Kudüs’ün miracı

Miraç; İnsan aklının küle çevrildiği, ihata edemediği ebedi sırra yükseliş.

Mescid-i Aksa, kainatın varoluş sırrına açılan kapı. İlk kıble…

Kudüs, kutlu yolculuğun beşiği…

Kudüs, bu sonsuzluk yolculuÄŸuna, kainatın efendisi, kutlu müjdecinin ayak izlerini bıraktığı, nebilerin yurdu. Hz Ä°sa’dan, Meryem’den esintiler taşıyan vadi…

Mekke’den, Medine’den tüm evrene ulaÅŸan muÅŸtuya yüzlerin ilk çevrildiÄŸi kutlu mekan Kudüs…

Kudüs, ne zaman düştüyse İslam aleminin kalbi de işgal altına girdi. Haçlı işgali, sadece bir şehrin ele geçirilmesinden ibaret olmadı; Müslüman iradesinin, madde ve manaya anlam veren bilincin uyuşmasını da beraberinde getirdi. Pelteleşmiş bir zihnin, atıl kalan gövdesiyle her türlü eylem gücünü yitirdiği ana karşılık gelir, işgal.

Kudüs’ü yeniden fethedecek bir Selahaddin iradesinin çıkması bilinç bulanıklığının temizlenmesiyle mümkün olabilirdi. Sadece askeri ve toplumsal bir silkiniÅŸten ibaret kalmayan bir karar anının idrak edilmesi gerekirdi. Ve öyle de oldu.

Ne hazin ve sarsıcı hal ki, Kudüs’ün düşüş yıldönümü bir Miraç Gecesi’yle çakıştı.

Ä°nsan aklının kuÅŸatmaktan, kavramaktan aciz kalıp gerçek özgürlüğe yükseliÅŸe kapılarının açıldığı Miraç’ta Ä°slam ümmeti için ne hazin bir düşüş…

Kudüs’ün siyonistlerin iÅŸgaliyle sonuçlanan Altı Gün SavaÅŸları 1967’de bugün baÅŸlamıştı. Dün gece de Miraç’ı idrak ettik.

Yarım yüzyıla yakın bir zamandır Kudüs esareti yaşıyor.

Kudüs ne stratejik deÄŸeri, ne çorak vadileri, ne kadim bir ÅŸehir olarak nostaljik sokaklarından dolayı kurtarılmayı bekliyor. Kudüs; Mekke, Medine hattından Åžam’a, BaÄŸdat’a, Ä°stanbul’a, Buhara’ya, Kurtuba’ya, Lahor ve ötesine uzanan bir hattı birbirine baÄŸlayan kutlu bir halka… Hakikate tanıklık eden o andan bugüne bir iÅŸaret.

Kudüs’ün iÅŸgali içlerinde bir oyuk gibi iz bırakmayanlar kendi topraklarındaki sürgünü de idrak edemezler… Tıpkı Selahaddin’i bekleyen zamanlardaki gibi âtıl ve mefluç bir koca gövdenin kalpsiz, hissiz, bilinci bulanıklaÅŸmış görüntüsünü sergiliyoruz.

Ä°slam aleminin Kudüs’le imtihanı, onun var olmasıyla hayattan silinmesi arasındaki ince keskin bir çizgide gerçekleÅŸiyor.

Kudüs, tek başına ne Arap’ın, ne Acem’in, ne Türk’ün olamayacağı gibi, her türlü etnik ve coÄŸrafi aidiyetin üstünde tüm renkleri kuÅŸatan bir sorumluluktur. Ve bu sorumluluk karşısında hiç birimizin bigane kalamayacağı kadar da büyük bir yük yüklenmekteyiz omuzlarımıza ve daha derinde kalbimize…

Bir an ülkede, bölgede, Ä°slam dünyasında yaÅŸanan hengamelere, kaotik sarsıntılara bakıp Kudüs’ün neden bu halde olduÄŸunu görelim. Yahut Kudüs’ün haline bakıp neden koca bir coÄŸrafyanın periÅŸan olduÄŸunu artık idrak edelim.

Orada, Kudüs’te, Mescid-i Aksa avlusunda, Filistin’de tüm Müslümanların haysiyeti uÄŸruna direnen Müslümanlara bir el de buradan uzatalım; bir muÅŸtu sesi salalım ki tüm evren titresin.

Ve kendimize dönüp yakıcı soruyu soralım: Kudüs’ün esareti Miraç kandillerinde bile olsun akla geliyor mu? Dualarımızda, ibadetlerimizde eylemimizde Kudüs’e ne kadar açılıyoruz?

Ýlgili YazýlarDüşünce

Editör emreakif on June 7, 2013

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Bir Önceki Yazý: