Ä°htiÅŸam ve sefalet

Son iki yüzyıl içinde Paris kadar gündelik hayatımızdan siyaset düşüncesine, sanattan teknolojiye kadar yaÅŸantımızı etkileyen bir batı baÅŸkenti yoktur herhalde. Londra, Berlin zaman zaman öne çıksa da batılılaÅŸmanın pusulasının hep Paris’i gösterdiÄŸi tartışılmaz bir gerçek.

Osmanlı aydınının, bürokratının Paris’ten ne kadar etkilendiÄŸi bugünden bakınca anlaşılması daha kolay. Hele, emperyal gücün zirvesindeki bir Fransa’nın baÅŸtan sonuna kadar yıkılıp yeniden inÅŸa edildiÄŸi, dev apartman bloklarına dayalı ÅŸaÅŸaalı görüntüsü bugün bile ilk bakışta etkileyiciliÄŸini sürdürür. GeniÅŸ caddeler, meydanlar, keskin düz çizgilerle birbirine baÄŸlanan ÅŸehir planı. Ä°lk bakışta güç ve zenginlik olarak yansıyan, dönemin modern ÅŸehircilik anlayışını bugüne taşırken bir sürekliliÄŸi yansıtır. Bu anlamda geleneÄŸe karşı kendi geleneÄŸini oluÅŸturmuÅŸ bir ÅŸehir.

Paris’in ışıltısından gözü kamaÅŸan tipik Osmanlı aydının halet-i ruhiyesini en iyi Ziya PaÅŸa dizeleri anlatır: ‘Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşaneler gördüm / DolaÅŸtım mülk-i islamı bütün viraneler gördüm.’

Batı ile girdiÄŸi entelektüel iliÅŸkinin hayranlık derecesini ‘kavanozu camından yalama’ halinden baÅŸka bir ifade edemezdi o dönem için.

Oysa Tanzimat’la gelen BatılılaÅŸma serüveninin mimarlarında Mustafa ReÅŸit PaÅŸa bile daha mütereddit, daha seçmecidir. Bize özgü bir mimari geliÅŸtirmek için önerilerde bulunan PaÅŸa’nın konut mimarisinden Paris’ten çok Londra’yı önermesindeki kaygı batılılaÅŸma öncülerinin bile kaygıları açısından hayli ilginçtir. PaÅŸa yazdığı mektupta; Fransız apartman sisteminin bizim gelenek ve deÄŸerlerimize aykırı olduÄŸunu belirtir. Ãœst üste ailelerin aynı binada kalması, pek çok temel ihtiyaçlarını karşılamak için ortak mekanların kullanılıyor olmasını dini açıdan sakıncalı bulur. Buna karşı daha müstakil, haremlik-selamlık iliÅŸkilerine imkan veren Ä°ngiliz mimarisinin bünyemize daha uygun olduÄŸunu söyleyecektir. Ne var ki pusula her alanda Batıyı göstermeye baÅŸlayınca pratik ihtiyaçlarla baÅŸlayan yönelim zamanla zihinsel dönüşüme yol açacaktır.

Paris ÅŸehir mimarisi tek bir siyasal merkezi irade/otorite tarafından çizilip yeniden inÅŸa edilirken devletin gücü ve bunu yeni toplum modeli oluÅŸturma projesini gerçekleÅŸtirme adına gelecek nesillerin tercihlerini bile baÄŸlayacak ÅŸekilde hayata geçirilmesinin arkasında yatan fikirden çoÄŸu kez habersizdir, Fransız devriminden ders alan Napolyon’un muhtemel bir halk ayaklanmasını bastırmak için neden büyük meydanlara dayalı bir ÅŸehir öngördüğünden de habersizdir çoÄŸu aydınlarımız.

Ziya PaÅŸa’nın ‘mülk-i islamda viraneler gördüm’ diye yakındığı dönemde Fransız aydını ve siyasetçisi Lamartine, DoÄŸuya Seyahat’inde Osmanlı ÅŸehri Filibe’yi gördüğünde Paris’te bulamadığı ÅŸeyi yakalar; bu ÅŸehir fakir ve ihtiÅŸamdan uzak ama Paris’te olmayan iki ÅŸey vardır: temizlik ve güzellik…

Paris bende hep Balzac’ın romanına verdiÄŸi ismi çaÄŸrıştırır: Ä°htiÅŸam ve sefalet. Sanki bu halin taÅŸa dönüşmüş halidir biraz da. Louvre Sarayı’nı görmek bile bizdeki saltanat denilen ihtiÅŸamın ne kadar mütevazı kaldığını anlamaya yeter. Böylesi bir sarayın yapılabilmesi için elde edilen gücün maliyeti hakkında düşünmeden hayranlık duydu batı dışı aydınlar. Böylesine bir ihtiÅŸamın bir elde toplandığı siyasal ve ekonomik güç karşısında o derece büyük devrimin patlaması kaçınılmazdı. O dönem Fransız köylüsünün ödemek zorunda kaldığı vergi, sosyal tabakalaÅŸmanın kimlerin sefaleti karşısında hangi azınlığın ihtiÅŸam içinde yaÅŸamasının maliyetidir? Bu büyük sefahat ve ihtiÅŸamın sosyal maliyeti sefalettir.

Fransız Devrimi’nden sonra halka açılan saray, bugünden bakılınca Fransız halkıyla iliÅŸkilendirilemeyecek bir manzara sergileyecektir. Sarayı hayran hayran gezen Fransızlar, muhteÅŸem yapının salonlarını adeta bir tür piknik yerine çevirecektir. Aristokrat zevk ve estetikten nasibini almayan geniÅŸ halk kesimlerinin ‘adam edilmeleri’ zaman alacaktır. Bunun için de ÅŸehir planlamasından, yasal kodlara kadar müdahil jakoben bir devlet ortaya çıkacaktır.

Bizdeki modernleÅŸmenin katı ve kesin çizgilerle kurduÄŸu ÅŸehirlerin kaba ve ÅŸiddet içeren yüzü ile halkın adam edilmesine yönelik jakoben özentilerin kaynağı hiç de imrenilecek gibi deÄŸil. Oysa batının, Paris’in temsil ettiÄŸi sanat, bilim, düşüncedeki birikimiyle daha derine nüfuz edilerek temas edilmesi, adeta künhüne vakıf olmadan kopya edilerek geçiÅŸtirilemeyecek derece önemli ve önemsenmesi gerektiÄŸi açıktı.

Ýlgili YazýlarDüşünce, Kültür

Editör emreakif on June 1, 2013

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Bir Önceki Yazý: