Muhafazakar Makyevelizm

Siyasal muhafazakarlığın batı siyaset düşüncesindeki anlamı, yeri ile Türkiyedeki muhafazakarlık çağrışımının birebir örtüşmediği varsayılır. Batıdaki siyasal bir akım olarak muhafazakarlığın tarihsel kökenleri, kendi içinde geçirdiği değişim ile Türk siyasetine yön veren muhafazakarlığın, örtüşen yanları olduğu kadar ayrışmaları da ima eder.

Ne ki, yine de sağ muhafazakar ideoloji, modern Türk siyasetinin en başat akımlarından biri olarak müesses nizamın kurucu olmasa da, taşıyıcı unsuru oldu. Tek parti dönemi hariç tutulursa sağ, sağ muhafazakar ve muhafazakar diye tanımlanabilecek iktidarlar taşıyıcı işlev gördüler. Her ne kadar sistemin temel ideolojisini onlar belirlemese de muhafaza etmek, bir şekilde hayatiyetini sürdürmek sağ ve muhfazakar iktidarların payına düştü.
DEVAMI>>>

Sosyalist oryantalizmi

Her siyasal hareket içinde doğup yeşerdiği toplumdan renkler taşır, etkilenir. Toplumun karakterini şekillendiren tarihi birikim, kültür, sosyal yapı, yüzyıllar içinde kristalleşen kültürel kodlar bir şekilde kendini gösterir. Tüm bunlar sosyolojiinin, toplumsal tarihin konusu olabilir. Siyasi ve ideolojik olarak başarısızlığın gerekçesi haline geliyorsa burada söz konusu olan entelektüel kapasitesizliktir.

Türkiye’de gelenekten, kültürden ve tabii ki hepsini kuşatan dinden bağımsız bir kurtarıcı misyona soyunan kesimlerin yıllardır içnden çıkamadıkları bir açmazdır Müslümanlık üzerrinden kendi başarısızlıklarını açıklamaya çalışmak. Önce Kemalistler “gerikalmışlık”ların, karanlığın gerekçesi olarak bu torplumun İslam geçmişini sorumlu tuttular. Yeni bir uygarlığın aydınlık ufkuna giden yolu halkın elinden tutarak göstereceklerdi. Geçmiş her şeyi ile kötüydü ve yeniye umut bir aydınlanma vaad ediyorlardı.
DEVAMI>>>

Dağa çarpan hakikat gönüllüsü

“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz…” Bu kutlu sözün somut, yaşayan, herkesin ittifakla kabul ettiği bir tecellisiydi.. Yaşadığı gibi göçtü . Hep yolda oldu ve o yol üzre menzile ulaştı. Aksini iddia edecek bir beşer yoktur.

“Bir dağ bir dağa çarptı” ve Hak’ka kanatlandı bundan altı yıl önce bugün.

Aslında o sadece bir dağ değil, gönül dağının zirvelerindeydi ve oradan bir kartal gibi kanatlandı.

Ne garip tecelli onunla son görüşmem de yine bir dağ yamaçlarında olmuştu. Vefatından kısa bir süre önce Viyana Alplerinde bir dağ kampında… Birlikte olduğumuz bir kaç gün içinde fırsat buldukca dağda, ormanlık kesimde zirvelere doğru yürümüş uzun uzun konuşmuştuk. Sanki olacaklardan haberli gibi dağa karş durup o mahzun gülümseyişi ile bir fotografını çekmişti. Hayatının tümünü kuşatan, kişiliğini özetleyen o mahzun mütebessim çehre kaldı bende en son. Alplerden Hindukuşlara kanatlanmış, ordan daha yükseklere, maveraya yol almak kaderinde varmış.

DEVAMI>>>

‘İngiliz rüyası’ esmer başbakan

Londra’ya beyaz olmayan bir göçmen çocuğunun belediye başkanı olması İngiliz rüyasını yeniden canlandırıldığı algısına yol açtı. Londra, Britanya İmparatorluğu’nun mirasını yaşatan bakiyelerden biri hâlâ. Her ne kadar İngilizler, ‘Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk’tan adeta bir balıkçı adasına sığınmış olsalar da hâlâ o imparatorluğun gücünün temsilcisi gibi siyaset üretmeyi ustaca başarırlar. Küçülen ekonomilerini ve stratejik iddialarını, Amerika’ya bağımlı siyasi askeri ittifaktan aldıkları güçle uluslararası alanda da etkili bir siyasete çevirmede mahirdirler.

Pakistan asıllı Müslüman bir otobüs şoförü göçmenin çocuğu olarak Londra Belediye Başkanlığını nasıl kazandığı bir başarı öyküsü olarak elbette haber değeri var. Mesela Londra gibi dünyanın her yerinden insanı çeken kozmopolit yapısıyla hâlâ imparatorluk merkezi gibi bir görüntü veren Londralılar, hangi sosyal siyasal faktörlerle beyaz zengin muhafazakâr adaya karşı eski sömürgelerinden gelen birini seçmiş olabilir? Her şeyden önce şunu hatırlatmalı ki Londra’da beyaz olmayan nüfus artık %50’nin üzerinde. Bu demografik değişim bile seçimlerin rakamsal açıklaması hakkında fikir verebilir.

DEVAMI>>>

Gaza cannot normalize Israel

The issue of fixing relations with Israel has not been on the agenda because of the heat of internal politics. Although there hasn’t been an official agreement, it is evident that discussions are happening behind closed doors. It is evident from leaked news that both parties are using their aces while on the bargaining table.

It would be hard to suddenly change the course of the discourse used when we consider the discourse Turkey used against Israel in terms of foreign politics and internal politics. The discourse bar was held so high that the Arab world, which was constantly abused by Israel, brushed off the inferiority complex and started to believe that they would take revenge. It is evident that the voices that rose from Turkey were some kind of morale boost for the Arab world, which always felt degraded by Israel and their politically inferior leaders.

DEVAMI>>>

Gazze İsrail’i normalleştiremez

İsrail’le yeniden ilişkilerin düzeltilmesi mevzuu, iç siyasetin yükselen ateşi karşısında yeterince gündeme gelmedi. Henüz resmi bir anlaşma olmasa da belli ki kapalı kapılar ardında görüşmeler devam ediyor. Muhtemelen her iki tarafın da pazarlık masasında elindeki kozları kullandığını çeşitli yollardan kamuoyuna sızdırılan haberlerden anlaşılıyor.

Türkiye’nin İsrail’e karşı kullandığı dil bağlamında, bunu dış politik ve iç politik argüman olarak devreye soktuğu hatırlanacak olursa birden söylem değişikliği zor olacak. Zira söylem çıtası o kadar yüksek tutuldu ki, İsrail’den sürekli dayak yiyen Arap dünyası bu söylem karşısında bir tür ezilmişlik psikolojisini atmaya başladı ve hatta rövanşın alınacağı havasına bile girdi. İsrail karşısında hep yenilmiş, siyaseten ezik liderlerine kıyasla Türkiye’den yükseltilen sesin bir tür moral dopingi olduğu aşikar.

DEVAMI>>>

Dostluk, düşman gözüyle bakabilmektir

Küresel sorunların yerelleştiği, en yerel ayrıntının küresel çapta boy gösterebildiği bir dünyadayız. Yaşamakta olduğumuz her sorun aynı zamanda ya küresel bir etkileşimin sonucudur ya da etkilemeye adaydır. Buna rağmen yaşadığımız ülkenin, coğrafyanın, kültürün muhatap olduğu şartlar eninde sonunda buranın birikiminin, hafızasının mekân ve zaaflarını taşır.

Yaşamakta olduğumuz çok yönlü sorunları aşabilmek, tevarüs ettiğimiz zaaflara karşı tarihi bir tecrübe ile geliştirdiğimiz çözümlerde aramak gerekecek. Bunun sonucunu sadece politik alanda üretilen pratiklerden ziyade devraldığımız ahlaki ilkeler belirleyecektir büyük ölçüde. Bu coğrafyanın siyaset kültürünü belirleyen sadece güç ilişkisi olmadığı gibi Müslümanların güç ve iktidar karşısındaki durumlarını yani yeryüzünde işgal ettiği yeri anlamlı kılan sahip oldukları değerleridir. Bu değerlerin bize yüklediği anlam bir temenni olmaktan öte ahlak, vicdan ve adalet duygusu olarak bu toprağın ruhuna işleyen mana olsa gerek. DEVAMI>>>

Dünya Bülteni’ne veda

Dünya Bülteni, Türkiye’nin ve bölgenin en çalkantılı günlerinde yayın yapmaya başladı. Son sekiz yıllık süre zarfında, Dünya Bülteni’nde genel yayın yönetmenliğini sürdürürken, ne kadar hassas bir dönemden geçtiğimizi daha çok hissettim. Aynı zamanda sitenin İngilizce yüzü olan World Bulletin ile Arap alemine seslenen al Akhbar’ul Alem sitelerini de yönetirken, olanlara, olaylara evrensel bakış açısını, ilkesel duruşu yansıtmaya çalıştık.

Bu kadar çok yönlü ve uzun soluklu yayın temposunu yürütmenin zorlukları kadar, adeta küresel bir yayın yapmanın hazzını da duyduğumu belirtmeliyim. Bunu gerçekleştirirken, yazı işlerindeki editör arkadaşlarıma, dünyanın çeşitli bölgelerinden analiz göndererek, haberciliğe haber analiz tarzını kazandıran yorumcularımıza, entelektüel derinlikleriyle fikir ufkumuzu açan yazarlarımıza, dosya ve röportajlarıyla bize zenginlik katan arkadaşlarıma teşekkür etmeyi borç biliyorum.

Ve, bu dünyadaki her yolculuk gibi Dünya Bülteni’ndeki işgal ettiğim genel yayın yönetmenliği görevim sona ermiş bulunuyor.

Herkese Allahaısmarladık.

Kudüs: Taş ve işgal mimarisi

Kadim toprakların, tarihi şehirlerin kaderi; geçmişleri gibi inişli çıkışlı, bilinmezlerle dolu ve bir o kadar da çok yönlü faktörlere bağlı. Tarihi şehirler sadece bir yerleşim yeri değildir; üstünde yaşayanlar da sadece günlük hayatını tamamlayan sıradan insanlar değildir. O şehrin insanları bunun farkında olmasalar da şehrin hafızası o şehrin insanına galebe çalacak, şehri ve tarihi bir şekilde hatırlatacaktır. Şehir asla unutmaz çünkü.

Eğer insanların hafızasının, kimliğinin oluşumunda mekânın, tarihin bir şekilde katkısı, etkisi varsa tarihi dokuya gözlerini açarak büyüyen insan tekinin davranış kodları, hayata bakışı, bilinç düzeyi de şehrin meydanlarından sokaklarına, taş evlerinden kiremit çatılarına, mabetlerinden insan kıyafetlerine değin uzanan bir yığın çevre şartlarının etkisinde kalır.

Tarih bu şehirlerde, bu kadim coğrafyalarda nihai hesaplaşmayı yapar. Bu nedenle bu tür mekânlar, coğrafyanın tüm modern zaman aygıtlarının ayartıcı gelişmişliğine rağmen son hükmü verir.

Kadim şehirler; modern zamanların savaşlarına, siyasal anlaşmalarına, toplumsal altüst oluşlarına bir şekilde ya direnirler ya öncülük ederler ya da geleceğin şekilleneceği pek çok oluşumu beslerler.

DEVAMI>>>