Erbil-Doha hattı

Bugün Türkiye’de her görüş, toplumsal aidiyet, ırk, dil, mezhep, mevki sahipleri büyük bir sınavdan geçecek. Çözüm teklifi ne olursa olsun ve ne kadar farklı olursa olsun sergilenecek tavırlar, bu topraklarda kan akmasından yana olanlar ve olmayanları turnusol kağıdı gibi ortaya koyacak. Paris’te öldürülen üç PKK yöneticisinin cenazesi, yangını körükleyebileceÄŸi gibi baÅŸarıyla geçilmiÅŸ bir sınavın toplumsal ve sosyal olgunluk göstergesi de olabilir.

Daha önceki yazımda belirttiÄŸim gibi, baÅŸlatılan sürecin bundan sonraki görüşmelerinin Oslo yerine Erbil’de devam edecek olması, sanılandan daha fazlaca sembolik deÄŸere sahip. Sadece sembollerden ibaret deÄŸil bu anlam. Zira Kürt meselesinin önemli taraflarından birinin Avrupa olduÄŸu aÅŸikar. Oslo, Kuzey Avrupa baÅŸkenti olarak siyasal ağırlığından çok, temsil ettiÄŸi Avrupa’nın Kürt siyasetinin ağırlık merkezine tekabül etmekteydi.

Oslo yerine Erbil’in seçilmiÅŸ olması, adeta başından sonuna kadar Amerikan nüfuzu ve müsamahası ile oluÅŸan Erbil yönetiminin Kürt sorununda ağırlık kazanması anlamına gelir. Bu sayede, sadece Erbil merkezli Kürt siyasal hareketinin deÄŸil, adeta karşılıksız çek veren Amerikan etkisinin sürecin ÅŸekillenmesinde belirleyici olacağını söylemek abartılı sayılmamalı. Ankara-Erbil hattı, dolaylı yoldan Washington-Ankara, Washington-Erbil hattının iç dinamiklere tesiri olarak okunabilir.

Özellikle Arap baharından itibaren diplomatik, askeri ve ekonomik olarak hacminin çok üstünde öne çıkan Katar’ın Kürt sorununa da bigâne kalmayacağının iÅŸaretlerini vermesi tesadüf deÄŸil elbette. Katar gibi küçük bir ülkenin, Filistin sorunundan Arap baharına, Libya’ya askeri müdahaleden Suriye iç savaşına kadar tüm geliÅŸmelerde birinci dereceden hem diplomatik hem askeri anlamda aktif olması şüphesiz kendiliÄŸinden deÄŸildir.

Katar televizyonu El Cezire’nin Arap baharında oynadığı rol bir yana, Kürt sorununa dair Arap tarafının uluslararası çerçevede bir toplantıyı tartışmaya açarak bir ilke imza atması Erbil-Doha hattını tamamlıyor. Åžimdilik doÄŸrudan taraf olmasa da Kürt sorunu çerçevesinde; özellikle Arap-Kürt iliÅŸkileri, hatta Türk-Kürt iliÅŸkilerinde öne çıkması muhtemeldir. Bu ‘ön alma’yı, bölgesel aktörlerin kendi sorunlarını çözme iradesinden çok, bölge dinamiklerini uygun aktörlerle kontrol etme çabası olarak okumak daha doÄŸru olmalı.

Özellikle Irak işgaliyle bölgede ortaya çıkan iç çatışmaların ve dinamiklerin artık uzaktan kontrol edilemeyecek kadar enerji birikimine neden olduğunu fark etmemek mümkün değil.

Bu süreçte Avrupa’nın tümüyle bölgeye, özellikle Kürt sorununa bigane kalıp beklemeyeceÄŸini tahmin edebiliriz. Gerek siyasi olarak etkisi gerek bölgeye dair entelektüel ilgiler bakımından, özellikle Britanya’nın ÅŸifrelerini oluÅŸturduÄŸu dengeler çerçevesinde, Avrupa’nın bölgede yeni oyun kurulma aÅŸamasında sessiz kalmak istemeyeceÄŸini gösteriyor.

Tam bu süreçte Paris’te iÅŸlenen cinayetin, siyasal sonuçları bakımından, sürece bir müdahale olduÄŸunu kim inkar edebilir? Ankara-Erbil-Doha hattının Oslo’yu devre dışı bırakmasına dair soÄŸukkanlı analizler yapılması için çok erken. DoÄŸrudan ilgili deÄŸilmiÅŸ gibi görünse de bölgede yerel ve yerli dinamiklerin mi yoksa tatlısu FrenkliÄŸinin Kürt ve Türk versiyonlarının mı belirleyici olacağı sorusu, bugün verilecek sınavın boÅŸ kağıdında yazılı olarak karşımızda duruyor. Bu toprakların kadim ve derin tecrübesinin bir kez daha söz sahibi olarak yükselteceÄŸi sesin, maÅŸeri vicdanda yankı bulacağı ümidini korumalıyız.

Ýlgili YazýlarDünya

Editör emreakif on January 17, 2013

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Daha Yeni Yazýlar:
Bir Önceki Yazý: