Suriye olmasın!
Suriye’nin geleceÄŸi Suriyelilere bırakılmayacak kadar uluslararası boyut kazandı. Başından beri uluslararası çıkar iliÅŸkilerinden, stratejik hesaplardan bağımsız deÄŸildi zaten. Olaya iliÅŸkin yorumlar her geçen gün, Suriyelilerin nasıl bir ülkede yaÅŸamak istediklerinden çok kimin nasıl bir dengede yer alacağı sorusuna verilmiÅŸ cevaplar yığınına dönüşüyor.
Yeni OrtadoÄŸu’yu ÅŸekillendirecek kurucu unsurun “Arap baharı” ve ülkelerinin geleceÄŸinde söz sahibi olacak devrimci uyanıştan çıkacağı tezinin ne kadarının gerçekçi (temenni) ne kadarının propaganda ürünü olduÄŸu sorusunu bile bu aÅŸamada çok anlamlı buluyorum.
Suriye’de Esad yönetiminin göstericilere karşı “sivil insan avına” dönüşen tepkisi ülkeyi kan banyosuna çevirmekle kalmayıp iç çatışmanın eÅŸiÄŸine getirdiÄŸine dair emareler hayli fazla. Ä°lk akla gelen Libya örneÄŸinde olduÄŸu gibi Suriye’ye yönelik NATO destekli bir müdahale. Ne var ki Amerika baÅŸta olmak üzere ne Batılı ülkelerin ne de BM’nin bu yönde hemen harekete geçecekleri yönünde bir iÅŸaret ortada görünmüyor.
Buna paralel olarak Ä°ran karşıtı kampanyanın birden bire artması, hatta nükleer tesislerin ne zaman vurulacağına dair tarih bile verilmeye baÅŸlanması hayli dikkat çekici. Dikkat edilirse Suriye’de gerilimin yükselmesi ile Ä°ran üzerindeki baskının bir anda artması arasında hiç de tesadüf olmayan bir eÅŸzamanlılık var. Ä°srail baÅŸta olmak üzere Amerika ve Ä°ngiltere Ä°ran üzerine her anlaÅŸmada baskıyı artırırken Türkiye’nin de Suriye karşısında benzer bir rolde baskı uygular görülmesi elbette bir tesadüf deÄŸil. Bir yanda Ä°ran’ı vurmaktan bahseden Batı, diÄŸer yanda her gün göstericilerin öldürüldüğü sürecin çoktan geçilip iki tarafın da silahlı çatışamaya doÄŸru hızla ilerlediÄŸi bir Suriye görüntüsü. Suriye’de kan akıtıldıkça aslında Ä°ran üzerindeki baskı daha da artıyor ve adeta Ä°ran’ı Ä°srail eliyle vurmayı meÅŸrulaÅŸtıracak bir ortam oluÅŸturuluyor. Suriye üzerinden bölgede muhtemel tehlikeli geliÅŸmeleri mümkün kılacak ortamın olgunlaÅŸması isteniyor adeta.
Bu süreçte OrtadoÄŸu ve özelde Ä°srail, Ä°ran gibi doÄŸrudan Amerika’nın stratejik ilgi alanına giren bölgede Suriye konusunda adeta zamana oynayan bir tavır takınılması nasıl yorumlanmalı? Bu denklemde Türkiye’nin yerinin ne olduÄŸu sorusu, Türkiye’nin Suriye karşısında aldığı tavrın izahını da mümkün kılacak bir yüzleÅŸmeyi gerektiriyor.
YüzleÅŸilmesi gereken soru ÅŸu; Türkiye Amerika’nın itelemesiyle mi Suriye’ye karşı tavır alarak sertleÅŸti? Açık biçimde ÅŸunu teyit etmek gerekir ki Türkiye, ne Suriye’de kan dökülmesini ne de diplomatlarını ve görevlilerini çekecek kadar sertleÅŸmeyi hiç istemezdi. Ne var ki, Suriye’deki olayları iç meselesi olarak gördüğünü ilan edecek kadar sürece dahil olan Türkiye artık olayın askeri boyutuna müdahil olacak kadar da ileri gitti. Dikkat edilirse hem Ä°ran üzerinde kurulan baskı konusundaki hem de muhaliflerin kurduÄŸu ordunun Türkiye’den örgütlendiÄŸi konusundaki iddialar adeta geçiÅŸtirildi.
EÄŸer gerçekten Ä°ran’ın nükleer gücüne karşı bir askeri saldırı düşünülüyorsa bunun için Ä°ran ve Suriye’nin birbirinden koparılması gerekiyor. Suriye’de kan akmaya devam ettikçe ilginç biçimde Ä°ran’ı sorumlu tutan bir propaganda makinesi çalıştırılarak Ä°ran saldırısı temenni edilir bir ortam oluÅŸturuluyor.
Amerikan gücünün artık aynı anda birkaç ülkeye müdahale edecek kapasitesini gittikçe kaybettiÄŸi gerçeÄŸini bundan sonra daha çok hatırlayacağız. Bu tespiti bir kenara not ettikten sonra, “Türkiye’nin liderliÄŸine daha çok ihtiyaç duyulduÄŸu” gibi kulak okÅŸayıcı sözleri de sıklıkla iÅŸiteceÄŸimizi de kaydedelim.
Türkiye’nin “liderliÄŸi”ne duyulan ihtiyacın sadece Ä°slamcı olarak tanımlanan bir hükümet eliyle laiklik ve demokrasi modeli önerilmesinden kaynaklanmadığı çok açık. Gittikçe izolasyonist stratejiye evrilme emareleri gösteren ABD’nin küresel imparatorluÄŸunun artık bölgesel ittifaklara ihtiyacı olacak. Hem Amerika’nın geldiÄŸi durum hem OrtadoÄŸu’nun yaÅŸadığı kırılma eski argümanlarla açıklanamayacak farklılıklar gösteriyor. Bu farklılıklar kavranmadan “Türkiye’nin liderliÄŸi” gibi gurur okÅŸayışı sözlerin nasıl bir stratejik dönüşüme iÅŸaret ettiÄŸi anlaşılamaz. Aslında bu nedenle Türkiye’nin önü açıldığı gerçeÄŸi, deÄŸerlendirme yapılırken göz ardı edilmemelidir. Suriye’ye askeri müdahalenin de dahil olduÄŸu “yeni Osmanlıcılık” rolü ve Batılı deÄŸerleri taşıma misyonunun maliyeti herkesi düşündürmeli.
Editör emreakif on November 15, 2011