Filistin’de siyah ve beyaz Amerikalı fotoğrafı
Geçen hafta Filistinlilerin topraklarını savunmak için bir beyaz Amerikalının çelik paletler arasında can verişinin yıldönümü idi. Beyaz, ömrünün baharında bir Amerikalı kızın, Rachel Corrie’nin tek başına bir direniş abidesi olarak saçlarının toprağa karışmasının üzerinden tam on yıl geçmişti.
Dün Amerikan ırkçılığının, köleci sisteminin mirasını hatırlatan bir siyah Amerikalı İsrail’deydi. Rachel Corrie’nin toprağa karıştığı mekandan kuzeyde, Tel Aviv’de… Irak işgalinin onuncu yıldönümünde , Ben Gurion Havaalanı’na, yani bir zamanlar Filistin olan topraklara inen siyah Amerikalıya hitap eden İsrail Başbakanı, ‘cömert askeri yardım sağladığı, güvenlik ve istihbarat alanında gösterdiği işbirliği ve Yahudi halkının devlet kurma hakkını savunduğu için’ de teşekkür etti.
Obama’nın başkanlığının ikinci döneminde Ortadoğu’ya yaptığı ilk geziyi İsrail’den başlatması, muhtemel sonuçları açısından, çok büyük beklentilere neden olmayacak. Her ne kadar geziye Filistin yönetimi ve Ürdün de eklemlense de ana eksenin İsrail olduğu tartışmasız.
Renginden dolayı kendisine büyük umutlar bağlanan Obama ilk seçildiğinde olduğu gibi, kişisel tercihleri de aşan ‘Amerikan sistemi’ diye bir şeyin olduğunu unutanlar, bugünlerde de benzer bir iyimser tablo çizmeye çalışıyor. Amerika gibi imparatorluk çaplı büyük devletlerin, değil başkanın şahsi özelliklerine, hükümetlere bile indirgenemeyecek, büyük stratejileri olduğunu unutan Türkiye’deki muhalif aydınların Obama’nın başkanlığının bu sistem içinde bir imaj çalışmasından öteye çok fazla anlam içermediğini anlamaları için aradan yıllar geçmesi gerekti.
Obama’nın İsrail ziyaretinden ne beklenebilir? Bu soruyu Filistinliler açısından soruyorsak kocaman bir ‘hiç’ denilebilir. Obama döneminde, mesela artan Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimleri konusunda somut bir adım beklemek yersiz.
Amerika’nın elini taşın altına koyacağına dair ve BM’de kabul edilen Filistin’e devlet statüsü kararını hayata geçirecek -vaat düzeyinde bile- bir barışa yönelik herhangi bir belirti ufukta görünmüyor. Üstelik Filistinliler açısından gelinen noktada, 90’ların başındaki anlaşmanın çok gerisine düşülmüş durumda. Ne yeni bir barış inisiyatifi, ne Kudüs’ün statüsü, ne de mültecilerin geri dönüşünü konuşmak artık çok gerilerde kaldı. Bu konuların tozlanması bile İsrail açısından yeterince bir kazanım. Nasıl olsa fiili durum, zamana karşı kazanılmış bir hak olarak İsrail hanesine yazılıyor.
Ne var ki, geçen dönemde Obama yönetiminin İsrail’e tavır aldığı yönünde bir algının oluştuğu da bir gerçek. Bu algının İsrail’in tek başına ABD’nin bazı politikaları rehin alan serbestisine biraz çekidüzen verme ihtiyacı hisseden stratejik dönüşümle alakalı olduğunu belirtmekte yarar var. Ancak bu, hiçbir zaman İsrail’i, hele Yahudi lobisini karşısına aldığı anlamına gelmeyecekti. Nitekim Obama’nın iner inmez yaptığı açıklama, standart olsa da, bir o kadar da Amerika’nın stratejik duruşunu yansıtıyordu: ‘Temel güvenlik çıkarlarımız İsrail’le yan yana durmamızı gerektiriyor. İttifakımız ebedi.’
Güvenlik çıkarlarının ne anlama geldiğini İsrail’in Gazze saldırısı sırasında somut olarak gördük. Gazze saldırısından hemen önce ‘demir kubbe sistemi’nin tatbikatını birlikte yaptığı Amerika önemli ölçüde bu projeyi finanse etti. Nitekim havaalanına iner inmez Amerika’nın finanse ettiği uygulamanın örneği siyah başkana gösterildi. Irak’a saldıran, Afganistan’ı işgal eden Bush bile bu projeyi reddetmişti. Yine Obama döneminde İsrail’in silahlanmasında ABD’nin payı yüzde 25 artış gösterdi.
Sonuç olarak Obama’nın bu ziyareti, Amerika’daki Yahudi lobisi nezdinde elini güçlendirecek bir siyasi gezi niteliğinde…
Filistinlilere gelince… Ezilen kesimin renginden bir başkana umut bağlayanlar için, Amerika’nın hala neden bir sistem olarak okunması gerektiğini ve temel paradigmalarının bu anlayış çerçevesinde değerlendirilmesinin lüzumunu anlamaları için bir fırsat olabilir. Her şeyin önceden planlandığı, kusursuz işleyen bir sistem olduğu anlamına gelmese de büyük beklentileri karşılayacak dönüşümler için önce bizim dünyaya, Amerika’ya, ‘dünya sistem’e bakışımızda zihniyet dönüşümü yaşamamız gerekiyor.
Bu arada, Doğu Kudüs’te Filistinlilerin evleri kaçak olduğu gerekçesiyle yıkılmaya devam ediyor. Batı Şeria’da binlerce Yahudi evi yükselmeye devam edecek; hem de Batı Şeria’yı birbirinden ayıracak, Kudüs’ü Filistin’in bütününden koparacak bloklar halinde yükselecek. Mescid-i Aksa’ya 40 yaşın altında gençlerin alınması yasaklanabiliyor. Gazze ve Batı Şeria olarak Filistin ikiye bölünürken, ne siyasi ne de fiziki anlamda durumu iyileştirecek ne iç ne de dış irade gözükmüyor.
Gazze İsrail’in askeri projelerini denediği bir tatbikat alanı, parçalanan bebek cesetleri ise vicdanı kapanmış bir dünya için tatbikatın maketlerinden öteye bir anlam taşımayacak.
Bölgeye geldiği söylenen Arap baharı üzerine büyük söylevler yükselmeye devam edecek!
İki farklı olayın onuncu yılında iki farklı Amerikalı fotoğrafı: Biri vicdanın rengi, diğeri siyah maskenin…
Editr emreakif on March 21, 2013