İrticadan İslamcılığa
Haber ilginç ve ilk bakışta çok da masum görünüyor. Alman BaÅŸbakanı Merkel, Müslümanlarla Ä°slamcıları birbirinden ayırmak gerektiÄŸini söylemiÅŸ ve ilave etmiÅŸ: ‘Biz Müslümanlara deÄŸil, Ä°slamcılara karşıyız.’ Ne kadar tutarlı deÄŸil mi?
Batı’da Ä°slamcılığın artık terör ve ÅŸiddetle eÅŸ anlamlı kullanılmasının bilinçli bir tercih olduÄŸu açık. Zira bir düşünce sistemi olarak Ä°slamcılık, geçen yüzyıldan beri Batı’nın hedefleri arasındadır. Özellikle sömürgecilik, antiemperyalizm, modernleÅŸme baÄŸlamında Batı’nın yüzleÅŸmek, alt etmek zorunda olduÄŸu bir akımdı. Bir dönem radikal Ä°slam, siyasal Ä°slam, fundamentalist Ä°slam gibi kavramsallaÅŸtırmalarla politik ve de stratejik hedef olarak ortaya koyan medya dili, bugünlerde doÄŸrudan Ä°slamcılık-Müslümanlık ayrımına gidiyor.
Batı toplumlarındaki algıya uygun olarak şiddet ve terör İslamcılıkla hesaplaşmayı kullanışlı hale getirdi. Daha doğrusu yeni İslamcılık kullanımı İslam alemi ve Müslümanlık üzerindeki tüm operasyonları masumlaştıran, meşrulaştıran bir argümana dönüştü.
Ä°slamcılığın kaynaklık ettiÄŸi bir coÄŸrafyada olmamıza raÄŸmen Ä°slamcılık tarihi nedir, tanımı nasıldır, nasıl tasnif edilebilir gibi temel sorulara bir kere bile kafa yormamış ‘medya aydın’lığı da tercüme kavrama hemen atladı. Bir tecrübe, bir tasavvur olarak Ä°slamcılık ne önerir, neyi tahayyül eder gibi hangi düşünceyi, hareketi ele alırsanız alın anlamak için bilinmesi gerekenlere hiç ihtiyaç duyulmadan genellemeler yapılıyor.
Daha önceleri devletin ideolojik dili irtica, mürteci, gericilik, yobazlık gibi sıfatlara baÅŸvurarak aslında bir tür ‘incelik’ gösterirdi. BeÄŸenmediÄŸi Müslümana ‘mürteci’, istemediÄŸi harekete ‘irtica’ yaftası asar ve onu mahkûm ederdi. ‘Ä°slamcı’ gibi doÄŸrudan Ä°slam ve Müslümanlıkla iliÅŸkili bir gönderme yapmamaya özen gösterirdi. Batılıların bu türden bir özen göstermeye fazla ihtiyacı olmayabilir. Hatta tam tersi, irtica genellemesi Yahudi ve Hristiyan mürtecileri de muhatap alacağından özenle sakınmaları gerekebilirdi. Oysa Ä°slamcılığın düşünce tarihi ve siyasi tarih açısından Batı’nın karşısında meydan okuyan en köklü birikim olduÄŸunu bizden daha iyi bilerek bu kavramı özenle kullanıyorlar. OrtadoÄŸu’da ortaya çıkartılan köksüz oluÅŸumlara ve uygulamalara Ä°slamcılık etiketini yapıştırmanın da siyaseten hayli kullanışlı olduÄŸu muhakkak.
Türkiye’de de bu anlamda tam arabesk ÅŸaşılık hakim. Bir yanda Batı’nın desteklediÄŸi Suud gibi son derece Ä°slamcılık karşıtı yönetimlerin desteÄŸindeki sekter ÅŸiddeti Ä°slamcılık olarak tanımlama kolaycılığı… DiÄŸer tarafta saÄŸ muhafazakar bir çizgideki Ak Parti’ye dair politik muhalefetleri ve ideolojik saplantıları için kullanışlı gördükleri için Ä°slamcı tanımlamasını yapan okumuÅŸlar zümresi…
Her türlü kötülüğün referansı olarak kullandıkları Ä°slamcılık; Müslümanlık ve Ä°slam’la aralarındaki, en azından, etimolojik çaÄŸrışımın toplumsal karşılığı bile düşünülmeden kullanılan bir kavrama dönüştü. Merkel kadar hassasiyeti olmayan ideolojik, siyasal saplantının körelttiÄŸi retorik sözkonusu.
Batı açısından bilinçli bir kullanım olarak Ä°slamcılık herkesten önce sömürgeci yüzüyle Batı’yı ilgilendirir. OrtadoÄŸu’ya tekrar silahlı gücüyle dönme, müdahil olma eÄŸilimi gösteren Batı için hedefin Ä°slamcılık olması kendi içinde tutarlı ve tarihsel sürekliliÄŸe iÅŸaret eder. Malum, Ä°slamcılık her ÅŸeyden önce, Batı sömürgeciliÄŸine karşı Ä°slam dünyasının uyanışını, sömürgeleÅŸmeye karşı direniÅŸi temsil eder. Sadece sömürgecilik karşıtlığı ile sınırlanamaz; Ä°ttihad-ı Ä°slam olarak bilinen ümmetçi bir bakış açısı ve harekete karşılık gelir. Son yüzyıllık Ä°slam dünyasının siyasi, toplumsal serencamından, yıkıntılarından, umutlarından, kurtuluÅŸ arayışlarından bağımsız olmadığı gibi farklı akımlar da bir ÅŸekilde Ä°slamcılık karşısında kendi konumlarını gözden geçirmek durumunda kalmıştır.
Bir bütün olarak bakıldığında ise Ä°slamcılık için ‘dini düşüncenin hayata ve topluma dair tekliflerinin, tasavvurlarının bütünüdür’ denebilir. Bu anlamda dinden ne ayrıdır, ne de bağımsızdır; ama dini düşüncenin hayata, insana dair yorumlanmasıdır. Hal böyle olunca Ä°slamcılığın tasnifleri devreye giriyor.
Bu çerçevede hilafet sonrası Ä°slam dünyasındaki Ä°slamcılık akımlarını, Cumhuriyet sonrası Türkiye’de geliÅŸen Ä°slamcı düşünceyi bilmeyen ve hatta Ä°slam’ın bu topraklar için ne anlam ifade ettiÄŸinin bile farkında olmayan, indî hükümlerle malul aydınlar ülkesiyiz. Kayıkçı kavgasından ileri geçmeyen ve günlük gazete sütunlarına mahkûm edilen Ä°slamcılık tartışmaları kan ve teröre bulaÅŸan ÅŸiddet üzerinden Ä°slamcılık düşüncesinin defterinin dürülmesi iÅŸini üstlendi ve zaten gündelik siyasetin konusu olabilirdi. Bu iÅŸin erbabından da bu tür incelik, ahlaki hassasiyet, toplumsal ve kültürel tekabüliyet gözetmesi beklenemez.
Köklerinden, kurumlarından koparılmış her geleneÄŸin, her düşüncenin manipüle edilme ihtimali daima yüksektir. Ä°slam adına sekter ÅŸiddetin Batı karşıtlığı üzerinden Batı’yla en sıkı iliÅŸki kuran diktatörlüklerce cesaretlendirilip palazlandırılması, bu süreklilik ve yerlilik baÄŸlamında öncelikle Müslüman aydınların, kanaat sahiplerinin düşünmesi gereken bir konudur.
Ýlgili YazýlarDüşünce, Siyaset
Editör emreakif on October 18, 2014