Osmanlı revakları yahut tarih sorunu

Kabe’nin etrafını saran Osmanlı revakları tamirat nedeniyle sökülmüştü. Revakların tek tek ortadan kalkması benzer tarihi eserlerin akibeti hakkında az çok fikir sahibi olanları endiÅŸelendirmiÅŸti. Hatta Türkiye’de kamuoyu aşırı bir tepki vererek Osmanlı eserleri yok ediliyor türünde yayınlar yapılmıştı. Oysa gerçekte ÅŸaşırtıcı biçimde revaklar tek tek sökülerek taşınmış mescidin geniÅŸletilmesi ve tamiratı belli bir aÅŸamaya gelinceye kadar bekletilmiÅŸti. Göründüğü kadarıyla revakların büyük kısmı taşınmış, avluya yerleÅŸtirilmiÅŸ, hatta bazıları hala monte aÅŸamasında olduÄŸundan sürecin nasıl iÅŸlediÄŸi gözlemlenebiliyor.

Önce ÅŸunu belirtmekte fayda var. Söz konusu yabancılar özelde de Araplar olduÄŸunda herkes bir anda tarih sever hatta Osmanlıcı kesiliyor. Bunda ÅŸaşılacak bir ÅŸey yok ancak ölçüsüzlük bizdeki sistematik tarih ve Osmanlı düşmanlığını yok sayarak baÅŸkalarına saldırmak büyük çeliÅŸki. Tarihin gördüğü en büyük tarih katliamlarından biri Türkiye’de gerçekleÅŸtirmiÅŸtir; bunu bir kenara not edelim.
Suud yönetiminin gelenekle, tarihle arasının hiç de iyi olmadığını ayrıca belirtmeye gerek yok. Mimar Sinan izlerini taşıyan bu dünyanın en zarif eserlerinden birinin yerlerine biraz deforme biçimde yerleştirilerek korunması da önemli. Bu durum sadece bizim ilim değil İslam tarihi genelde mimarlık tarihi için de önemli. Benzer durum bakmamız ve metruk haldeki Medine istasyonunun elden geçirilerek müze haline getirilmesi de şaşırtıcı davranışlar. Muhtemelen Türkiye ile yaşanan yakınlaşmanın bu alanda etkileridir.

Kabe avlusunun yani Mescid-i Haram’ı çepeçevre saran revakların yerlerine yerleÅŸtirilirken zeminden biraz yükseltildikleri ve geniÅŸlemenin getirdiÄŸi yeni duruma uyarlanarak çepeçevre deÄŸil ancak beli alanı kapsayacak kadar yerlerine monte edildiklerini sanıyorum. KeÅŸke benzer uygulamalar Hicaz demiryolu güzergâhı için de gerçekleÅŸse. Åžam’dan Medine’ye uzanan yolda istasyon binaları, lokomotifler dönemin teknolojik mimari uygulamaları hakkında önemli belgeler hala varken… Mesela o dönem demiryolu raylarında hala Osmanlıca yazılar duruyor. Mustafa Aksay yıllar önce çölde ıssız istasyon binalarını tek tek tespit ederek belgeselini yapmıştı.

Tüm bunlar gerçekleşse bile tarihle kurulan sorunlu ilişki biçimini gidermek zor. Belki teselli babından bazı Osmanlı eserlerine İslam tarihinin siyasi ve mimari belgesi olarak Suud yönetimi artık sahip çıkar.

Bu tarihsizlik sorunu sadece Suud yönetiminin Osmanlı ile sorunlarının olmasından kaynaklanmıyor, temel sorun tarihsizlik. Çok açık biçimde bugün Ä°slam’ın doÄŸuÅŸ tarihine ait somut izlerden her geçen gün biraz daha yoksunlaşıyoruz. Ä°slam tarihi sadece literal bir anlatıya dönüşüyor. Zira Hazreti Peygamber döneminden itibaren Dört Halife dönemi baÅŸta olmak üzere erken Ä°slam tarihine dair var olan kalıntılar tek tek ortadan kaldırılmış durumda. Kaldı ki yakın döneme kadar Ä°slam tarihinin ilk dönemi ve sonraki olayların geçtiÄŸi mekanların ismi olduÄŸu gibi önemli ölçüde korunmuÅŸtu.

Tarihi olanı yaşatmakla itikadi konuları birbirine karıştırmanın, tarihi ideolojik okumanın kaçınılmaz sonucu olarak tarihle arızalı bir ilişki şekli ortaya çıkıyor. İslam tarihi boyunca farklı kültür ve medeniyetlerle temasa geçmekten hiç tereddüt duymamış bir medeniyetin çocukları için bu tarihsizleştirme ciddi bir sorun olarak uzantılarının modern versiyonlarıyla karşılaşabiliyoruz.

Sadece tarihle kurulan arızalı ilişkiden söz etmiyoruz. Dünyayı, geçmişi, insanlığı ve tabii ki İslam tarihini tarihsizleştirmekten bir tür hafızasızlaşmaktan söz ediyoruz.

Nitekim binlerce yıllık Buda heykellerine sahip çıkıp bugüne getiren İslam medeniyetinin din adına savaştığını savunan çocuklarının bombalaması ile siyasi öfkeyle Osmanlı eserlerini yok eden Balkan ülkelerinin ergen ulus tavrı birbirine çok benzer.

Tarihi kutsamakla onu anlamaya, okumaya çalışmanın farkını idrak edemeyenler aşırı uçlarda tepki verir. Ya onu kutsayarak bir tür anakronizme düşer ya da yok sayarak toplumun geçmişini, hafızasını, kimliğini imha edecek bir öfke seline kapılıp her şeyi tarumar eder. Bu iki tavır da gerçeklikle bağını koparan, inşa eden değil imha eden saplantıların tezahürüdür.

Ýlgili YazýlarDüşünce

Editör emreakif on August 31, 2016

Etiket: , ,

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Daha Yeni Yazýlar: