Muhafazakarlar neyi muhafaza edecek?
Elitist bir baskı aracı olarak sık sık gündeme getirilen bir problemin ifadesi olan ‘muhafazakarlaşıyor muyuz?’ sorusundaki ‘muhafazakarlık’ son derece muÄŸlak ve bir o kadar da farklı anlamlar giydirilen bir kavram. Muhafazakarlık ve muhafazakarlaÅŸmaktan ne anlaşılması gerektiÄŸine dair sadece itham edicilerin deÄŸil bizzat kendini muhafazakar addedenlerin de bir fikir birliÄŸi ve ortak anlayış içerisinde oldukları söylenemez.
Bu durumda peÅŸinen belirtmekte yarar var; Türkiye’de siyasal anlamda muhafazakarlık, elitist ve saÄŸcı bir karaktere sahiptir. Hatta Türk siyasetinin muhafazakar kesimleri ile bunlara oy veren kitlelerin muhafazakarlık anlayışları, buna yükledikleri anlam çerçevesi apayrı dünyaları iÅŸaret eder. Muhafazakar kitlelerin muhafaza etmek istedikleri deÄŸerlerle muhafazakar siyasetçilerin deÄŸerleri bu kadar farklılaşırken muhafazakar partiler, Kemalist sol partilerden sadece ton farkı ile ayrılır. SaÄŸ elitist karakterli muhafazakar siyaset, çoÄŸunlukla kendini muhafazakarlık tanımlamasıyla ifade edebilen kesimlere karşı gerçek anlamda bir siyasal yabancılaÅŸmayı temsil eder.
SaÄŸ muhafazakarlığın popülist kaygılarla halka taviz vermek zorunda kaldığı ne kadar doÄŸru ise saÄŸ siyasetin modernleÅŸme projelerinin de halkı, muhafaza etmeye çalıştıklarının içini boÅŸaltarak Batıcı hayat tarzına yaklaÅŸtırdığı da baÅŸka bir gerçek. Siyasal muhafazakarlığın elitist karakteri Özal döneminde bile baskındı; Özal’dan itibaren gittikçe tonu koyulaÅŸan bir muhafazakar ağırlık kendini hissettirecektir. Özal saÄŸ elitist merkezi, muhafazakar deÄŸerlere olmasa bile kitlelere yaklaÅŸtırırken ciddi oranda muhafazakar kitleleri dönüştürecek bir kanalı açacaktır. AKP ile gelinen süreç ise büyük muhafazakar kitlelerin elitist karakteri deÄŸiÅŸen merkeze yaklaÅŸtırıldığı bir özellik sergiler. Merkez, bir bakıma toplumsal kitlelerle barıştırılarak kendini yenilerken, yeni elitlerini oluÅŸturmaya baÅŸlayacak; buna karşılık toplumun muhafaza etmeye deÄŸer saydığı özellikler de mahiyet deÄŸiÅŸtirerek önemli ölçüde seküler içerik kazanmaya baÅŸlayacaktır.
Siyasal anlamda saÄŸ muhafazakar elitizmin gerçekleÅŸtiremediÄŸi ya da uzak durduÄŸu merkezle bütünleÅŸme mümkün hale gelecek, yeni bir merkez elit oluÅŸacak; ancak muhafazakarlık da ‘konservatizm’e dönüşecektir.
Mahalle baskısının aracı olarak kullanılan muhafazakarlaÅŸma korkusunun öznesi olarak muhafazakarlık neye tekabül ediyor Türkiye’de? Bunun Batı’daki sınıf temelli muhafazakar deÄŸer ve reflekslerden ayrışan önemli yanı, bir kere sisteme karşı toplumun hem kendini hem de deÄŸerlerini korumaya yönelik bir tanımlama ve tepki olduÄŸudur. Bu toplumun sosyal ve kültürel anlamda korumaya çalıştığı deÄŸerlere illa ki bir referans sistemi aranacaksa bu da dini temellidir. Nasıl ki, sistem açıktan dine cephe almak yerine dini deÄŸerlere irtica, gericilik gibi tanımlamalar getirerek mücadele etmiÅŸse, halk da dini deÄŸer ve ölçülerini açıktan savunma riskine karşı muhafazakarlık tanımına sığınmıştır.
Muhafaza edilmek istenen değerler, muhafazakarlık zırhına bürünürken bunun siyasal temsiliyeti her zaman sorunlu olmuş; bu sorunlu ilişki biçimi hem siyasal dönüşümü hem de toplumsal planda gelen modernleşmeyle birlikte muhafazakarlığın içerden dönüşümünü sağlamıştır.
Siyasal anlamda ister elitist sağ muhafazakarlık, ister toplumla barışık muhafazakar kadrolar olsun her iki muhafazakar renk de ilerlemeci, kalkınmacı, modernleştirici ve seküler karakterlerde buluşurlar. Özellikle sekülerleşme konusunda pratikte uygulama farklılıkları olsa da toplumun modernleştirilmesi ve kalkınmacı siyaset konusunda sol-Kemalist siyasetten çok daha başarılı oldukları kesindir.
Siyasal muhafazakarlığın toplumsal muhafazakarlıkla buluştuğu şu tarihsel aşamada görünen o ki toplumun geniş katmanları kalkınmacı-modernist politikalara paralel olarak sisteme dahil edilmiş, merkez bu sayede tahkim edilirken toplumun sisteme karşı adeta direnerek gizli gizli muhafaza etmeye çalıştığı değerleri de değişmiş, içeriği adeta boşaltılan bir görünürlük kazanmıştır.
Merkezin elitist ve de jakoben laikliği seküler çehresiyle daha çok toplumsallaşarak, muhafazakarlığın kılcal damarlarına nüfuz ederken, mütekebbir Batıcı kesimler de görece muhafazakar biçimciliğe yaklaşmıştır. Bir yönüyle toplumsal olarak yeni muhafazakarlık zemininde ortak zemin oluşsa da muhafaza edilecek şeyin en olduğu veya muhafaza etmeye değecek şeylerin ne olduğu sorusuna yeniden cevap aramak gerektiği de aşikar.
Ýlgili YazýlarDüşünce, Siyaset
Editör emreakif on October 11, 2012