Åžimdi siyaset vakti

Son seçimler üzerine söylenmedik söz kalmamıştır herhâlde. Yapılacak her analiz bir başkasının bir şekilde tekrarı. Bu kadar gazete, bu kadar yazar ve bir o kadar da görsel medyada arzı endam eden konuşmacıların söylemediği, eksik bıraktığı ne olabilir? Ama, yine, eksiklik duygusu gittikçe büyüyecek; bu duygunun büyümesini gerektirecek tıkız bir düşünce ortamı var çünkü.

Sonuçlar nasıl yorumlanırsa yorumlansın şu soruya cevap arama ihtiyacı duyulmuyor olunması çok şeyi yeterince açıklayabilir: Seçim yarışına girenler arasında temel bir fark kalmış mıdır?

Bunca restleÅŸmeye, kavgaya raÄŸmen ‘siyasal partiler ve onun etrafındaki baskı grupları, medya, sermaye arasında siyasi açıdan nasıl bir farklılık olduÄŸu’ sorusu gibi farklılık ihtiyacının da ortadan kalktığı bir vasattayız. Ak Parti ilk defa iktidara geldiÄŸinde post-Kemalist dönemin iÅŸaretleri belirmiÅŸ ve süreç içinde bu döneme geçilmiÅŸti. Post Kemalist dönemin en önemli alameti farikalarından biri, katı olan sabitelerin buharlaÅŸması, ideolojilerin belirsizleÅŸmesiydi. Katı olan her ÅŸey gibi siyasal olanın da buharlaÅŸtığı ortamda partiler arası geçiÅŸkenlik, akışkanlık, ideolojik renksizlik dönemin en büyük özelliÄŸi olarak tebarüz etti. Bugün AKP’ye ÅŸiddetle karşı çıkan liberal-sol ya da baÅŸka cenahların kalem erbabı en az bir kere bu partiye oy vermiÅŸtir.

Son seçimin darbe ortamlarının keskin tarafgirliÄŸi havasında geçmesi, tarafları cephelerini seçmeye, kendi sınır hatlarına çekilmeye zorladı. Artık buharlaÅŸan ideolojilerin saydamlaÅŸtırdığı sınır çizgileri yeniden katılaÅŸacak, duvarlar örülecek, herkes ideolojik ve siyasal görünümlü mevzilerine tekrar çekilecektir. Uzunca bir süre bu denli tahkim edilmiÅŸ keskin sınırları olan bir kamplaÅŸma olmamıştı. Askeri vesayetin bitirilme sürecinde yaÅŸanan kamplaÅŸma, taraflardan birinin toplumsal destek ve ‘sosyal zeka’ özürlü oluÅŸundan dolayı ayrışma yaÅŸanmamıştı.

Şimdilerde ise, herkes kendi taraftarlarını, fikriyatı olmayan hissiyatları tahkim ederek, adeta hissiyatı katılaştırarak sanal ideolojik kamplara ayrıldı. Oysa tüm partilerin kazanında pişirdiği şey farklı siyasal anlayışların olmayışıdır.

Türkiye’de siyasal ayrımlar buharlaşırken sosyolojik farklılık katılaşıyor.

Küresel sisteme entegre olmaya zemin hazırlayan, kapı açan, teşvik eden post Kemalist süreci sorgulayan, alternatif önerisi olan bir siyaset anlayışı kalmış mıdır? En öfkeli parti liderlerinden hamaset duyguları çok yükseklerde bir seçmenin sistem anlayışında, bu ayrımı ortaya koyacak soru işareti kalmamış gibidir.

Kurulu dünya sistemi ve onun kutsallarıyla başı dertte olan Müslüman bilincinin siyasi tercihi, bu çekincelerini geri çekme eğilimindeyse başka kimsenin herhangi bir sorusu kalmamış demektir. Kimliğini Müslümanlıktan yana koyanların siyasal alanda varlığı, etkinliği, desteği, dünya tasavvurunun bu düzlemde bir farklılık, özgüllük ifade edip etmediği kuşkulu ise buharlaşan katılığın ne idüğü konusu yeniden konuşulmalı.

Sadece partiler deÄŸil siyasal tercihleri olanlar, siyaset adına iddiası bulunanlar, tercihleri ne olursa olsun davası olanlar; ‘yeni bir dünya’ ufkunu yitirmiÅŸse doÄŸru ve haktan yana olmanın ölçüleri buharlaÅŸmış demektir. Müslümanların tıpkı ticaret ve para transferi gibi ihtilafları da banka üzerinden yürütülür hale gelmiÅŸse yerlilikten söz edilebilir mi? Finans kapitalizmini sorgulamadan hakkaniyet ve dürüst olmak üzerinden yürütülecek bir mücadele ne kadar hakikatli olabilir?

Müslümanlar açısından temel sorun, ÅŸu an için bu sorulara hazır cevaplarının olup olmadığı, alternatif modeller üretip üretmedikleri deÄŸil bizatihi bu soruları hala geçerli sayıp saymadıklarıdır. Bir an evvel çekiÅŸmenin dışına çıkıp ÅŸu tercihin vakti gelmiÅŸtir: politik kaosun gündemine teslim olmak ya da tüm ayıplamalara raÄŸmen ‘üst siyaset’i besleyecek uzun soluklu gündeme ayarlı vakte durma cesareti göstermek… Kaotik gündemin müdahalesine teslim olduÄŸumuz takdirde ne yeni ufukları görebilir ne de gönüllere girebiliriz.

Aksi takdirde küresel sistemle uyumlu, aynı zamanda yerlilik iddiasında bir muhafazakârlığın her tür soruyu örtbas ettiÄŸi, buna da, aklamak adına, ‘inÅŸa süreci’ dediÄŸi ortamda sahte ve gerçek birbirine karışıyor demektir. Her ÅŸeyin politikleÅŸtiÄŸi ama gerçek siyasetten uzaklaÅŸtığı, apolitik ama bir o kadar da kaotik ortamdan çıkış yolu, belki de siyasetin gereÄŸini yerine getirmekte!

Ýlgili YazýlarDüşünce, Siyaset

Editör emreakif on April 1, 2014

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Daha Yeni Yazýlar:
Bir Önceki Yazý: