on April 22, 2014
Erguvan: fanilik estetiği
İstanbul’un en güzel mevsimi erguvan zamanıdır. Hiçbir renk, hiç bir bahar belirtisi erguvan kadar İstanbul olamaz.
Erguvan geçmiş zamanların İstanbul’undan, Boğaziçi’nden bugüne bir esinti, bir renk, bir koku, bir imge… Erguvan bu bakımdan yaşayan, her dem taze olan bir nostalji duygusunu diri tutar. Eskimeyen duyguların canlılığıdır renkleri, naif bedeni, dalları geçmişin hatıralarını taşır… DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on April 19, 2014