Dijital ulus-devlet çağı
Dünya yeni bir istihbarat skandalıyla sarsılırken soÄŸuk savaÅŸ dönemini aratmayacak gerilim yaÅŸanıyor. Ä°lk bakışta ABD Ulusal Güvenlik Kurumu’nun (NSA) gizli dinleme ve izleme operasyonlarıyla ilgili bilgileri sızdıran eski CIA ajanının Mayıs ayında Hong Kong’a kaçıp oradan Moskova’ya sığınmış olması, devletlerarası istihbarat savaşını öne çıkarıyor. Snowden, NSA’nın gizli telefon dinleme ve internet faaliyetlerini izleme operasyonlarıyla ilgili bilgileri Guardian ve Washington Post gazetelerine sızdırmış, en son olarak da Der Spiegel’de Almanya ve AB ile ilgili dehÅŸet verici bilgiler yer almıştı.
Muhtemelen bu istihbarat krizi sadece Rusya-Amerika arasında kalmayacak, AB ve özellikle de Almanya gerilimiyle daha da heyecanlı hale gelecek. Amerika’nın AB temsilciliÄŸinin ve diplomatlarının tüm yazışmalarını kaydetmesi, bir tür Avrupa-Amerika çatlağını zamansız ortaya çıkardı. Rusya-Amerika casusluk savaÅŸlarına alışan zihinler bu kez ters köşe oldu. Dahası Almanya’da baÅŸbakanlık dahil devletin bilgisayarlarına sızması, aylık 500 milyon baÄŸlantıyı kaydetmesi dijital savaşın görünen yüzünü ortaya çıkarıyor. Devletlerarası iliÅŸkilerde her zaman istihbarat mücadelesinin olduÄŸu, iliÅŸkilerin ahlaki zeminin dışında baÅŸka kriterlere göre yürüdüğü bilinen bir gerçek. Bu durumda yeni olan, artık dijital istihbaratın diplomasiye damgasını vuruyor olmasıdır. Muhtemelen yeni teknolojiyle birlikte yeni iliÅŸkiler ‘dijital diplomasi’ olarak kavramsallaÅŸtırılacak.
Asıl ürpertici olan, devletlerarası istihbarat iliÅŸkilerinde müttefik-düşman ayrımı yapmadan tüm sırların Amerika tarafından kaydediliyor olması; daha doÄŸrusu gücü yettiÄŸi oranda tarafların birbirini izliyor olması deÄŸil. Bu süreçte ortaya çıkan bilgilerle daha önce ipuçlarını yakaladığımız bir gerçeÄŸin sanılandan çok daha vahim olduÄŸunun artık resmi açıklamalarla somut hale gelmiÅŸ olmasıdır ürpertici olan. Ä°ngiltere’nin günde 600 bin iletiÅŸim bilgisini kaydettiÄŸi açıklandı. Bu bilgiler daha sonra ABD Ulusal Güvenlik Kurumu’na (NSA) yönlendiriliyor. Yani Ä°ngilizler bilinen anlamda Amerikalılardan daha fazla kiÅŸisel bilgiyi ele geçirip inceliyor. Benzer durum Almanya’da karşı-terör çalışmaları kapsamında gündeme gelse de bu kadar büyük rakam hiç telaffuz edilmemiÅŸti. NSA sadece devletlerin gizli bilgileriyle ilgilenmediÄŸine göre casusluk filmi gibi sunulan skandalın gizlediÄŸi gerçek üzerinde durulması gerekiyor.
Heyecanlı bir casusluk olayından ibaret görüntüsü verilmesi, hayatımızda bir şekilde teknoloji ile kuşatılmış bizlerin hayatını nasıl etkilediğini perdeleme çabasına dönüşüyor şu anda ortaya saçılan bilgiler. Israrla bir uluslararası diplomatik krize neden olma potansiyeli taşıyan istihbarat savaşı olarak algılamamız istenen ama her birimizin hayatını ilgilendiren, devlet denilen aygıtın yeni bir çehresi ile karşı karşıyayız. Pek çoğumuzun fiilen tanık olduğu ama kapsamı ve niteliğinin bu denli tehlikeli boyutta olabileceğini tahmin edemediği bu durum birey, vatandaş, devlet ilişkilerini yeniden düşünmeye davet ediyor.
‘Modern devlet ve vatandaÅŸ’, ‘birey ve özgürlük’ iliÅŸkileri gibi çaÄŸdaÅŸ kuramları bir kenara bırakıp yeniden düşünmeyi gerektiren bir durumla karşı karşıya olduÄŸumuz kanaatindeyim. Sonuçları itibariyle zaten aÅŸina olduÄŸumuz devletin bireyi, vatandaşı denetlemesi baÄŸlamında sadece potansiyel tehlikeli kiÅŸi ve grupların deÄŸil herkesin her tür sırrını okuyan, çözümleyen, depolayan, baÅŸka devletlerle paylaÅŸan bir modern ulus-devlet, daha doÄŸrusu ‘dijital ulus-devletle’ karşı karşıyayız.
Polisin silah taşımadığı bir ülke olarak örnek gösterilen İngiltere gibi, devlet-vatandaş ilişkisinin güven esasına dayalı oluşuyla ve vatandaşın her tür söz ve ifade özgürlüğüne sahip olmasıyla övünülen Batı tipi demokrasilerinin arkaplanındaki devlet zihniyetinin, gücünün sınırları görülünce parlak söylevlere rağmen söylem-realite farklılığıyla ürpertici gelmiyor mu bu durum? Telefonunuzdan elektronik postanıza kadar her şeyin denetim altında tutulduğu bu sistem, yani insanı devlet karşısında çırılçıplak bırakan denetim mekanizmasının varlığı, bireyin kendisini aşağılanmış hissetmesini, egemen sistem karşısında teslim olmaya zorluyor..
Polis karakolunda işkencenin olmamasının devletin vatandaşına saygısından mı kaynaklandığı yoksa işkence ile bilgi almaya ihtiyaç kalmamasından mı kaynaklandığı sorusu sorulabilir mesela… Her vatandaşını bu denli denetim altında tutan, adeta onun ruh röntgenini çeken devletin; bu tür imkanları olmadığı için kaba kuvvete başvuran devletten mahiyeti itibariyle daha insancıl, daha merhametli olduğu savunulabilir mi? İşkence ne kadar insanlık için yüz kızartıcı ise vatandaşın tüm hayatını, adeta nefes alış verişini denetim altında tutmak ve onu bu his altında yaşamaya icbar etmek de bir o kadar gayriinsani!
Dijital teknolojinin bu kadar yaygınlaşmadığı yakın dönemde bile Batılı demokrasilerin bireyi ne kadar serbest bıraktığı, devletin her şeye karışmadığı kabulünden yola çıkarak Batı dışı ülkelerdeki devlet yapısı ve uygulamalarının çok kaba olduğu dillendirilirdi. Modern devletlerin olanca özgürleştirici görüntüsünün arka planında devlet aygıtlarının çok güçlü olmasının yattığı savunulurdu. Aslında modern teknolojik devletin doğasına dair, fazlaca itibar görmeyen ama doğru olan bu açıklama tarzı, dijital devlet uygulamalarıyla ilgili yeni verilerle daha da pekişecektir.
‘Big brother’ sadece seni izlemiyor, herkesi devlet karşısında elbisesiz bırakıyor.
Ýlgili YazýlarDünya, Kültür, Siyaset
Editör emreakif on July 2, 2013