İnsana karşı fıtratı savunmak
Ne ilk maalesef ne de son olmayacak gibi görünen bir cinayetle insanlığımızdan utandık. Bir sürü yarım, laf kalabalığı arasında vahim suçlamalar, ithamlar, sözüm ona çözüm adına ortaya dökülen kir pas… Bir insanlık suçuna karşı çıkarken, acısını hissetmeye çalışırken insanlık adına utanç verici teklifler, bu memlekette okumuş yazmışlar katındaki ölçünün, izanın, ilkenin, ahlaki seviyenin nerelere indiğini gösterdi. İbret alınası bir cinnet hali yaşanıyor.
“Bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir” ilahi düsturu önümüzdeyken insanlığın süfliliğin karanlık dehlizlerinden birilerinin siyasi, ideolojik kampına pay çıkarma yüzsüzlüğü endişe verici.
Ne erkek, sırf erkek olduğu için mutlak kötücül ne de kadın, sırf kadın olduğu için mutlak masum ya da mutlak günahın kaynağı…
Toplumda yozlaşma, ahlaki çöküntü, insani ve İslami değerlerin aşınması, bunlardan uzaklaşma, her anlamda açlığın tahrik edildiği, canavarlaştırıldığı, dizginlenemez arzuların revaç bulduğu ve bunların en banal şekilde görsel medyayla piyasaya sürüldüğü, cazip hale getirildiği, adeta teşvik edildiği bir ortam hakim. Açlık ama her anlamda açlık hissi, her tür araçla, gözü dönmüş kapitalizmin sömürü aygıtı haline getirilirken bunu dizginleyecek hiç bir değer, mekanizma yok. Üstelik bunu eleştirmek ahlaktan, iffetten bahsetmek de gericiliğin, çağdışılığın göstergesi olarak lanetlenebiliyor.
Sorunun kaynağı çok net ve açık: Bu bir insanlık sorunudur; vahşetin mağduru kadın da olsa erkek ya da kadın hepimizin meselesidir. Kaba bir feminizmin ya da bayatlamış, içi boşaltılmış bir ahlak vaazının yolda kalacağı bir durum söz konusu. Cinayet ve tecavüze verilen tepkiler, insanlığımızın nasıl bir şaşkınlık ve adeta cinnet halinde olduğunu gözler önüne serdi.
Bu tür olaylar modern dünyada sanılanın aksine daha yaygınlaşıyor. Güncel veriler, tecavüz sayısının cinsel özgürlüğün bulunduğu ülkelerde muhafazakâr denilen ülkelerden çok daha fazla olduğunu gösteriyor.
Mesela özgürlüğün tanımı, ahlakın mahiyeti, sınırları gibi felsefi tartışmaları çoktan aşmıştır. Temel olarak ilahi olana inanıp inanmamak bir yana fıtratla alakalı vahim sınıra gelip dayanmıştır insanlık.
Bugün dünyamızda insanlığın temel sorunlarından biri fıtratı koyup kollamak sorunudur. Modern insanın haddi aşan çılgınlıkları postmodern dönemde fıtratı zorlamaktadır. İnsanın biyolojik, psikolojik, ruhsal fıtratıyla oynandığı bir meydan okuma ile karşı karşıyayız.
Tecavüz ve cinayet üzerinden yapılan tartışmada, meydanlara salınan birbirine mutlak zıtlık içinde, hatta düşman bir dille kurgulanan cinsiyetçi dil aslında fıtratın sorgulanmasıdır.
Müslümanların bugün insanlık karşısında en büyük sorumluluklarından biri insan fıtratını insana karşı savunmaktır. Medyada mütemadiyen insanların pornografiye maruz kalmasının ve hatta internetten her tür pornografinin her yaştan kişi tarafından kolaylıkla ulaşılabilir olmasının çokça konuşulan sosyal maliyetinin yanı sıra kadın-erkek insan cinslerinin birbiriyle ilişkisine, bireylerin doğal arzularını tatmin ve bastırma yollarına, aşka, sevgiye, merhamete bakışımıza ve topyekûn insanlığımıza dair fıtraten yaşattığı çürümeyi bir an önce gündemimize almak zorundayız.
Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin insan fıtratına müdahalesi sadece fizik ya da biyolojik operasyonlardan ibaret değil. Bunu gerekli gören, bu tür müdahaleyi meşrulaştıran, “haddi aşan” zihinsel formattır. İnsanın kainattaki yeri, Allah karşısında tutumuna dair kozmik hiyerarşinin çökertilmesi, her tür insani ilkenin de yok sayılmasını getirdi. Bu çöküş insan bedeninin anlamı ve sınırlarını olduğu kadar insan oluşunun anlamını da çözmekte, dağıtmakta ve topyekûn bir çöküşe sürüklemektedir.
Müslümanların yeryüzünde bir şahit olarak, daha önce belki de öne çıkmayan görevleri, gerçek kulluğun, yani mutlak özgürlüğün mümkün olabilmesi için artık fıtratı savunmalarıdır. Kozmik bütünlük içinde insan tekini savunmak için insanlığı fıtrata iade etmek misyonu postmodern dünyada Müslüman olma bilincinin kaçınılmaz sorumluluğudur. Yapılan tartışmalarda, toplumsal ve bireysel planda insan ve evren tasavvurunun sapmasının, çözüm adına hezeyanların serdedilmesinin nedeni de budur.
Müslüman bilincini kuşanmak fıtrata dönmeyi, insanlığa fıtratını hatırlatmayı gerektiriyor.
lgili YazlarDüşünce
Editr emreakif on February 17, 2015