OrtadoÄŸu’nun ÅŸiddet sabitesi?
OrtadoÄŸu son bir yılda son zamanların en önemli siyasal ve toplumsal hareketliliÄŸini yaşıyor. Tunus’tan baÅŸlayıp Mısır ve Libya’da devam eden muhalif hareketlilik en istikrarlı görünen ülkeleri bile etkiledi. Arap baharının Mısır ve Tunus’un aksine Libya’da liberal müdahalecilikle kanlı bir ÅŸekilde sonuca ulaÅŸmasının ardından ÅŸimdilik sükunet saÄŸlanmış gibi görünse de Yemen’de hala çatışma ortamı devam ediyor. AÅŸiretlere, Kuzey-Güney eksenine ve mezhep ayrılığına dayalı parçalanmışlık, ülkenin geleceÄŸini belirsizleÅŸtiriyor. Bahreyn, hemen hemen hiç ÅŸiddet içermeyen muhalefet gösterilerine sahne olsa da bu kez Suudi müdahaleciliÄŸin devreye girmesiyle bastırıldı.
Suriye’de ise çok daha farklı bir süreç iÅŸliyor. Ä°ktidarın sekter karakteri ile muhalefetin direnci ülkeyi iç savaşın eÅŸiÄŸine getirdi. Galibi olmayan bir mücadele hala devam ediyor.
Tüm bu süreçte Türkiye, modern tarihinde görülmedik biçimde, Arap ülkelerindeki bu hareketlilikle ilgilendi, taraf oldu, hatta inisiyatif aldı. Bir yanda Ä°srail’le gerilim yaÅŸaması diÄŸer tarafta Arap baharında deÄŸiÅŸimden yana tavır alması yeni bir Türkiye algısı oluÅŸturdu. Bu yeni imaj oluÅŸumunda medyanın Türkiye’ye sempatik davranmasının payı da küçümsenemez. Tahrir’de canlı yayında yapılan devrim çaÄŸrısının Türkiye’nin ne kadar inisiyatifinde bir olay olduÄŸu üzerinde düşünmeye deÄŸer. Zira Türkiye’nin baÅŸarısı ve önce Türklerin pek hoÅŸuna giden yeni imajı bu sempati halesinin ardındaki görüntüye bakmayı engelledi.
Arap dünyasındaki Türkiye algısı önemli ölçüde olumlu bir karakter kazanırken diğer tarafta Amerika algısında gözle görülür bir değişim oldu.
TESEV’in OrtadoÄŸu’da Türkiye imajına yönelik yaptırdığı son araÅŸtırmaya (OrtadoÄŸu’da Türkiye algısı-2011) göre bölgede en sempatik bulunan ülke, yüzde 78 ile Türkiye. Ardından BirleÅŸik Arap Emirlikleri yüzde 70’lik bir orana sahipken onu Çin takip ediyor… Ä°srail’e dair tehdit algısı ilk sırayı koruyor. Ä°lginç biçimde, tehdit algısında ikinci sıradaki Amerika da yerini koruyor.
Amerika’nın tehdit algısında ikinci sırayı korumasına karşın bunun orantısal karşılığında önemli deÄŸiÅŸim olmuÅŸ. Son yıllarda ABD’yi tehdit olarak görenlerin oranının yüzde 26’dan 16’ya gerilemiÅŸ olması önemli bir geliÅŸme.
Bir önemeli husus da Ä°ran’ın nükleer çalışmalarına en fazla karşı olanların Suud (yüzde 70’lerde) ve körfez ülkelerinin olması. Buna karşın bölgenin genelinde destekleyenler yüzde 38 iken karşı olanlar yüzde 47 gibi bir orana iÅŸaret ediyor.
Bir araştırma raporunu seçici bir tarzda değerlendirmek sağlıklı olmayabilir. Zaten raporun tümünü irdelemek yerine bölgenin yapısına dair bazı dikkat çekici tespitleri doğru okuma çabası bu. Asıl dikkat çekilmesi gereken husus ise Arap baharıyla birlikte önemli alt üst oluşlar yaşayan bölgenin devrim yöntemi ve şiddet ilişkisi hakkında nasıl bir tavır sergilediklerine dair veriler.
Devrim süreçlerinde ÅŸiddetin arttığı ve insanların ÅŸiddete eÄŸilimli olduÄŸu devrimelrin doÄŸal ve sosyolojik bir gerçeklik. AraÅŸtırmaya göre “Bölge ortalamasında barışçıl halk hareketlerine katılım %75 oranında destek alırken ÅŸiddet içeren gösterilere katılmak %20 oranında kabul edilebilir bulundu. Katılımcıların %21’i barışçıl gösterileri dahi kabul etmediklerini ifade ettiler.”
Bu durum antropolojik olarak OrtadoÄŸu’yu ÅŸiddete eÄŸilimli okuyan Batılı algıları alt üst eden bir gösterge. Ä°nsanların heyecan ve hatta öç duygularının zirvede olduÄŸu varsayılan bir dönemde bile ‘ÅŸiddet içermeyen bir deÄŸiÅŸim’den yana tavır koymaları oryantalist okumaları da alt üst etmektedir.
Oryantalist bakış açısı OrtadoÄŸu’yu, Arapları duraÄŸan ve aynı zamanda ÅŸiddet eÄŸilimli, hatta ÅŸiddeti üreten unsurlar olarak okur. En azından medyatik imgelem bu ÅŸekilde oluÅŸturuldu… Oysa siyasal taleplerin meÅŸru yollardan ifadesini, bu taleplerin karşılanmasını engelleyen diktatörlükleri destekleyen hegemonik söylem aynı zamanda halkı duraÄŸanlıkla aÅŸağılarken ortaya çıkan ÅŸiddeti de bölgenin doÄŸasına, kültürel-dini özelliklerine baÄŸladı.
Gelinen noktada modern tarihi sürekli toplumsal hareketlerle çalkantılı geçen Araplara yapıştırılan hem “duraÄŸanlık” etiketi tutmadı hem de “ÅŸiddet sarmalı”nın hiç de sanıldığı gibi doÄŸasının sonucu olmadığı ortaya çıktı.
ABD’ye karşı tepkinin düşmesinde, Türkiye’ye karşı olumlu havanın oluÅŸmasında bu ÅŸiddet dışı deÄŸiÅŸimde bir ÅŸekilde pay sahibi oldukları imajının etkisi büyük. Bu durumda yükselen Türkiye imajı asıl sınavı Suriye konusunda verilecek. Ve de ABD’nin Araplar nezdinde oluÅŸan imajı muhtemelen yeniden ÅŸekillenecek. Åžiddeti besleyen temel çeliÅŸki burada ortaya çıkacak görünüyor.
Ýlgili YazýlarDünya
Editör emreakif on February 17, 2012