Mahallesi olmayan düşünür
Bir dergi kapağındaki yazının hafızamda bu denli yer etmesinin cümlenin anlamından bağımsız olduÄŸunu yıllar sonra fark etmek bir keÅŸfe dönüşüyor. Ä°lkokul yıllarında dayımın hediye ettiÄŸi eski bir derginin bir kaç sayısından birinin kapağı: ‘Ä°stanbul’un yeniden fethi gerek…’ Bu sözü hep nakarat gibi tekrarlamışımdır. Ä°stanbul’un yeniden fethine vurgu yapan gerekçe neydi? Dergide Ä°stanbul’un fethine dair yazıların olduÄŸunu hatırlıyorum sadece.
Dün sabah postadan gelen kitabı karıştırırken sayfalar arasında o derginin kapak fotoÄŸrafını görünce bu cümlenin neden zihnime çivi gibi çakılı kaldığını yeniden keÅŸfedecektim. Kim bilir kaç kez bakarak karakalem çizmeye çalıştığım bir resim vardı kapakta. Fatih’in atını denize doÄŸru sürdüğü sahne… Uzakta birkaç yelkenli. Denize doÄŸru saÄŸ elinin ÅŸahadet parmağını uzatmış, at üstünde, kaftanı yanda, uzunca kılıcıyla bir Fatih resmi. Karakalem çalışırken en iyi çizdiÄŸim kısmı Fatih’in kemerli burnuyla yüz bölgesiydi. Sarığını her zaman iyi oturtamadığımı hatırlıyorum. Gölgelendirmede ve ışık çiziminde acemiliÄŸimden olsa gerek kaftanın eteklerinin doÄŸal kıvrımını bir türlü yansıtamadığım dün gibi aklımda. Ama sonuçta öğretmenin beÄŸendiÄŸi bir resim çıkarmıştım ortaya. Bu kapak resmini ödev dışında kendi kendime çok kez çizdiÄŸim de hatırımda.
Ama o çarpıcı cümle dergi kapağından bağımsız olarak zihnimde yer etmiÅŸ: ‘Ä°stanbul’un yeniden fethi gerek…’
Ä°smail Kara’nın ‘Nurettin Topçu, Hayatı ve Bibliyografyası’ isimli çalışmasında Tohum Dergisi’nin (Mayıs 1965, 20. sayı) kapağını görünceye kadar bu iki imge yerli yerine oturmuÅŸ oldu. Bir yanda görsel, diÄŸer tarafta sözel olan eski bir dergi koleksiyonunda buluÅŸmuÅŸ oldu. Bu arada Nurettin Topçu’nun Tohum Dergisi’nin o sayısında bir yazısının olduÄŸu bilgisi yeni bir boyut ekleyecekti: ‘Fatihler ve zalimler’ yazısını okumuÅŸ muydum o zaman?
Nurettin Topçu’dan ilk okumaya çalıştığım kitap ‘TaÅŸralı’ olmalı. Muhtemelen ortaokuldaydım. Ä°tiraf etmem gerekir ki bitirememiÅŸtim. Uzun süre Topçu’nun eserlerinden uzak kaldığımı hatırlıyorum. Bunun nedeni, TaÅŸralı’da olduÄŸu gib,i dilini mi beÄŸenmememdi yoksa ‘Ä°slam sosyalizmi’ gibi komünizmi ya da Türk milliyetçiliÄŸine dair yazılarındaki Türkçülüğü çaÄŸrıştıran, etiket yapıştırmaya hazır çocukluktan gençliÄŸe geçen bir insanın ön yargıları mı, emin deÄŸilim.
Nurettin Topçu üzerine yapılan çalışmalarda gözle görülür bir artış olmasının gündemle bir ilgisi var mı? Bundan emin deÄŸilim ama fikirlerinin daha farklı kesimlerde kabul gördüğü kesin. Mesela Nurettin Topçu ve Hareket çevresinin uzun bir süre Ä°slami cemaat ve çevrelerde yadırgandığı, bunlara saÄŸ-milliyetçi gözle bakıldığı/ itham edildiÄŸi söylenebilir. Bu kanaat Dergah Dergisi’nin çıkmaya baÅŸladığı 90’lı yıllarda kırılırken Topçu düşüncesinin Ä°slamcı çevrelerde bir tür meÅŸruiyet kazanarak geri döndüğü söylenebilir. Dergah Dergisi’nde Ä°slamcı isimlerin yer alması o çevrenin bu kesim üzerinde etkisini artırırken bir yanda kendini yeniden inÅŸa edip saÄŸ-milliyetçi kategorisinde algılanan politik duruÅŸlarını da unutturdu.
Bu arada Nurettin Topçu’nun Anadolucu muhafazakarlığının Ä°slamcı çevrelerde daha kolay benimsenir, yeniden üretilerek dillendirilir hale gelmesinin tüm bunlardan bağımsız olarak siyasi ortamla da yakından ilgisi olduÄŸunu düşünüyorum.
Oysa Topçu’nun hayatına bakıldığında Ä°smail Kara’nın da belirttiÄŸi gibi ‘… Cumhuriyet devri düşünce dünyası, hususen milliyetçi, muhafazakar, Anadolucu, Ä°slamcı ve sosyalist fikir hareketleri açısından ehemmiyet taşımaktadır.’ En azından tezlerinin baÅŸlıkları itibariyle sayılan tüm bu akımlara yerleÅŸtirilebilecek seyri oldu düşüncelerinin.
Bu kadar farklı düşünce akımlarıyla ilişkili olabilmeyi bütünlüklü olarak bünyesinde barındırabilmesinin onun kişiliğiyle yakından alakalı olduğu muhakkak. Müslüman bir düşünür olarak tepkileri, ilkeli duruşu, devlet algısı, muhafazakarlıkla Hareket felsefesini tasavvufi bir muhtevada bir potada eritme çabası çelişki yumağı gibi algılanmaya çok müsait.
Bir yanda misak-ı milli sınırları içinde Müslüman Türklük ruhunu işleyen, kimi uygulamalarıyla kavgalı da olsa devletle barışık milli bir çizgi… Diğer tarafta bir tür Anadoluculukla formüle edilen, sosyo-ekonomik temelli İslam sosyalizmi dillendirildiği dönem itibariyle tepki almaya müsaitti.
Nurettin Topçu’nun Kanlı Pazar üzerine kaleme aldığı yazıda, olayı tertipleyen ve buna ÅŸu veya bu ÅŸekilde katılan muhafazakar çevrelere, cemaatlere adeta saldıran yazısını okuyunca Ä°slami cemaat ve çevreler arasında adeta kapanmaz bir uçurum, hatta öfke olduÄŸu hemen anlaşılıyor. Buna karşılık Kanlı Pazarın karşı aktörleri durumundaki sol çevrelere daha anlayışlı, hatta hak veren söylemi ona izafe edilen milliyetçilik algısını da parçalar mahiyette. Salt o yazısında bir tertip karşısında figüranlaÅŸtırılan cemaatlere öfkesini sergilerken adeta karşı taraftan konuÅŸur gibidir.
Mustafa Kutlu’nun anlattığı bir olay aslında Topçu’daki fikir öfkesinin resmini verir. SaÄŸ-muhafazakar camianın birbirinden ayrışmadığı dönemlerde bir vesile ile biraraya gelen önde gelen ‘büyükler’ bir konu hakkında bildiri metni hazırlarlar. Sonunda ilgili ilgisiz de olsa adet olduÄŸu üzere, ‘komünizm ezilmelidir, kahrolsun komünizm’ türü bir sloganla biter bildiri.
Topçu bu ibarenin konulmasına itiraz eder, kabul görmeyince aynı ÅŸekilde Masonları lanetleyen bir ifade konulmasında ısrarcı olur. Hiç destek bulamayınca ceketini alıp çıkar ve ‘mahalleye’ bir daha dönmez. Tam bir ahlak abidesi duruÅŸ.
Henüz yeni elime aldığım Mehmet Birgün’ün ‘Ä°rade Hareket Ä°syan, Nurettin Topçu’nun Entelektüel Biyografisi’ bitmeden Ä°smail Kara’nın bibliyografisinde gördüğüm dergi kapağının yaptığı çaÄŸrışımlar… Daha önce yayınlanan Hece Dergisi’nin Nurettin Topçu özel sayısı ( 109. Sayı, 2006) gibi bu eserler, kiÅŸisel ve entelektüel biyografisinin yeniden keÅŸfine katkıda bulunacaktır. Daha da önemlisi O’nun fikirlerinin anlaşılıp Cumhuriyet dönemi ve özellikle Ä°slamcılık düşüncesinde nereye tekabül ettiÄŸinin daha netleÅŸmesine katkı sunmaktadır.
Ýlgili YazýlarKültür
Editör emreakif on July 27, 2013