Diyarbakır’da iki miting iki tarz-ı siyaset

Seçime çok az süre kala adeta çalakalem projeler sunuyor CHP. Zamanlama o kadar sıkışık ki “ne söylediği”nden çok “nasıl söylediği” öne çıkıyor. Mesela, Ergenekon sanıklarını milletvekili adayı yapan bir parti Cumhuriyet mitinglerde “vatan-millet- emperyalizm” edebiyatının tam tersini ima eden “açılımlar” sunuyor. Bu açılımların açılımı o kadar hızlı ki ne parti içinde tartışıldığından ne de bizzat liderliğin künhüne vakıf olduğundan kuşkumuz var.

“Ergenekon’un avukatıyım” diye statükoyla tarihsel bağını ısrarla sürdüren Baykal’a yapılan kaset darbesinin ardından bir değişimin yaşanması bekleniyordu. Fakat bu değişimin ne içeriği önceden tartışıldı ne de CHP geçmişiyle yüzleşti..

Statüko açısından “kurucu parti” konumundaki bir partinin bu konumunu sorgulayacak bir sürece giriyorsa her şeyden önce geçmişiyle yüzleşmesi gerekir. Yüzleşme, “nerde yanlış yaptık” sorusuna toplum karşısında verilen cevaptır.

Doğru veya yanlış, tarihsel çizgisini terk edip yeni bir siyaset dili, Türkiye’ye yeni bir perspektif sunma iddiasındaki her siyasal oluşum bunu önce kendi içinde sonra kamuoyunda tartışır. Tartışma cesareti yeni programın, yeni dilin özümsenişinin işaretidir.

Diyarbakır’da miting yapan CHP’nin dili ile milletvekili adayı gösterdiği Ergenekoncuların ulusalcı projeleri aynı mı? Bu soru aslında CHP’nin hem statükoyla hem kendi siyasi tarihi ile hem de ideolojisiyle hesaplaşmasından sonra verilecek bir cevaptır.

Bundan daha önemlisi CHP ile BDP arasındaki yakınlaşma ne türden bir duygudaşlık yada dayanışma stratejisine dayandığı sorusu tüm komplo teorilerinden daha önemlidir. Bu durumun, salt iktidar partisine karşı muhalefet dayanışması olarak okunamayacağını ayrıca söylemeye gerek yok. Bu iki parti arasında zuhur eden dayanışma görüntüsü siyasal pragmatizmden daha fazlasını duygudaşlığı, ideolojik kodları ele veren yeni bir durum ortaya çıkardı. Daha önceden Kürt sorunun kaynağı bilinen/bilinmesi gereken CHP statükoyu, yani BDP zihniyetinin karşı çıktığı her şeyi temsil eden tarihi ana muhalefet partisi ile nasıl olmuştu da barışık hale gelebiliyordu?

Kürtleri çağdaşlaştırma adına jakoben bir sekülerliği olmayacak yoldan deneyen CHP’nin temsil ettiği ideolojik statükonun ürettiği reaksiyoner Kürtçü ulusalcılık paradoksal biçimde modernleştirici proje açısından ortak paydada buluşuyorlardı. Ne var ki statükonun daralan ayrıcalıklı alanlarını koruma adına direnmesi oluşan yeni duruma ters düştü.

“Ulusalcı Kürt Kemalizmi” diyebileceğimiz yeni oluşum tam da CHP’nin yapmak isteyip de yapamadığını gerçekleştirip Kürtleri bir yanda modernleştirirken diğer tarafta sekülerleştiriyordu. Ne var ki bu Kürt ulusçuluğu üzerinden gerçekleşti. Bu proje sadece iç dinamiklerin sonucu değildi. Dış dinamikler de Türkler gibi Kürtlerin de sekülerleşmesi adına uygulanan 20 yüzyılın başlarında kalan pozitivist modernleşme modelini çoktan aşmıştı.

İki partide görünür hale gelen duygudaşlık; bu iki sürecin ilk kez siyasal pratikte ortak paydada buluşmasının göstergesi.

Dış dinamikle Kürt ulusçuluğu temelli bir dönüşüm pratiğinin önünü açmaktan yana olduğu kadar Baykal’a yapılan kaset darbesiyle de CHP’nin yeni duruma adapte edilmesine cesaretlendirirken aynı zamanda sürecin yolunu aştı..

Dış faktörler üzerinden okuma yapmayı sürdürecek olursak, Ergenekoncu zihniyetin AKP’ye itirazı, küresel sistemin artık partneri olmaktan çıkmalarına karşı bir itirazdı. Nitekim Cumhuriyet mitinglernin en ateşli olduğu dönemde nasıl daha “uygun ve fonksiyonel partner” olacakları yönünde “batı kapı”larında kulis yapıldığı hatırlamakta yarar var.

CHP’nin alel acele açılım paketleri açıklamasının anlamı biraz da bu fonksiyonerlik çabası adına kendini kanıtlama girişimi olarak okumalı. Bir yanda BDP ile duygudaşlık yakınlaşması yaşanırken diğer yanda AKP ile siyasal çizgi yakınlaşması gibi çelişkili bir yarışa girmeleri de siyasal ironi gibi duruyor. . AK parti2nin küresel destek gören neo-lib eral politikalarını “vatana ihanet” sayan bir siyasi çizgi son seçimde adeta aynı kulvarda yarışa girmiş gibidir.

Tüm bu olup bitenlerden sonra şımartılmış bir BDP ile neo-liberal poltikaları bakımından CHP’nin öykünmeye çalıştığı bir AKP’nin adeta “alternatifsiz” siyasal söylemiyle seçime giriliyor. CHP beyaz Türk gettosundan çıkıp çıkmama denemesi yaparak fonksiyonel partner olma sınavı verirken, AKP bu alanda kendini ispatlamış olarak halkın duygularına hitap ediyor: duygudaşlıkla reel politik çok farklı işliyor olsa da. Sonuçta CHP Diyarbakır mitingi mahcup bir eda ile “gömlek değiştirme” girişimiydi,. AKP’nin kendinden emin tavrı yeni bir şey söylemeden, muhafazakarlıkla neo liberal politikaların sentezi aynı zamanda bölgenin Türkiye ile tek bağının kendisi olduğunun ilanıydı.

lgili YazlarSiyaset

Editr emreakif on June 2, 2011

Yorumunuz

İsminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

Kişisel Blogunuz

Comments

Dier Yazlar