Ali’nin sadece bedeni gömülmedi!
Muhammed Ali’nin ölümü tüm dünyada konuşulmaya devam ediyor. Hayatı, mücadelesi, verdiği mesajlar üzerinden her kesimden insanı buluşturan bir popüler ikon haline geldi. Şaşılacak bir şekilde Amerika’dan Avrupa’ya tüm medya aygıtları Ali’ye adeta güzelleme yarışına girmiş görünüyor.
Genel çerçevede medyada Ali’nin Müslüman kimliği ve bu kimlikle verdiği özgürlük mücadelesi Amerikan özgürlük paradigması içinde yorumlanıyor. Ayrımcılığa, Vietnam Savaşı’na itirazına hatta isminin Müslüman bir isim olmasına bile Müslümanlığının bir etkisi olmadığına inandırmak isteyenler de var. Evet Ali’nin yıldızının parladığı dönemler Amerika’daki ayrımcılığa, ötekileştirmeye, baskılara karşı yükselen bir dalganın olduğu doğru. Ne var ki Ali’nin mücadelesini diğerlerinden ayıran temel faktörlerden biri de herhangi bir dini değil Müslümanlığı seçmiş olmasıdır. Zira Muhammed Ali’nin düşüncelerini, eylemini yakından bilenler onun yanıbaşında duran Malcolm X‘i yani Malik el-Şahbaz’ı görürler. Amerikan siyah hareketinin diğer liderlerinden Malcolm X’i ayıran temel faktör de Müslümanlığı idi kuşkusuz. Radikal söylemleri bir yana Müslümanca bir bakışa sahip olduğu dönemde karanlık ellerin hedefi olması manidardır. DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on June 11, 2016
AB olmadı Ortadoğu’ya girelim!
İngilizlerin imparatorluk günlerinden miras kalan protokolleri, devlet geleneği, özellikle kraliyet törenleri ritüelleri ince ayrıntılarla örülmüştür. Hemen hemen tamamı tarihi süreklilik arz etse de bu ayrıntılara asıl rengini veren mütekebbir imparatorluk gücüdür. Britanya bugün eski gücünde değil. Sonuçta üzerinde güneş batmayan bir sömürge imparatorluğundan (imparatorluk tabiri de sömürgecilikle yakından alakalı) küçük bir adaya sığınmış devlet görünümünde. DEVAMI>>>…
Yazanemreakif on November 24, 2011
Kaddafi’nin yüzü kime haz veriyor?
Ölü yüzü soğuk olur. Ölü bir insan yüzü ürperti verir genelde… Bazılarının hayatı da ürperti verir. Yüzünü görmek istemediğiniz insanlar vardır. Çehresine baktığınızda teninize soğuk bir şeyin temas ettiğini hisseder, ürperirsiniz. Gözleri sizde insani bir çağrışım yapmaz. Anlamsız olacak kadar mütekebbir, acımasız, duygusuzdur o gözler. Çözemezsiniz ilk bakışta; neden hoşlanır, nelerden nefret eder, canını neler sıkar, heyecan duyduğu bir şey var mıdır? DEVAMI>>>…
Posted under Dünya
Yazanemreakif on October 25, 2011
İsrail’in “kırılan gururu”
İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi konusunda, kapalı kapılar ardında yürütülen çok yönlü diplomatik girişimin ardından dün itibariyle ipler kopmuş gibi görünüyor. En son Amerikan Dışişleri Bakanı Clinton’un devreye girerek Türkiye’den özür dilenmesi yönünde Netanyahu’ya yaptığı çağrı (baskı olarak da okunabilir) sonuçsuz kalmış görünüyor. Netanyahu Clinton’a “İsrail’in şu an itibarıyla özür dileme niyetinde olmadığını” açık biçimde söyleyerek, olayı soruşturan BM Komisyonu’nun Palmer Raporu’nun yayımlanmasını bekleyeceklerini kaydetmiş.
Amerika’nın özür dileme konusuna, İsrail’e baskı yapmaya varacak derecede önem vermesi yeni Ortadoğu konseptinden bağımsız düşünülemez. Mavi Marmara’da yaşananlardan hemen sonra ABD’nin adeta İsrail’i ödüllendiren açıklamaları ile bugün sergilediği tutum arasındaki farkı iyi okumak gerekiyor.
Türkiye’nin İsrail’le (siyasi) ilişkilerinin düzelmesi için öne sürdüğü şartların yerine getirilmemesi durumunda ortaya çıkacak manzara, Amerika için en kötü senaryolardan biri olmalı. İsrail’i biraz Türkiye üzerinden terbiye ederken diğer taraftan da Türkiye’siz bir İsrail denkleminin ne tür ” felaketlere” yol açacağının da farkında. Aslında Türkiyesiz bir İsrail’in yer aldığı Ortadoğu denkleminin ne anlama geldiğini, bunun kendileri açısından ne denli büyük -nerdeyse alternatifi olmayan- bir boşluk oluşturduğunu en iyi Tel Aviv biliyor. Buna karşın İsrail tarafı, kurduğu stratejik ilişkileri sürekli olarak Türkiye’ye bir tür lütfedilmiş ayrıcalık gibi sunmakta son derece başarılı oldu. Türkiye’deki öz güven yoksunu dış politika yapımcıları, iktidar erki Batı ve ABD ile olan ilişkilerini İsrail’e endekslemişti. Türkiye’nin Batılılar nezdinde adeta vizesi durumundaydı.
Oysa İsrail’in Türkiye’ye olan ihtiyacı sanılanın çok daha fazlasıydı. Her anlamda bölgeye yabancı bir u(nsu)r olarak yerleşen ve kuruluşundan beri sürekli yayılmacı ve işgalci bir stratejiyle sınır genişleten İsrail’in tek başına bu adada kalması imkansızdı. Amerikan yönetiminin üzerinde kurduğu nüfuzunu ve Avrupalıların moral anlamda ikiyüzlülüklerini istismar ederek Türkiye ile her anlamda buyurgan ve şımarık bir ilişki geliştirdi. DEVAMI>>>…
Posted under Dünya
Yazanemreakif on August 18, 2011
Suriye’yi çok konuşacağız!
Suriye’de her gün akan kan tahammül sınırlarını zorluyor. Teravih namazından sonra kurşunlanan, gece evinden alınıp götürülenlerin sayısı tam bilinmiyor. Görgü tanığı olarak medyada görünenlerin anlattıklarına bakılırsa insanlık sınırına varılmış durumda.
Diğer taraftan silahsız değişim talepleri olarak başlayan gösterilerin tehlikeli biçimde silahlı çatışmaya dönüştürülme riski söz konusu. Çünkü silah kullandıklarında muhaliflerin bu mücadeleyi kazanmaları imkansız olduğu gibi hareketin inandırıcılığı da tartışmalı hale gelir. Muhalifler, rejimin gösterileri mecrasından çıkarmak için silah dağıttığı yönünde savunma yapıyor. Karşı tarafta ise yönetim, devleti koruyan güvenlik güçlerine “teröristlerin” yaptığı saldırılara dayanarak adeta döktüğü kanı meşrulaştırmak istiyor.
Belli ki rejimin şimdiden ahlaken kaybettiği, ama muhalefetin de bu ahlakî kirliliğe bulaştırılmak istendiği bir oyun kuruluyor.
Amerikan dışişleri bakanı, Türkiye dışişleri bakanını arayarak Türkiye’nin Suriye üzerinde baskı kurmasını istemiş. Türkiye’nin başbakanlık düzeyinde Suriye’ye sert çıkışı zaten ipleri germişti. Hemen peşi sıra Suud kralının adeta tehdit içeren mesajı ve ardından elçisini çekmesi tesadüf olmasa gerek. Hatta dün körfez ülkelerinin teker teker elçilerini merkeze çağırmaya başlamaları önemli bir işaret alındığını gösteriyor.
Bugün dışişleri bakanı Suriye’ye gidiyor. Muhtemelen diplomatik düzeyde sert bir uyarı olacak, belki de ipler kopma noktasına gelecek… DEVAMI>>>…
Posted under Dünya
Yazanemreakif on August 9, 2011