Politik tiyatro

12 Eylül sonrası yapılan ilk serbest referandum 1987’de gerçekleÅŸen anayasada yer alan geçici maddenin yani ‘siyasi yasakların kaldırılması’ içindi. Daha önceki referandumların ihtilal ortamında ve hangi ÅŸartlarda yapıldığını belirtmeye gerek yok.
Darbe öncesi kaotik ortamın oluÅŸmasında bir ÅŸekilde katkısı olan liderlerin siyasete dönme hakkı veren ilk serbest oylamada, her anlamda yıpranmış isimlerin tekrar aktif olmalarına eski söylem ve siyasetlerin memlekete bir hayır getirmeyecekleri kanaatinde idim. Referandumun ilkesel olarak ülkeye neler getireceÄŸi bahsi ayrı bir konu idi. O dönem iyi hatırlıyorum, yakın çevremde ÅŸu yönde bir akıl yürütme hakimdi: Bu ülkenin kaderini belirleyen tüm tarihi kararlar halka sormadan hatta gizlenerek alınmıştır. Meclis aritmetiÄŸine dayanarak çıkarılan yasalarla din ve vicdan özgürlükleri, toplumun önünü açacak yapısal deÄŸiÅŸikliklerin gerçekleÅŸmesi imkansızdı. Ãœstelik halkın oyu ile halka raÄŸmen demokrasi oyunu oynanıyordu. Demokrasi adına halkı yüceleÅŸtirirken halkı kenara iten bir politik tiyatro sahnedeydi… EÄŸer diyordu bu aklı yürütme, referandum siyaset kurumu içinde yerleÅŸir, gelenek haline gelirse, ülkenin geleceÄŸine dair önemli kararlarda halkın oyuna gitme yolu açılır. Ve bu ülkede de halkın çoÄŸunluÄŸu inancına, kültürüne ters düşen kararlar almaz.

Her sistem kendi içinde meÅŸruiyetini aldığı temel ölçüler deÄŸerleri vardır. Demokrasi sistem anlayışının meÅŸruiyeti de kabaca seçmen tercihinden alır. Ama bunun ötesinde tamamlayıcı siyasal etik ve ilkeleri de gerektirir. Teorik olarak varsayılan bu meÅŸruiyet çerçevesinin, ileri demokrasi denilen ülkelerde kusursuz iÅŸleyen bir mekanizma olduÄŸu söylenemez…

Asıl sorun ‘bizde böyle ama’ ile baÅŸlayan itirazların gösterdiÄŸi adres olarak batı demokrasilerinin ÅŸaÅŸmaz ilkeleri olan bir sistem olduÄŸuna inandırılmamızdır. Dünyanın hiç bir ülkesinde demokratik yönetimler dahil; baskı grupları, çıkar çevreleri ve en önemlisi müesses nizam denilen yapının belirleyici tercihleri her durumda demokratik oylamalara emanet edilmez.

Aradaki fark kitleyi yönlendirme, algı operasyonları ve daha sofistike yöntemlerin devreye girmesiyle halkın ikna edilme yöntemlerindedir. Halk kendisinin yönettiÄŸine inandırılır. Yani halk, istetilir hale getirilir… Bu kurgunun bir fantazi olamadığını, içinde bizim de dahil olduÄŸumuz küresel ölçekte büyük tiyatro oynatıldığını biliyoruz. Irak iÅŸgalinin nasıl ve hangi gerekçelerle tüm dünyanın demokratik ÅŸekilde aldatıldığını, demokratik bilinci en yüksek seçmen kitlelerinin buna ikna edildiÄŸini gördük. Askeri elitlerin stratejik tercihleri ile iÅŸ dünyasının çıkarları arasında yaÅŸanan bilek güreÅŸinin adı pek ala demokratik tercih olabilir. Kapitalizmin ulus devletle girdiÄŸi bilek güreÅŸini ve finans kapitalizminin küreselleÅŸmesi ile elde ettiÄŸi sermaye temerküzü arasında yaÅŸanan çeliÅŸkilerin maliyetinin faturası ulus devletler eliyle baÅŸka bölgelere aktarabiliyor. Bu sistem meselesi çözülmeden de demokrasicilik oyununun ÅŸifrelerini çözmek zor. Yine de her ÅŸeyin ÅŸekil ÅŸartlarının garantiye alınmasını saÄŸlayan kamuoyu, entelijansiya gibi yapıların müdahalesi maskeleri düşürmeye yaradığı da oluyor.

Tarih kitaplarında kalan tahta oturan bir kral yahut etrafında apoletli askerin resmedildiği diktatörlükle sınırlı algılarımız demokratik diktatörlükleri görmemize engel oluyor.

Batıda sistem içi zaaflar ve açıkların deşifre eden muhalif kalemler için kırmızı çizgiler olduğu da unutmamalı. Batı dışı toplumlarda kabaca yapılan ve batılı insan hakları gibi sivil toplum kurumları aracılığıyla sigaya çeken güçlü devletlerde sistem dışı muhalefetin muhalefet imkanı da sınırlıdır. Tolare edilebilir muhalefet, sistemi temelden sorgulamaya, kırmızı çizgileri geçmeye başladığında sofistike yöntemlerle susturulması sadece fantastik Hollywood senaryosundan ibaret değildir.

Yine de hangi sistem olursa olsun kabul edilmiÅŸ temel ilkeler ve meÅŸruiyet kriterleri içinde yapılır tüm bu operasyonlar. Demokratik deÄŸerler, insan hakları ve yeterli olmazsa ‘Batı uygarlığının deÄŸerleri’ devreye girer. Bu deÄŸerler de zaman ve olaya göre esnetilebilir, farklı yorumlarla farklı sonuçlar çıkartılabilir. Kitleler de bu kriterler çerçevesinde ikna edilebilir. En azından ÅŸekil ÅŸartları bakımından bu çerçeveye uyulması istenir. Devlet gerektiÄŸinde yeni yorum ve algıları oluÅŸturmak için toplum mühendisliÄŸine bile baÅŸvurur, Özellikle medya üzerinden halkın ikna olması saÄŸlanır. Nasıl ki temel batılı demokratik deÄŸerler açısından dini kıyafet ve tercihlerin sorgulanması kendini inkar anlamına gelse de bunun bir terör ve tehdit ÅŸantajı haline gelebilmesi için kitlelerin ikna edilmesi hatta kışkırtılması devlet politikalarından bağımsız deÄŸildir. Söz gelimi 2000’li yılların baÅŸlarında Amerikan filmlerinde çizilen terör tipolojisini bir siyasal gösterge olarak iyi okuyanlar küresel terör stratejisinin kalıcı tercih olacağını tahmin edebilirlerdi.

Türkiye bu anlamda deÄŸerler sistemi açısından yoÄŸun sarsıntılar yaÅŸamaya devam ediyor. Toplumun pratik siyaset açısından talepleri ile sistemin meÅŸruiyet kriterleri zaman zaman birbiri ile çatıştığı vaki. Özellikle son referandum kampanyasında ‘evet’ ve ‘hayır taraflarının pozisyonlarını güçlendirmek için kullandıkları din dili bu paradoksun zirvesi oldu. Halkın pratik tercihleri ile buna karşı çıkarken ve ya onaylarken kullanılan dini ölçüler bu ülkenin temel çeliÅŸkisidir. Mesela, ÅžiÅŸli gibi batıcı bir semtte bile rastlanan afiÅŸlerde Hayır kampanyalarında açık ÅŸekilde Ä°slami ölçülere gönderme yapılması bu sıkışmışlığın iÅŸareti.. Özellikle ‘evet’ kampanyası etrafında bolca kullanılan Ä°slami referanslı göndermeler bizatihi gönderme yapılan deÄŸerleri tartışmalı hale getirmektedir. Zira referanduma zemin teÅŸkil eden referans sistemi seküler mahiyettedir. Seküler zemine dini deÄŸerlerle meÅŸruiyet aranması gibi derin uzlaÅŸmazlığın fark edilmemesi imkansızdır.

Sistem içi arayışlarla toplumsal meşruiyetin kodları arasındaki çelişki, seçim kampanyasına yüklenen aşırı dozajda dini söylemle giderilemez.

Ýlgili YazýlarDüşünce

Editör emreakif on April 15, 2017

Etiket: ,

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar