Merkel’in kadehi
Avrupa BirliÄŸi’nin 50. kuruluÅŸ yıldönümü kutlamaları yoÄŸun simgesel göndermelere sahne oluyor. Avrupa’yı bir coÄŸrafya olmaktan bir fikir haline getiren bu simgelerin temsil ettiÄŸi muhtevadan habersiz AB ile girdiÄŸimiz iliÅŸkilerin ne stratejik ne de kültürel anlamını kavramak mümkün deÄŸildir.
Avrupa’nın içinde bulunduÄŸu durumu anlatmak için simgelere baÅŸvuran The Guardian’dan Timothy Garton Ash, Polonyalı yönetmen Krzysztof Zanussi’den mülhem, eÄŸer Avrupa bir insan olsaydı onun psikoloÄŸa götürülmesi gerektiÄŸini savunuyor: “50 yaşındaki bu insan neden kendini bu kadar depresif hissediyor? Depresyonda hisseden pek çok kiÅŸide olduÄŸu gibi bu insan için de nesnel koÅŸullar öznel duyguları haklı göstermiyor. Zira Avrupa isimli bu ÅŸahıs baÅŸarılı ve rahatı yerinde olmasına raÄŸmen, genellikle arkadaÅŸları ve ailesi tarafından sevilmesine karşın kendini kötü hissediyor, kendine karşı şüpheleri yüzünden acı çekiyor.”
“Acı çeken bir Avrupa büyük umutlarla kendisine katılmak isteyenlere ne vaat edebilir” türünden kestirme bir sorunun desteÄŸinde AB deÄŸerlendirmesi yapmak kimilerine göre indirgemecilik olarak algılanabilir. Ancak Avrupa BirliÄŸi’nin kuruluÅŸ yıldönümünde sergilenen yoÄŸun sembolizm, bu semboller üzerinden tarih ve “anlam okuması” yapmayı gerektiriyor zorunlu olarak. Sonuçta bir dil olarak metaforik anlatım toplumların ortak hafızası kadar kültürel kodlarından beslenir. AB gibi her ÅŸeyden önce siyasi oluÅŸumun kendini ifade etmede baÅŸvurduÄŸu semboller BirliÄŸin tarihi kadar onun varlık gerekçesini ortaya çıkarabilir,
Ash, yazısında, ortak bir Avrupa siyasetinin olmamasından yakınıyor: “Ortak bir Avrupa siyaset sahnesi yok. Her ülke kendi ulusal siyasetine dair bir dramaya sahip, tıpkı burada Gordon ve Tony’nin, orada da Silvio ve Romano’nun ÅŸovu gibi. Hepimiz kendi farklı dillerimizde Amerikan siyasetine dair melodramı dikkatle izliyoruz.”
Aslında bu ÅŸikayet konusu ortak siyaset sahnesinin olmaması paradoksal biçimde Avrupa BirliÄŸi fikrinin gerekçesidir. Almanya BaÅŸbakanı Angela Merkel, sembolik jesti ile muhtemelen bu gerçeÄŸin en çok bilincinde olduÄŸunu gösterdi. Markel, Fransa CumhurbaÅŸkanı Jacques Chirac’a, Fransızların Osmanlı’yı yenmesini gösteren bir bira kupası hediye etti.
18’inci yüzyıldan kalma bir bira kupasının üzerinde Napolyon’un 1799 yılında Mısır’ı iÅŸgal ederek, Osmanlılara karşı elde ettiÄŸi zaferi gösteren bir rölyef bulunuyormuÅŸ. Haberi veren Financial Times gazetesi bu durum için “Merkel’in kutlamaları siyasi bir mesaj vermek için kullandığı” yorumunu yapıyor…
Napolyon’un Mısır’ı iÅŸgal etmesi Osmanlı, Avrupa iliÅŸkilerinde dönüm noktasını temsil etmesi bir yana bu iÅŸgalin Fransızların ‘Avrupa’nın birliÄŸi ve Avrupa fikri’ üzerinde önemli bir yerinin olması bira kupasının sembolik anlamının altını çizmemizi gerektiriyor.
Avrupa’da birlik düşüncesi bu kıtanın tarihi boyunca temel sorunlarından biri olmuÅŸtur. Avrupa liderliÄŸine oynayan Fransa’nın tarihi rekabeti unutması veya bunu yok sayarak AB iliÅŸkilerini belirlemesi düşünülemeyeceÄŸine göre Almanya BaÅŸbakanı’nın bira kupasıyla yaptığı gönderme içi boÅŸ sembolizmden öteye anlamlar içeriyor.
Fransa’nın Avrupa’nın birliÄŸini saÄŸlaması dolayısıyla Avrupa liderliÄŸini ele geçirmesi için Mısır’ın iÅŸgal edilmesi fikri çok önemli bir yer tutar. 1672’de Paris’e giden Leibniz’in Avrupa barış vizyonunun altında ünlü Mısır planı yatar. 14. Louis’e yaptığı öneri: Avrupa’da barış saÄŸlamanın en etkin yolu Fransa öncülüğünde Osmanlı egemenliÄŸindeki Mısır’a saldırmaktır. “Bu konuda Leibniz ne ilktir ne de son; pek çok Avrupalı düşünür ve siyasetçinin Mısır’ın ortak Avrupa orduları tarafından iÅŸgal edilerek Avrupa birliÄŸinin gerçekleÅŸtirileceÄŸini önermeleri ilginçtir. Ãœnlü oryantalist Volney’in Mısır’ın iÅŸgali konusunda Napolyon üzerinde hayli etkili olduÄŸu bilinir. Alman BaÅŸbakanı’nın bira kupasındaki tasvir böylesi bir “Avrupa birliÄŸi fikri”ni sembolize etmesinden baÅŸka ‘bir hatırlatma’ olarak algılanabilir. Postmodern düşüncenin temsilcilerinden Lyotard’ın, “Avrupa’nın birleÅŸmesi ırkçılık ve antisemitizm gibi düşmanca duyguların ortaya çıkması demektir” uyarısı gözönüne alındığında Alman BaÅŸbakanı’nın neye kadeh kaldırdığı üzerinde düşünebiliriz belki.
AB ile Türkiye iliÅŸkilerini siyasi ve coÄŸrafi olarak sürdürülmesi gereken bir iliÅŸki olmaktan çıkarıp bir medeniyet projesi olarak algılayanların kavramakta zorlandıkları Markel’in Chirac’a yaptığı hatırlatmadır.
Ýlgili YazýlarDüşünce, Siyaset
Editör emreakif on March 27, 2007