Majestelerinin darbesi
Mısır’da Mursi’ye karşı yapılan darbenin gerekçelerine karşı ve yönetim zafiyeti gibi bu süreci hazırlayan koÅŸulları açıklamak için öne sürülen siyasal, toplumsal gerekçelere karşı sorulması gereken soru ÅŸudur: Darbe gerçekten bu sebeplerden dolayı mı yapıldı? Siyasal sürece dair kriz analizleri bu sorunun cevabını aramaya matuf deÄŸil.
Mursi’ye yönelik darbenin Mursi’nin temsil ettiÄŸi siyasi kadroların Ä°slam/cı kimliklerinden dolayı yapıldığı yönünde bir çıkarsama, kestirmeden pek çok soruyu cevaplayabilir ve pek çok kimseyi de rahatlatabilir. Mısır toplumunu, siyasetinin yaslandığı dinamikleri ve en önemlisi dünya sistemi içindeki yeri göz önüne alınmadan kestirme cevaplar yanıltıcı olabilir.
Önce ÅŸu ezberin bozulması gerekiyor: ‘OrtadoÄŸu’da Ä°slamcı akımlar Suudi desteÄŸi ile yeÅŸermektedir.’ Hatta Ä°slamcıları Amerika’nın tarlasında boy atan yeÅŸillikler olarak okuyan renk körlüğü açısından da Mısır darbesi okumasını bilenler için iyi bir çözümleme, anlama imkanı veriyor.
Mısır’da ve OrtadoÄŸu’da tüm toplumsal ve siyasal projeler Ä°slam ve bununla iliÅŸkili akımlar olmadan dizayn edilemez. Toplumsal ve kültürel gerçekliÄŸi olduÄŸu için bölgeye yönelik hesabı olanların bu verili deÄŸer üzerinden hesap yapmalarından tabii ne olabilir? Birilerinin Ä°slam ve Ä°slami hareketler realitesini manipüle etmesi ile bunların tüm varlığının Amerika ya da baÅŸka güçle izah edilmesi baÅŸka ÅŸeylerdir.
Mursi’ye yönelik darbeyi yapan Genelkurmay BaÅŸkanı Sisi’nin kimliÄŸi bu açıdan çok aydınlatıcı olabilir. Mütedeyyin biri olarak tanınan bu genç subayın askeri eÄŸitim için Amerika’da bulunmuÅŸ olması iliÅŸkileri bakımından ipuçları veriyor. Aynı zamanda Suudi Arabistan’da da uzun süre kalmış olması ve Selefi görüşlere yakın durması kompozisyonu tamamlar gibi. Ancak bu ayrıntılar, bir generalin kiÅŸisel hikayesini oluÅŸturmasından çok, temsil ettiÄŸi dengelerin Mısır’la olan iliÅŸkileri açısından önem kazanıyor.
Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri hiçbir zaman Müslüman KardeÅŸler’e sıcak bakmadılar, güvenmediler; dahası kendi iktidarları açısından bu hareketi tehdit olarak algıladılar. MeÅŸruiyetlerini Ä°slami retorikle saÄŸlayan bu rejimler belki Ä°hvan’ın söylemine açıktan tavır almasalar da siyasi görüşünü, örgütlenmesini bastıracak yöntemlere baÅŸvurmaktan çekinmediler. Özellikle Suud, Müslüman KardeÅŸler’i bastıran despotik yönetimlere destek verirken diÄŸer taraftan kimi Ä°hvan yöneticilerine sığınma hakkı vererek hami rolü üstlenmek gibi ikili politikalar izlegeldi.
Mısır’daki darbenin tipik bir Suud-Amerikan operasyonu olduÄŸu açık. Suud’un OrtadoÄŸu’da öne çıkarak Katar yerine aktif inisiyatif kullanması, Suriye’deki geliÅŸmelerle birlikte belirginleÅŸmiÅŸti. Katar’ın diplomatik ve askeri olarak öne çıktığı Arap baharı sürecinin ardından yerini Suud’un almasıyla özellikle Suriye’de muhalifleri destekleyen politikalarda deÄŸiÅŸiklikler yaÅŸandı. Suriyeli muhaliflerin ehlileÅŸtirilerek dizayn edilmesi için Suud devreye girecek, ABD ile uyumlu bir operasyon baÅŸlayacaktı. Böylece Amerika’nın Suriye’de radikal Ä°slamcı tehlikesine karşı daha ılımlı muhalefetin öne çıkarılması politikasını Suud üstlendi.
Suud’un Suriye’de yeni oyun kurucu olarak dengeleri deÄŸiÅŸtiren politikalarla öne çıkması Mısır’daki geliÅŸmelere de yansıyacaktı. Arap baharı sonrası bölgesel rakibi gördüğü Mısır’da ÅŸekillenecek siyasal dalganın kendini de etkileyeceÄŸi endiÅŸesini taşıyan Suud darbeye müdahil olarak devreye girmiÅŸtir. Böylece kiÅŸisel olarak da kendisine çok yakın olan askerler eliyle ideolojik olarak hiçbir zaman hazzetmediÄŸi Ä°hvan destekli Mursi yönetiminin alaÅŸağı edilmesinde dahli olduÄŸu darbe sonrası trafikte daha net ortaya çıktı. Bunun ÅŸartlarının oluÅŸması için Batı, özellikle Ä°ngiltere merkezli bir operasyon yürütülmesi; toplumsal tepkilerin ve yönetim beceriksizliklerinin yönlendirilerek darbeye hazır hale getirilmesi söz konusu… Bölgenin siyasal haritasına en son halini veren BirleÅŸik Krallık’la Suudi Krallığı’nın bölge politikalarındaki uyumluluÄŸu tesadüf deÄŸil elbette.
Burada üzerinde düşünülmesi gereken husus, İhvan gibi siyasal söylemi ile bölge rejimlerini tedirgin eden bir İslamcı yapının tam da demokratik sistemle uyumlu hale gelme mesajları verdiği süreçte neden gerekli zaman tanınmadan sistem dışına itilmek istendiğidir.
Sorun sadece Ä°hvan’ın yönetimden uzaklaÅŸtırılması ile sınırlı bir iktidar mücadelesinden ibaret deÄŸil; Batı’nın Ä°slam’ın temsiline ne kadar hazır olup olmadığı ile alakalıdır. Zira OrtadoÄŸu olanca kültürel çeÅŸitliliÄŸine raÄŸmen Ä°slam’la iliÅŸkilendirilmeyen farklı bir meÅŸruiyet kodlarına sahip deÄŸil.
EÄŸer son geliÅŸmeler, Ä°slami hareketlerin sistem içinde eritilip uyumlu hale getirilmekten vazgeçildiÄŸi bir stratejinin devreye girdiÄŸinin iÅŸaretleri ise bunun sonucunda ortaya çıkacak siyasal boÅŸluÄŸu ne bölgesel ne de uluslararası dengeler doldurabilir. Mısır’ın CezayirleÅŸtirilmesinin Arapları da aÅŸan bir etkisinin olacağı kesin. Bu, Batı’nın kuruyan nehrini Müslüman dünyanın kanlarıyla dolduracak yeni bir sömürge sürecine cüret etmek demektir. Bu oyunu bozacak olan da Ä°hvan’ın sergileyeceÄŸi basiretli direniÅŸ yöntemi olacaktır.
Editör emreakif on July 9, 2013