Ramazan hilâli Kudüs’ten doğar

Bazı acılar vardır, sürekli hatırlanması gerekir. Acıya sebep her ne ise ortadan kalkıncaya kadar hatırlamak gerek. Acıya da alışır insan… Bazı acılara alışmak ruhu alçaltır, kiÅŸiliÄŸi periÅŸan eder. Alışmamak, direnmek, hatırlamak bazı acıların tek panzehridir.

Oruç her yıl kapımızı çaldığında arınmaya çağırır, anmaya davet eder.

Varlıktan vazgeçmeyi öğretir, yoksulları hatırlamamızı ister. Ve bir yandan yoksunluklarımızı bilincimizde taze tutmayı öğütler.

Kudüs her an anmayı gerektiren bir acı…
 Bu yıl Ramazan’ın baÅŸlangıcı aynı zamanda Kudüs’ün düşüşüne giden savaşın baÅŸlangıç yıldönümüne denk geldi.

Oruç bir kez daha kapımızı çalıyor, bir kez daha Kudüs’ü hatırlatıyor. Nasıl oruç her yıl yeniden tüm diriliÄŸiyle bize kendini hatırlatıyorsa, aynı zamanda Kudüs bilincimizi tazelemeye de çağırıyor. Ta ki, Kudüs âli kimliÄŸini tekrar kazanana, yani özgürleÅŸene kadar…

Tüm dünyada Müslümanları kasıp kavuran onca felaket, fitne ateÅŸi, kaotik görüntüler dururken Kudüs’ü öne çıkarmayı lüzumsuz bulanlar olacaktır.

Eğer Kudüs bilincini yeterince kuşanabilmiş olsaydık yeterince arınıp anılması gerekeni anmayı hep gönlümüze yerleştirebilseydik yaşanmış olanlar da, yaşamakta olduklarımız da başımıza gelmezdi.

Kudüs’ü yitirten idraksizlikti, Kudüs’ü unutturan hamasettir.

Kuşanmamız gereken Kudüs bilincidir. Kudüs bir şehrin, bir mekanın adı olmaktan öte bir ümmetin varoluş bilincidir.

1967 savaşı, hamasetin körleÅŸtirdiÄŸi, acziyetin pelteleÅŸtirdiÄŸi bir beÅŸeri coÄŸrafyanın bize miras bıraktığı kanayan yaradır. Altı Gün SavaÅŸlarının hemen başında 7 Haziranda Siyonist iÅŸgalciler MaÄŸrip kapısına dayandılar. 9 Haziranda Selahaddin Eyyubi’den bu yana ilk kez Mescid-i Aksa’da Cuma kılınmadı. Çatışmalar Haremi Åžerif’e dayanmış, bir avuç mücahidin dışında Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı savunacak ordulardan eser kalmamıştı.

Yeryüzündeki tüm yoksulları hatırlayalım orucumuzla. Yeryüzünün yoksun kaldığını analım oruç vesilesiyle.

Kudüs bilincinden yoksun olanlar, Kudüs acısını idraklerinde diri tutamayanlar ne Halep’te ne BaÄŸdat’ta ne yeryüzünün baÅŸka yerlerinde yaÅŸanmakta olanları kavrayabilirler. Kudüs’te Cuma kılabiliriz, iftarlarımızı da yapabiliriz, hatta umre ziyaretlerimize Kudüs’ü de ilave edebiliriz; ancak bunlar Kudüs bilincimizi yeniler mi yoksa yaraya sünger mi çeker?

Kudüs’ün esaretinin yarım yüzyıla tamamlanmasına bir yıl kala, hala onun anlamına dair bizi kendimize getirecek çalışmalardan, sorunun ciddiyetini kavramaktan ve sorumluluÄŸundan çok uzağız.

Hayatta karşılığı olmayan söylev ve söylemlerle anıyor gibi yapıyor; aslında uyutuluyor belki de uyuşturuluyoruz.

Kudüs ümmet bilincinin siyasal, askeri, stratejik mihenk taşıdır; ne Arabın ne Acemin ne Türkün meselesidir; bundan öte ortak ÅŸuur halidir. Irk, renk ayırmadan hepimizi saran ortak Ramazan iklimi aynı zamanda Kudüs’ün soluÄŸunu da ruhlarımıza üflemeli…

Kudüs’ün kutsanmış anlamından uzak düşmek, yoksunluÄŸunu hatırlamamak kendini inkara kadar götürür. Gelenek içinde temsil ettiÄŸi sembolizminden uzak kalmak da bilinci köreltir, ruhları köleleÅŸtirir.

Peygamberlerin ayak izini, soluduğu havayı taşıyan, Miraca uzanan yolun kesiştiği mekandan ayrı kalmak Müslüman kalplerin ölümdür. Miracı olmayan Müslümanlık nasıl tasavvur edilemezse miracın yeryüzünde izdüşümü gibi olan Kudüs de unutulmaz.

Bu Ramazan’da Kudüs ve baÅŸka yoksunluklarımızı hatırlamaya, yenilenmeye her zamankinden daha çok muhtacız. Mirac’a ilk adım Kudüs’ten atılır, Ramazan hilâli Kudüs’ten doÄŸar.

Ýlgili YazýlarDünya, Düşünce

Editör emreakif on June 7, 2016

Etiket: , ,

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Bir Önceki Yazý: