Ramazan oryantalizmi
Yine Ramazan’a erdik… Nasip edilen kadar eri/ÅŸi/len bir manevi iklim Ramazan ayı…
Dilimizi ÅŸekillendiren Müslüman zihni için Ramazan eriÅŸilen bir iklimdir. Elde etmeye çaba gösterilen, elde etme fırsatı bahÅŸedilen bir lûtuf…
Müslüman zihnini ve dilini şekillendiren kültürümüzde erişmek, ermek, ermiş (olmak), eren/lerden olmak hep bir çabanın gereği olarak bahşedilen bir iklim, mana, hale işaret.
Ramazan iklimi hala yaÅŸanıyor olsa da kendisini kuÅŸatan modern seküler çevre onu yitik bir hatıraya dönüştürdü. Cumhuriyet’in kurduÄŸu seküler kültür ortamı, önerdiÄŸi hayat tarzı Ramazan’ı hayattan kovmak isterken, bir hayıflanma hali olarak kurgular.
Modernleşmeci seküler Türk zihninde Ramazan hayattan çekilmiştir, geçmiş zamanlara özgü bir nostaljidir. Bir daha geri gelmesi mümkün olmayan bir anlatıyla nostaljiye dönüştürülen bir tür Ramazan oryantalizmidir.
Ramazan oryantalizmi, Ramazan’ı hayatın, insanın, bilincin, varlığın merkezinden çıkarıp, yan etkileriyle geçmiÅŸ dönemin nostaljik sularında bir gezintiye icbar eden bir anma ritüelidir. Ramazan eÄŸlenceleriyle baÅŸlayan hayıflanma, ‘nerede o eski Ramazanlar’ yakınmasıyla çok masum bir anmaya dönüşürken bilinçli bir kurguyla onu zaman dışılığa iter.
Oysa Müslümanlık hala yaşıyorsa Ramazan erilmesi gereken, erildiÄŸinde ise sevinç ve şükürle karşılanan, hayatın içinde ama hayatın aÅŸkın boyutuna bizi katan diri bir eylemdir, ameldir ve bunun etrafında oluÅŸan muazzam canlı bir kültürdür. KöhnemiÅŸ Ramazan kültürüne indirgenerek toplumsal plandan sürgün edilen Ramazan, Ramazan oryantalizminin en baÅŸarılı kurgularından biridir. Hemhal olur gibi yaparken Ramazan’ın geçmiÅŸe, hayatın dışına, kalbin ve idrakin uzağına sürgün edilmesidir.
Tam bu nedenle ve bu yöntemle dini vicdan meselesine indirgeyip, toplumsal boyutunu nostaljik bir hayıflanmaya dönüştüren din anlayışı Türk modernleşmesinin seküler pragmatizminin en canlı örneğidir.
Ramazan oryantalizmi, her dini ibadet ve umdelerde olduğu gibi orucu arızileştirir, asli olmaktan çıkarır; çünkü dini olan hayattan men edilmelidir. Bu nedenledir ki oruç tutanın, yani aç kalanın iştahla yemek yiyene saygı göstermesini ister. Burada kritik nokta bir kişinin oruç tutup tutmaması değil, ikili ilişkilerde bile oruç tutmanın adeta ayıplı bir konuma itilip, asgari beşeri nezaket gereği aç olma karşısında saygının esirgenmesi, hatta yasaklanarak saygının tersine çevrilmesinin toplum standardı haline getirilmesidir. Kamu görevlerinin oruçluyu cezalandıran, görmezden gelen, dikkate almayan tutumu, resmi sekülerliğin pratik yansımasıdır.
DiÄŸer taraftan Cumhuriyet’in din iliÅŸkileri baÄŸlamında nostaljik uygulamaların dinle sahici baÄŸların yerine ikamesiyle komik bir ÅŸekilde siyasi kurnazlığın gizlenmesi söz konusu. ‘Evet, Cumhuriyet dinle iliÅŸkisinde bazı sıkıntılar doÄŸurdu ancak dine ÅŸu türden alan açan çalışmalar yaptı’ türünden muhafazakâr savunmaların bütün olarak seküler toplum idealinin nasıl projelendirildiÄŸini görmezden gelmemizi istediÄŸi açık.
Evet, devlet dine karşı acımasız seküler uygulamalara imza atarken bazı alanlarda da Müslümanlık, hatta kendince Sünnilik üzerinden bir din inşa etti. Lakin siyasal olarak dinin etkisizleştirilmesi, yeni ulus modelinin inşasında bir çimento işlevi görmesi ve seküler hayata müdahil olmaması öngörülmüştür.
Bu nedenle Müslüman idrakinde ‘ermekte olunan Ramazan’ aslında yitirilmiÅŸ, nostaljik Ramazanlara indirgenmiÅŸ, toplumsal hafıza ve Ramazan kültürü bu çerçevede oluÅŸturulmak istenmiÅŸtir. Ramazan eÄŸlenceleri, direkler arası muhabbeti, BektaÅŸi fıkrası ve bir kaç ilahi seviyesinden öteye geçmeyen bir kültürdür.
Ne var ki, Ramazan’ın tüm haÅŸmetiyle mübarek bir iklimi bedenimizi, yöremizi, ruhumuzu sararak yeniden geldi; yeniden erdik ona!
Ramazan’ın tamamına ermektir muradımız ve duamız…
Ýlgili YazýlarDüşünce
Editör emreakif on June 28, 2014