Hindistan’ın dökülen makyajı: Keşmir

Müslümanların taraf olduğu kriz alanlarında sorunların çözümü için bazen eldeki imkânların yeterince kullanılmadığı, bu nedenle de bir yalnızlaşmanın yaşandığı gerçek. Toprakları işgal edilen, temel insani hakları elinden alınan Müslüman azınlıkların taleplerinin çözümsüzlüğe kurban edilmesi bizzat şiddetin kaynağı olmaktadır.

Askeri ve siyasi olarak devlet gücü karşısında ezilen, terörize edilen, ötekileÅŸtirilen Müslümanlara ‘azınlık olarak yaÅŸamasını öğrenmeleri’ tavsiyesi de hayli konformist bir yaklaşım. Oysa fiili durum ne olursa olsun Müslüman azınlıkların genelde temel sorunu insani ve Ä°slami taleplerinin karşılanmaması sebebiyle (çoÄŸunlukla) bir zamanlar hakim oldukları topraklarda ikinci sınıf insan muamelesi görmeleridir. YaÅŸanan isyan duygusunun temel kaynağı da budur. ÇaresizliÄŸin bu noktaya geldiÄŸi durumlarda da yer yer fiili direniÅŸ hareketleri devreye girebilmekte. Hatta kimin kim adına savaÅŸtığının bile belli olmadığı ortamlarda en büyük zararı yine Müslüman azınlıklar görebilmektedir. Ãœstelik bölgesel hesaplar, rakip devletler arası çekiÅŸmeler bu silahlı çatışmaları manipüle edebilmektedir.

Bir döneme damgasını vuran, hedefi ve sorumlulukları açık, belirgin direniş hareketlerinden eser yok. Genellikle hedefi belli olmayan, kimin kontrolünde olduğu belirsiz kimi yeraltı direniş tipinin, Müslümanlar adına ama hiçbir sorumluluk üstlenmeden giriştikleri eylemler yaşanan sorunları daha da açmaza sürüklüyor.

Müslüman azınlıkların varlık mücadelelerini ve siyasi temsil sorunlarını bu açıdan yeniden düşünmekte yarar var.

Ancak iki önemli çatışma alanı var ki birbirine çok benzemektedir. Uluslararası hukuk ve BM kararları ile haklılıkları tamamen tescil edilen bu iki bölgede sadece uluslararası hukukun uygulanması, BM kararlarının pratiğe geçirilmesini savunmak tek başına haklılığın duyurulması için yeterli. Ne var ki BM kararlarından ve hukuktan önce işgalci devletlerin şiddet ve ölüm makineleri devreye girdiği için dünya kamuoyu bu çatışmalara odaklanmaktadır.

Bu iki kriz alanlarından biri Filistin, diğeri ise Keşmir. Her iki bölgede de işgal altında bir Müslüman halk var ve vatanlarını kurtarmak için özgürlük mücadelesi verdikleri halde terörist muamelesi görmekteler.

Anavatanlarından sürülen, en basit insan haklarından mahrum bırakılan Filistinlilerin durumu çok net: Ä°ÅŸgal statüsü ve bunu kalıcı bir duruma dönüştürmek isteyen Siyonist rejim… Ãœstelik Kudüs’ün kutsiyeti de olayı daha hassas bir hale getiriyor. Sadece gasp edilmiÅŸ haklar deÄŸil, çiÄŸnenmekte olan bir kutsiyet söz konusu. BM kararları ve uluslararası hukukun uygulanması bile sorunu büyük ölçüde çözmeye yetecek.

DiÄŸer önemli kriz alanı ise KeÅŸmir. Hindistan’ın Türkiye gündemine girdiÄŸi ÅŸu günlerde KeÅŸmir’i teröristlerle Hint güvenlik güçleri arasındaki çatışmaya indirgeyen bir dil hakim. Oysa Filistin’in Ä°srail tarafından iÅŸgal edilmesi gibi KeÅŸmir de Hindistan tarafından iÅŸgal altında tutulmaktadır.

Ä°ngilizlerin sömürge yönetimini terk ederken adeta mayın döşer gibi kriz tohumu ektiÄŸi bölgelerden biri KeÅŸmir… Pakistan’la Hindistan’ı birkaç kez savaÅŸa sürükleyen KeÅŸmir sorununun temel kaynağı, büyük çoÄŸunluÄŸunu Müslümanların oluÅŸturduÄŸu bir bölgede açık biçimde uluslararası hukukun rafa kaldırılmasıdır.

Hindistan’da yükselen Hindu milliyetçiliÄŸinin gittikçe kronikleÅŸtirdiÄŸi KeÅŸmir sorunu artık terör sorununa indirgendi. Oysa Ä°ngilizler çekilirken alınan kararla, yapılacak oylama ile KeÅŸmirlilerin hangi tarafa dahil olmak istediklerine göre statüsü belirlenecekti. Sadece bu oylamayı uygulamamak için Hindistan KeÅŸmir’de sürekli çatışma ve gerilimi besliyor.

Uluslararası anlaÅŸmalarla BM kararlarının uygulanmasını talep etmek bile sorunu önemli ölçüde halledecekken, çaresizliÄŸin verdiÄŸi bir tepkiyle silaha sarılan gruplar baÅŸka durumlarda özgürlük savaşçısı sayılırken KeÅŸmir’de terörist muamelesi görüyor. Ãœstelik yoÄŸun halk desteÄŸine raÄŸmen Hindistan ordusunun yığdığı yüzbinlerce askere karşı sivil direniÅŸ sergileniyor.

Hindistan bir yanda bölgesel güç olarak dünya siyasetinde söz sahibi olmaya çalışırken diÄŸer tarafta yayılmacı ulusal ütopyası uÄŸruna bölgede kan dökmekten çekinmiyor. ‘Dünyanın en büyük demokrasisi’ olmakla övünen Hindistan’ın KeÅŸmir sorununu ÅŸiddetle bastırmaya çalışması yüzündeki bu makyajını hemen döküveriyor.

Keşmir sorunu bir Pakistan Hindistan çatışması olmaktan daha fazla derinliği olan bir başlıktır. Çok erken dönemden beri İslam toprağı olan Keşmir tıpkı Siyonist efsanelerde olduğu gibi Hindu efsanelerine feda ediliyor.

Üstelik en haklı durumdaki Müslümanlar da hem mağdur duruma düşürülüyor hem de haklılıklarını dile getiremeden terörize edilerek sesleri kısılıyor.

Filistin diye bir meselemizin unutulmaya baÅŸlandığı bir ortamda KeÅŸmir’i hatırlamaya niyeti var mı Ä°slam dünyasının?

Ýlgili YazýlarDüşünce

Editör emreakif on May 2, 2017

Etiket:

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Daha Yeni Yazýlar:
Bir Önceki Yazý: