Afrika’nın özeti

‘Gökte ararken yerde bulmak’ sözünü hatırlatan sürprizlerle doludur hayatımız. Ama ‘yerde ararken gökte bulmak’ pek karşılaşılacak bir durum değildir. Cidde – İstanbul uçağına bindiğimde yaşadıklarım tam tamına bu durumla örtüştü. Dört yüz kişilik dev uçağın yolcularının tamamı Afrikalı idi. Batı Sahra Afrikası’ndan tüm renklerin, seslerin, çizgilerin bir araya toplandığı harmoni.. Batı Afrika’dan Hicaz’a İstanbul üzerinden köprü kurulması da ayrıca çok önemli.
DEVAMI>>>

Neyi kaybettik?

İdeolojik blokajlar, cahili bagajlar, modern dünyanın iğvaları, yerel tutuculuklar, bilgisiz ve bilinçsiz hüküm vermeler bir araya geldiğinde neden bir olamadığımızı anlayabiliriz. Milyonları bir araya getiriyor ama birleş/tir/meyi engelleyen sınırlar, duvarlar örüyoruz… Ulusal sınırlardan önce içimizde zihinsel engeller inşa ediyoruz.

Hac için toplanan milyonların oluşturduğu görüntü ile muhteva ne kadar çelişik.
DEVAMI>>>

Büyük yürüyüş

Hac Arafat’la başlar.

Hac Arafat’tır.

Arafat durmaktır, duruştur. Önce duruş gerek Hac için. Arafat’ta, her gün yepyeni hatalara doğan Ademoğlunun yeryüzü serüveninin muhasebesini hatırlayıştır. Mahşeri yaşamaktır.

Hesaba çekilmeden kendini hesaba çekmenin duruşu.
DEVAMI>>>

Suyu arayan kadın

Hac’da peş peşe yerine getirilen iki türlü hareket var: Tavaf ve say; biri dairesel diğeri doğrusal hareket.

Birinde insanlık maceramızın sabitesi etrafında dönerek gerçekleşir. Zamanın başlangıç ve sonuna, yaratılışın gayesine doğru fert planında gerçekleşen ama insanlık maceramızın tümünü de sembolize eden bir dönüştür.

Say, tüm hikmetlerinin yanı sıra mekan ve hareket ilişkisini sembolize eder. İnsanın mekanla kurduğu ilişkiye işaret gibidir gidiş ve gelişler. Bir tepeden diğerine iniş ve çıkışlarla yapılan arayış.
DEVAMI>>>

Put kırıcı’nın çağrısı

Tüm peygamberler birer put kırıcıdır.

Tüm peygaberler inşa edicidir, hakikat burcunun inşaası…

Çağırdıkları mutlak hakikatin yeryüzündeki somut karşılığını inşa ederler.

Nuh şirkle mücadele etti sonra gemi inşa etti. Ve insanları kurtuluşa, inşa ettiği gemiye çağırdı.
DEVAMI>>>

Yazmanın bedeli

Hemen önümdeki safta oturuyordu. Ezana epeyce vardı. Bir yanda tavaf edenler bir yanda Kur’an okuyanlar, tespih çekenler… Sessizce kıpırdayan dudaklardan dökülen dualar.. Önemli bir kısmı da sadece Kabe’yi doyumsuz derinlikte seyretmekle meşgul…

Daha doğrusu Kabe’yi seyrederken varlığını, kulluğunu, yaratıcısı ile arasındaki müthiş rabıtayla tefekkür hali. Namaz, zikir, tefekkür, tavaf… Hafif uzanmış yorulan bedenini dinlendirenler bile var. Her köşede Kur’an-ı Kerim rafları, kolayca ulaşılabilen zemzemler. Mutlak ibadetle meşgul olma hali… Tavaftaki zamanın başlangıç noktasını evrenin sabitesini işaret edercesine dönenlerle sessiz bir devinimle seyre dalanlar müthiş bir ahenkle aynı amaca yönelik eylemliliğin harmonisini sergiliyor.
DEVAMI>>>

Müslümanların perişan hali?

Müslümanların perişan hali… Hac yahut umre yapan Müslümanların izlenimlerini anlatırken giriş cümlesidir. Kargaşa, cehalet, çevre temizliğine uymamaları bir dizi “perişanlık manzarası”na dair hikayeleri dinlemeyen yoktur. Müslümanların perişan hali denilecek gerçekliğimizle Hac’da karşılaşılan durumun perişanlık olduğundan çok da emin değilim. Bizim gibi giyinmeyen, ikili ilişkilerde davranış modelleri bizden farklı olan dolayısıyla bunun toplumsal yansımasının da devasa ölçekte büyümüş şekli olduğunu genelde gözden kaçırırız. Milyonların belli bir zamanda belli bir mekanda buluşup topluca ibadet etmeleri bunu geniş bir coğrafyada ve belli zaman diliminde gerçekleştirmek zorunda olmalarının ortaya çıkardığı görüntüyü perişanlık olarak tanımlıyor olmayalım.

Farklı mezheplerin namaz şeklini bile yadırgayan genel “Müslümanlık kültürü”den habersiz kendimi dünyanın ve de Müslümanlığımın merkezine koymanın ortaya çıkardığı bir yanılsama olmasın bu perişanlık hikayesi?
DEVAMI>>>

Bir modern zaman menkıbesi

Her renk ve dilden Mekke’ye doğru akan insan. Her geçen gün artıyor. Bu artışı Kabe’de adeta her saat daha fazla yaşanan yoğunluktan hissetmek mümkün. Bunca kalabalığın insani ihtiyaçlarıyla berber manevi bir yolculuk için ev sahipliği yapmanın ne anlama geldiğini herkes yaşayarak öğreniyor. Kendini, çevresini, diğer Müslümanları, nefsini, zaaflarını, insanın büyük sürgününden itibaren yaratıcısıyla kurduğu irtibatın tüm sembolleri, tüm anlam katları burası…

Kabe’ye ilk gittiğim yıl üniversiteyi henüz bitirmiştim. Ramazan olmasına rağmen şimdiyle karşılaştırdığımda tenha denilecek kadar kolaydı tavaf. Mesela bugünden aklıma kalan en çarpıcı sahne; Kabe’nin örtüsüne tutunmuş gözyaşları ile dua eden Müslümanlar… Uçsuz bucaksız gözyaşı sağanağı gibi gelmişti. Ağlayan gözlere gıpta etmiştim. Yaşarmayan gözlerin, ürpermeyen kalplerin çağında gözyaşı dökebilmek çok sarsıcıydı…

DEVAMI>>>

Osmanlı revakları yahut tarih sorunu

Kabe’nin etrafını saran Osmanlı revakları tamirat nedeniyle sökülmüştü. Revakların tek tek ortadan kalkması benzer tarihi eserlerin akibeti hakkında az çok fikir sahibi olanları endişelendirmişti. Hatta Türkiye’de kamuoyu aşırı bir tepki vererek Osmanlı eserleri yok ediliyor türünde yayınlar yapılmıştı. Oysa gerçekte şaşırtıcı biçimde revaklar tek tek sökülerek taşınmış mescidin genişletilmesi ve tamiratı belli bir aşamaya gelinceye kadar bekletilmişti. Göründüğü kadarıyla revakların büyük kısmı taşınmış, avluya yerleştirilmiş, hatta bazıları hala monte aşamasında olduğundan sürecin nasıl işlediği gözlemlenebiliyor.

Önce şunu belirtmekte fayda var. Söz konusu yabancılar özelde de Araplar olduğunda herkes bir anda tarih sever hatta Osmanlıcı kesiliyor. Bunda şaşılacak bir şey yok ancak ölçüsüzlük bizdeki sistematik tarih ve Osmanlı düşmanlığını yok sayarak başkalarına saldırmak büyük çelişki. Tarihin gördüğü en büyük tarih katliamlarından biri Türkiye’de gerçekleştirmiştir; bunu bir kenara not edelim.
DEVAMI>>>

Hicaz hatıratımız var mı?

Klasik İslam kültüründe Hicaz hatıraları olmayan isim yok gibidir. Gerek İslam irfanın beslendiği kaynak gerekse ibadet boyutuyla yolu Hicaz’a uğramayan yoktur. Bu tecrübe fiilen Hicaz topraklarına doğru sefer hali olduğu gibi irfani, ilmi bir sefer de olabilir.

Edebi bir metin olarak Müslüman seyyahların, alimlerin, münevverlerin kaleme aldığı hatıratların gezi yazılarının bir başlık altında külliyat haline getirilmesi müthiş bir zenginlik katacaktır. Türk edebiyatında genel olarak Hicaz özelde Hacc yazıları toplanabilse medeniyetimizin kalbine yolculuk fikrinin derinliği, zenginliği, dönemsel farklılıkları görme anlamında bugüne müthiş açılımlar sunabilirdi.
DEVAMI>>>