Seküler toplumun göz zevki
Kuzey Avrupa ülkelerinin OrtadoÄŸu, islam, azınlık hakları, özgürlükler gibi konularda izledikleri siyaset çok ilginçtir. Nüfus baskısı olmayan, ekonomik refah seviyesini yakalamış coÄŸrafyası, iklimi ve bir de siyasal çıkışları ile dikkat çekerler…
Sömürge deneyimi olan Bartı Avrupa ülkelerinin aksine OrtadoÄŸu, balkanlar gibi bölgesel sorunlara geç müdahil olmalarının aceleciliÄŸi hemen fark edilir. BeÄŸenir beÄŸenmezsiniz ama Fransa’nın, Ä°ngiltere’nim hatta Almanların sahip olduÄŸu sömürge tecrübeden de yoksundurlar.
Bu geç kalmışlık ve de acemilik gibi görünen aşırı müdahaleci, dengesiz bir Avrupa evrenselciliÄŸi üzerine kurulu müdahalecilikleri ‘insan hakları’ politikalarında hemen belli olur. Söz gelimi azınlıklar sorununu kendi stratejik öncelikleri çerçevesinde ama diplomatik dille ve sivil toplumu öne çıkartarak yürüten Batı Avrupalıların aksine müdahaleci, ateÅŸli söylemleri ile dikkati çeker. Ekonomik gücünün etkisi biraz da Avrupa BirliÄŸi’nin siyasal nüfuzunu kullanan bir tür ergen söylem hakimdir.
Kuzey Avrupa merkezli diplomatik teamülleri de aşan azınlıklara, insan haklarına, sivil topluma sahip çıkmak adına izlenen müdahaleci politikalarının yansımalarına Türkiye de aşina. Hatta Soğuk Savaş döneminin sonunu hazırlayan en önemli sivil toplum girişimlerinin bu coğrafya merkezli olması da tesadüf değil.
Bugünlerde Baltık ülkelerinden Ä°sveç’te ilginç bir tartışma yaÅŸanıyor. Ä°nanç özgürlükleri ve insan hakları konusunda OrtadoÄŸuya ders vermekten pek hoÅŸlanan bu Kuzey Avrupa ülkesinde, ‘paralel toplum’ tartışması gündemde. Türkiye’de güncel çaÄŸrışımı olan bu kavramın Ä°sveç’teki baÄŸlamı tamamen farklı.
Resmi boyutu da olan, sivil, toplumsal tehditlere dair bir raporda (Sweden’s Civil Contingencies Agency -MSB) Müslümanlar Ä°sveç toplumu içinde paralel bir toplum oluÅŸturmakla suçlanıyor. Olayın polisiye tarafı ve hatta Müslüman KardeÅŸler üzerinden suçlanması konjonktürden bağımsız deÄŸil. Rapora itiraz eden konuyla ilgili bazı akademisyenler yayınladıkları bildiride, raporu hazırlayanların Ä°slam hakkında yeterince bilgileri olmamak ve bilimsellikten uzak olmakla suçlayıp yerden yere vuruyorlar.
Bu tür raporların nesnel olmadığı, bilimsellik düzeyi ve yeterince saha araştırması yapılıp yapılmadığına dair ciddi eleştiriler yapılabilir ve bunlar genelde doğrudur. Ancak bu tür raporlar; müesses nizamın olaya nasıl yaklaştığını, ortalama vatandaşın o konuyu nasıl okuması gerektiğine dair yazılı metinlerdir. Yazılı olmayan kanaatlerin bilimsellik adına şekil şartlarına uygunluğunu sağlayan politika gösterici metinler olarak okunabilir.
Ortadoğudaki en küçün siyasal ve toplumsal sorun karşısında müdahaleci bir dille Batı üniversalizminin buyurgan silahşörü görünümü veren bir ülkede paralel toplum tehlikesi tartışması nasıl açıklanabilir?
İsveç, Norveç gibi bireysel anlamda ateizmin hayli yüksek olduğu seküler toplum yapısının çoğulcu modellemesinin tahammül sınırları ele veren bir ifade: paralel toplum inşa etmek.
Aslında tek tek insanların birey olarak dini veya geleneksel davranışları karşısında son derece özgürlükçü görünen seküler ve de çoÄŸulcu toplumun en büyük korkularından biri bu ifadedir. Almanya’nın entegrasyon ÅŸeklinde formüle ettiÄŸi kültürel asimilasyon politikasının baÅŸka bir ifadesidir.
Tek tek Müslüman olmanız modern seküler topluma engel deÄŸilse, alternatif sunmuyorsanız hayata rengini vermeden edilgen vatandaÅŸlar olarak varlığına katlanabilir. Her ne kadar ortalama vatandaşın hissiyatındaki ötekine olan dışlayıcı tavır, Müslümana karşı nefret duygusu olsa da yasal normlar bireysel anlamda bazı güvenceler sunabiliyor. Ne zaman ki bu varlık alanı toplumsal ve siyasal sinir uçlarına temas edecek olursa gerekçe hazırdır: Toplumun göz zevkini bozmak…
Bugün Batı’da özellikle Avrupa’da seküler toplumun Müslümanlara yönelik gittikçe hayat alanını daraltan yasakları devreye koymasının en anlaşılır gerekçesi budur: Göz zevkini bozmak. Bu gerekçe, hem bireysel düzeyde insanın görünürlüğünü önceleyen düşünceye referans olan hem de kültürel kotların siyasal yaptırımlara dönüşmesini saÄŸlayan bir açıklama. Aynı gerekçe minare yasağında, dışardan duyulacak ÅŸekilde ezan yasağında, tesettür yasağında da ortaya çıkar.. Seküler toplum tasavvurunun asimile edemediÄŸi üstelik seküler toplum içinde dini daha doÄŸrusu Müslüman bir toplumsal varlık; mevcudiyeti ile çoÄŸulculuk sınırının sınandığı alandır.
Göz, görünürlük, ev, göz zevki ile mahremiyetin, saklanması gerekenin, insan tekine dair varoluşsal anlam derinliğinin feda edildiği seküler bakış.. Göz zevki bozulan laikleşmiş dünyanın bunu hatırlamasının stratejik, hegemonik, ekonomik durumla yakından alakası olduğu da muhakkak.
Ýlgili YazýlarDüşünce
Editör emreakif on March 9, 2017