‘Sünni Baasçılık’ çözüm mü?
Suriye’de bölgesel aktörlerle küresel aktörlerin iliÅŸkileri sorunu her geçen gün daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor.. Ãœstelik tarafların nerdeyse doÄŸrudan dış müdahalelere açık olmaları iç savaÅŸtaki askeri dengeleri de etkiliyor. Muhalifler arasında Batı’nın iyi muhalif- kötü muhalif ayrımı bir tarafı adeta ÅŸeytanlaÅŸtırıp propaganda gücü artarken makul muhalif sayılanların ise her geçen gün kan kaybettikleri izlenimini veriyor. Muhtemelen dengelerin bu ÅŸekilde deÄŸiÅŸmesi ÅŸimdilik diplomatik kurgu açsından kullanışlı bulunuyor. Bu arada sahadaki aktörler gerçekte ne istiyor, acıların dinmesi için neler yapılacağı gibi sorular devletler oyununda pek yer almıyor. Ödüllerin her tür günahı kapatmaya yettiÄŸi düşünülüyor.
Esad rejimi Rusya ve Ä°ran’la kurduÄŸu ittifakta ısrarla aynı çizgiyi sürdürürken yeni diplomatik bir hamleye yapmaya hazırlanıyor. Ä°ran’ın bir yanda kendisi açısından hayati öneme sahip nükleer pazarlıkları sürdürürken Suriye politikasını bu görüşmelerde en önemli pazarlık kozu olarak kullandığını bilmeyen yok. Suriye politikası Ä°ran’ın kendi ulusal stratejik çıkarlarının vazgeçilmez aktörü durumunda.
Önce habere göz atalım: Iraklı Åžii lider Ammar el-Hekim’in baÅŸkanı olduÄŸu Yüksek Ä°slam Konseyi’nin önde gelen bir isminin Es Siyasa haber sitesine yaptığı açıklamaya göre, Tahran, Moskova, BaÄŸdat ve Esad’ın bizzat ÅŸahsının bir sonraki seçimde Esad’ın adaylığının büyük bir risk teÅŸkil edeceÄŸi bu durumu önlemek için rejim içinden Sünni bir adayın desteklenmesi fikrinin tartışıldığı öne sürülüyor. (kaynak:Dünya Bülteni)
Sekter savaşların kan gölüne çevirdiği bir ülkede ilk bakışta savaşın en kritik nedenlerinden birini ortadan kaldırmaya yönelik makul çözüm gibi görünen bu öneri her bakımdan ilgi çekici.
Batı’nın müdahale etmemek karşılığında sistem içi deÄŸiÅŸim ÅŸartını boÅŸa çıkarmaya yönelik bu giriÅŸim eÄŸer doÄŸru çıkar ve gerçekleÅŸme imkanı bulursa muhaliflerin en önemli kozlarından birinin ellerinden alınması ve Baas rejiminin en az hasarla süreçten kazançlı çıkmasının hesaplandığı anlaşılıyor.
Bu durum aslında OrtadoÄŸu’daki güç mücadelesinde yeni bir unsur olarak devreye giren sekter ayrımcılığın Suriye özelinde nasıl karikatürize edilebileceÄŸinin tipik örneÄŸi olarak karşımıza çıkıyor. Bu planın gerçekleÅŸme ÅŸansının ne kadar olduÄŸu ayrı bir konu ancak, Nusayri Esad yönetimine karşı Sünni kökenli bir ismin seçimlere girmesi fikri demokratik bir manevra olarak görülebilir.
Ne var ki, Baas ideolojisini bir kenara bırakarak sadece Esad’ın mezhebi üzerinden bir mücadele yapmak nasıl çıkmaz ise, Baas’ı sorgulamadan Sünni bir isim etrafında sistemi restore etmeye kalkışmak da tersinden sekter tutum olsa gerek.
Sorun mezhebi kökeninin ne olduÄŸundan çok Suriye’ye hakim Baas ideolojisinin ve yönetiminin sorgulanmasıdır. Baas partisinin Irak temsilcisi Saddam’ın Sünni kökenli olması yönetimini meÅŸrulaÅŸtırmıyordu. Arap dünyasının en laikçi uygulamalarından birini temsil ediyordu Saddam.
Suriye’de akan kanın durdurulması her ÅŸeyden daha aciliyet kesbeden bir konudur. Akan kanın durdurulması teorik tartışmaları ilk elden ertelemeyi zorunlu kılıyor olsa da iktidarın ve iktidar mücadelesinin meÅŸruiyetini nereden alması gerektiÄŸi hususunu tartışmamıza engel deÄŸil. Irak merkezi hükümetinin ÅžiiciliÄŸi öne çıkaran uygulamaları ile kökeni Sünni olmakla beraber laikci muhalefetin meÅŸruiyeti aynı derece sorunludur. Suriye’ye önerilen çözüm statükoya Sünni görünümlü maske takmanın iktidara meÅŸruiyet kazandırmayacağı gibi sahadaki çatışmayı Sünni Åžii çatışmasına dönüştüren bir muhalefete de meÅŸruiyet kazandırmaz.
Ýlgili YazýlarSiyaset
Editör emreakif on October 17, 2013