Şehir üstüne güzellemeler
Cumhuriyet modernleÅŸmesi, geleneÄŸi olmayan ÅŸehirler inÅŸa etti. Osmanlı’dan devralınan, insani ölçeÄŸi esas alan ÅŸehir ve mekan anlayışını reddetmek uygarlaÅŸma, geliÅŸmiÅŸlik sanıldı. SavaÅŸ ve fakirlikle yıpranmış olsa da temel ilkeleri gözeterek ÅŸehirleri yenileme yerine tümüyle ortadan kaldıran, insan ve mekan iliÅŸkisini yeniden biçimlendiren jakoben ÅŸehirler inÅŸa edildi. Tıpkı tepeden inme toplum mühendisliÄŸine soyunan aydınlanmacı aklın köklerinden kopmuÅŸ modern toplum projesi gibi.
Jakoben ÅŸehir modelinin çöktüğü artık her alanda görülebiliyor. Toplumsal sorunlar, rant ekonomisi, çevre sorunları… tüm bunlardan neÅŸet eden, insanın kendine, deÄŸerlerine, topluma, çevresine yabancılaÅŸması…
Dehşetli bir şaşkınlık içinde toplum. Sanki ilk kez bu topraklara yerleşiyor, ilk kez şehir kuruyor olmanın şaşkınlığı üstümüzde! Tedirginiz, geleceğimizden endişe duyuyoruz; çarpık şehircilik anlayışının toplumsal maliyetini düşünmek bile ürkütüyor.
Herhalde hiç bir dönemde şehir, insan, kültür gibi kavramlar bu kadar gündeme gelmemişti. Ve hiç bir zaman da bu kavramlar bu kadar kolay tüketilmemişti.
Tüketim ekonomisine râm olduÄŸumuz gibi kavramları, deÄŸerleri de tüketiyoruz. Bir yanda yaldızlı nutuklarla açılışı yapılan ÅŸehirleÅŸme hamleleri, diÄŸer tarafta içeriÄŸi doldurulmamış bu sözleri tekzip eden çirkinlikte devasa siteler, yeni mekanlar ve diÄŸer yanda ÅŸanlı tarih vurgusu, olur olmaz her durumda tekrarlanan ‘medeniyet’le baÅŸlayan cümleler…
Toplumsal yozlaÅŸma, rant ekonomisini önceleyen kent politikaları, bozulan sosyo-ekonomik dengenin maÄŸdur ettiÄŸi kitleler… Bunların toplumsal, siyasal sonuçlarıyla yüzleÅŸmeden palyatif çözüm önerileriyle sorunu erteleme politikaları… Yeni ekonomik durumun ortaya çıkardığı hali vakti iyi/leÅŸmiÅŸ kitleler ÅŸehirden uzaklaÅŸarak, steril hayat alanlarına sığınarak bizzat sorumlusu oldukları sorunlardan kurtulacaklarını varsayıyor.
Öte yandan çarpık yapılaÅŸmayla, küçük bir depremde yerle bir olması muhtemel ‘en alttakilerin’ yaÅŸadığı, artık ÅŸehrin merkezi durumundaki alanların kentsel dönüşümü adına yeni gerilimlere yol açan planlarla tanışıyoruz. ÅžehirleÅŸmede insanı ve insani ölçekleri gözetmeden, bu konuda en küçük fikir istihsal etmeden yapılacak dönüşümler farklı düzlemde insani ve toplumsal yaralar açacaktır.
Şehirlerimizin en büyük zaafı; bir toplumun değer yargılarıyla yaşayacağı insani ölçekte mekânlar oluşturmaktan ziyade jakoben resmi ideolojilere uygun toplum, insan ve mekan modeli oluşturmaya ayarlı olması. Özellikle muhafazakâr kesimlerin meydana bir cami yapmakla sınırlı şehir ve değer algısından öte bir hazırlığın ve tasavvurunun olmadığı daha açık ortaya çıkıyor. Şehirleşme eleştirilirken birkaç sembolik hedefin dışında sosyo-ekonomik yapıyı hiç değiştirmeyen, modern şehirler kurarken rant ekonomisinin nasıl işlediği, işleyeceği konusunda kafa yormayan bir kolaycılığa düşüldü. Zamanla bu fikirsizlik halinin sembolik düzeyde tüm kaygıları teslim aldığı da daha net ortaya çıktı.
DiÄŸer tarafta ranta dayalı yeni kentleÅŸme planlarına karşı çıkanlar da kapsayıcı bir öneri geliÅŸtirmekten çok herkesi olduÄŸu yerde tutmaya dayalı bir muhalefet geliÅŸtirdi. Bir tür ‘garibanizm’e dönüşen bu muhalefet tarzının ranta dayalı yeni sınıfsal hamlelere karşı çıkarken saÄŸlıksız yapılaÅŸma ve sefalet konusunda ne önerdikleri konusunda fikrimiz yok.
Bu arada silueti, tarihi dokuyu bozan Cumhuriyet modernleÅŸmesinin yaptığı tarih katliamını adeta sürdüren muhafazakâr rant anlayışı sürerken ÅŸehir üstüne yayınlar hayli arttı. Åžehir kitapları, ÅŸehir dergileri, panelleri temel sorunlara deÄŸinmeden ÅŸehir üstüne soyut söylem yığınına dönüştü. Ya geçmiÅŸe özlem duyan, tarih bilincinden çok nostaljik avuntular sunan yazılar yahut ÅŸehir üstüne güzellemeye dönüşen retorik…
Bu etkinliklerde modern dünyada şehirlerin karşılaştığı sorunlar veya bir medeniyet ölçeğinde şehir çözümlemeleri yerine şehir üstüne soyutlamalar epey hacim kaplıyor. Şehir, mimari, estetik gibi konularda toplumsal-kültürel çözümleme yapabilen, alana hakim kalemlerden çıkan yazılar çok az. Oysa şehir bir tasavvur meselesi olduğu kadar -en az bir o kadar da- uzmanlık isteyen, bilgiye, eğitime dayalı, son derece somut çözüm/lemeler gerektiren bir alan. İnsan tekinin ve toplumun nesiller boyu hayatını şekillendirecek çözümler meselesi bir kaç müteahhidin kar hesaplarına emanet edilemeyecek kadar ciddi bir meseledir. Ve hiç bir disiplinin şehircilik ve mimarî kadar insan ve toplum hayatının her anını ve nesiller boyu biçimlendirecek kadar kalıcı tesiri olamaz. Açılan bir caddenin kıvrımından imar izni verilen yeni bir yapılaşmaya, yükselen bir binanın çevresinden pencere ölçüsüne kadar her detay o şehirde, o evde yaşayan fertlerin hayatını biçimlendirdiği gibi gelecek nesillerin hayatını da ipotek altına alıyor. Bunca medeniyet, şehir, kültür edebiyatının yapıldığı bir dönemde hayata, şehre ve insana dair daha ciddi yaklaşımlar ortaya konmalı.
Ýlgili YazýlarDüşünce, Kültür, Siyaset
Editör emreakif on August 21, 2014