Mekanın sanal izdüşümü
Zaman nedir?
Gece ve gündüzün birbiri peşi sıra gelen dairesel döngüsünden mi ibarettir?
Uzayda herhangi bir yerde olsaydık güneşin olmadığı, gece gündüz döngüsünün olmadığı bir zaman diliminde zaman durmuş mu olacaktı? Tabii ki hayır diyordu içinden. Ama zamanı nasıl yakalamış olacaktık ya da zamanı neye göre sayacaktık sorusuna cevap bulmakta da zorlanıyordu.
Mekan nereyle sınırlıdır? Uzak nedir? “Yakınlık” mekansal bir anlamdan baÅŸka ne ifade eder? Duyguların baÄŸladığı yakınlığı, gönüldaÅŸlığı hatırladı hemen. Zaman ve mekanı aşıp yakınlaşıveriyorduk… Yan yana olup da çok uzak olduklarımız da vardı. Evliya menkıbelerinden taÅŸan tayy-i mekan olgusu metafizik bir anlam yüklüydü.
Masasının başında, bilgisayar ekranına dalmış peÅŸ peÅŸe açtığı sayfalar arasında dolaşıyordu. Aynı anda dünyanın farklı noktalarındaki dostları ile yazıştığını fark etti. Bir ÅŸeyi daha fark etti: Yazıştıklarından bazılarıyla yüz yüze hiç görüşmemiÅŸti bile, müşahhas ÅŸahıslar oldukları halde… Son geliÅŸmeleri yakalamaya çalışıyordu…
Bir anda Tunus’ta toplantı salonunda bekleyen arkadaşından ne olup bittiÄŸini anlamaya çalışırken Paris’teki baÅŸka birinden okuduÄŸu bir makalenin aslını istedi. Kudüs’ten Kahire’ye uzanan bir hareketliliÄŸe parmakları yetiÅŸmekte zorlanıyordu.
Paris’ten gelen haberle sevindi: Makaledeki isimler doÄŸruydu. Vakit geçirmeden evini ofis olarak kullanan Ä°stanbul’un en uzak köşesindeki editörüne aktardı. Ve ilave etti; “düzenledikten sonra ÅŸefe söyleyip yayına alalım.”
Bir anda mekansal yanılgıyı fark etti. Paris, Kudüs, Tunus arasında haberleÅŸirken en az 30 km uzaktaki editörden yan odadaki ÅŸefi haberdar etmesini istiyordu. Yan odadakine bir ÅŸey söylemek için yine sanal iletiÅŸim ağını kullanabilirdi. Nitekim her gün onlarca kez yaptığı gibi… O an binlerce kilometrelik alanda at koÅŸtururken yan odadakine bir ÅŸey iletmek için masasından kalkıp birkaç adım atması gerektiÄŸini düşündü nedense. Sanal mekanla gerçek mekan arasında kurduÄŸu gerçeklik iliÅŸkisinin üşendiÄŸi o hareketi yapmaya ittiÄŸini fark etti. O burada hem de birkaç adım ötede idi…
Ä°nsanoÄŸlunun eÅŸya ile kurduÄŸu yeni iliÅŸki biçiminin mekan kavrayışını nasıl da altüst ettiÄŸini bir anda ürpererek fark etti… Mekan nedir sorusu üzerine derin düşüncelere dalmışken birden içeriye dalan misafiriyle karşı karşıya kaldı. Aylardır görüşmüyordu, yurtdışından yeni dönmüştü. Hal hatır sorduktan sonra çehresinde gizli bir istihza çizgisi hissettiÄŸi o gülümsemesini takınarak: “En son geldiÄŸimde de bu masada bilgisayar karşında bırakmıştım seni, hiç yer deÄŸiÅŸtirmemiÅŸ gibi yine aynı konumda buldum.”
Çok ÅŸey söyleyebilirdi…
Birkaç dakika önce yaşadığı o müthiş hareketliliği nasıl anlatabilirdi? Kıtalararası yolculuk yapmış ama yan odaya kadar yürümeye üşenmişti.
“Zaman nedir”, “mekan nereye ait” soruları zihninde at koÅŸturmaya baÅŸladı yeniden.
Gerçeklikle hakikat, sanal olanla varolan birbirinin yerini mi alıyordu?
Yoksa sanal olan her şey katılaşıyor muydu?
Ýlgili YazýlarDüşünce
Editör emreakif on February 25, 2012