Yerlilik şartı, varoluş imkanı

Yerlilik, yerli olmak bir ideolojik akım, siyasi görüş olmaktan önce haldir. Orada, oraya ait olma hali…

Yerlilik herhangi bir dünya görüşüne bağlı olup olmamaktan önce duygusal bir bağdır. Yerli olmayı içine sindirebilmektir.

Yerli düşünce, yerli sanat, yerli gelenek gibi kavramsallaştırmaların hepsi mümkün. Ama bir duyuş seziş yoksa yerli olmak zor.

Bir yere ait olmak, oraya kök salmak, tarihsel ve kültürel ve dahi coğrafi boyuta sahip olmadan olmaz. Bir yer/ler/e ait olma duygusu orada olmakla yakından ilintilidir. Bir yere ait olsanız da orada doğup büyüseniz de oraya ait olamayabilir, oraya yabancılaşır, duygusal olarak oradan, o coğrafyadan kopabilirsiniz.

Yerlilik bir coğrafyanın, bir iklimin nefesini solumaktır. Maddi bağların ötesinde bir duyuş, hissediş, bağlanma halinin ötesine geçerek yerlilik iddiasının ders kitaplarından sızan fikri olarak çerçevesi çizilebilir, izah edilebilir bir rasyonalitesinin olması her zaman yerlilik anlamına gelmez.

Yerlilik zaman ve mekan duygusuyla tarifini bulan ayakların prangalanması hiç değildir. Ayaklarınızın sabit kadem olması, bir irade, bir tercih demektir. Prangalanmak cebren tutsaklık ima eder.

Yerli olmak yerel olmak, yerel şartlara mahkûm olmayı gerektirmez. Yerellik iç deniz gibi içe kapanmak, içe kıvrık bir hal üzere olmaktır. İç deniz gibi durağanlaşmak ufkunuzu sınırlandırır, bir adım sonra sınırlara varırsınız. Biraz da antropolojinin konusu olmaya razı olmak demektir.

Zaten yerli olmayanın evrensel düşünmesi de imkansızdır. Yerli olan aidiyetinden emin olarak öteki ile, dışarda bıraktıkları ile, ne kompleksiz ilişkiye geçer, sentez yapmaya, entelektüel, düşünsel temasa imkan verir. Yerel olan ne kadar otantik olsa da içe kıvrıktır.

Fiziki varlığın bir yere ait olması her zaman yerli olmayı zorunlu kılmıyor.

Fikri, ideolojik, siyasi kopuş aidiyetin en derin boyutunu, duygusal kopuşu getirebilir. Hayatınızda yerleşik ve yerel olduğunuz mekanı coğrafyayı hiç terk etmemiş olsanız bile yerli olmaktan çok uzaklara yelken açmış olabilirsiniz. Zaten ruhen mekansızlaşmış varlıkların yerli kalmaları zor. Yerlilik duygusal bağın, aidiyetin, sevginin, hissedişin, kıymet bilirliğin şiiriyetin yitip gitmesi demektir. Orada ve oralı olmaya zorlayan başka açıklamalar, kurgular geliştirseniz de oraya ait olmaktan uzaklaşabilmeniz çok mümkün.

Yerlilikle zihni inşa, duyuşlar rasyonalitenin kırılma anı yerel olup yerlilikten uzaklaşma anıdır.

OrtadoÄŸu’da bizim, ümmetin varoluÅŸ ÅŸartlarından biri yerli olmaktır, yani, buraya bu coÄŸrafyada doÄŸup neÅŸvu nema bulmak, dünyaya buradan açılmak.

Varoluş şartını yitiren nesiller yerliliklerini de yitiriyor.

Bir iÅŸgal ordusunun neden yerli olmadığını, olamayacağını iÅŸgal uygulamalarından anlarsınız. Oraya ait hisseden hiç bir güç mekanla iliÅŸkisini tahrip ve talan üzerinden inÅŸa edemez. Bunun içindir ki Medine’yi kuranlar muhacir ama yerli olanlar, yerelden yerliliÄŸe geçenler oldu.

Yerellik geçmiÅŸi-iddiası binlerce yıl öteye gidenlerden pek çoÄŸu yerli olmayabilir. Yabancı bir ideolojinin mahkûmudur ve yerli olmayı hiç baÅŸaramaz. Mesela Filistin’e göz ve el koyanların binlerce yıllık geçmiÅŸ efsanesine raÄŸmen yerli olamayacaklarının en somut kanıtı uygulaya geldikleri iÅŸgal politikalarıdır…

Bedenleri Anadolu’da, OrtadoÄŸu’da olsa da fikirleri, duyguları yaban ellerde olanlar, varoluÅŸ ÅŸartına yabancılaÅŸmış yerlilik iddiasındaki yerellerin yerlilere özgü duyuÅŸ, hissediÅŸ, seziÅŸ ve sahipleniÅŸten eser yoktur. Öfkesi, isyanı, sistemi, hiyerarÅŸisi iÅŸgal ordularının geride bıraktığı yıkıntılar gibidir. Önce ruhları tarumar edilir sonra o çöküntülü duygularla eline geçirdiÄŸi ilk fırsatta varoluÅŸ ÅŸartını, varlık alanını tarumar eder.

Üniformalı steril yereller yerlilere savaş açtı, yerlilikleri yok etti. Yerlilik adına isyan edenler yerelleştikçe önce ruhlarını, geleneklerini peşi sıra varoluş alanlarını tarumar etmeye başladı.

Bedenen varoluş alanında bir yer işgal etseler de duygularıyla, zihinleriyle, dünya görüşleriyle yerli olanla hiç bir bağları kalmamıştı. Yapacakları tek şey vardı, önce ruhların tarumar edilmesi sonra varoluş alanının imha edilmesi. Bunun ne, kim ve hangi dava adına yapıldığı fark etmez. Sonuç her durumda da aynıdır.

OrtadoÄŸu coÄŸrafyası, yerellik ve yerlilik penceresinden yansıyanlar ideolojik, siyasi aidiyetleri farklı olsa bile sonucun fazlaca deÄŸiÅŸmediÄŸi, tezahürlerinin birbirine benzediÄŸi hikâyelerle dolu. Hemen hepsi ruhen ve bedenen tarumar olmanın acı hikâyeleri…

Ýlgili YazýlarDüşünce

Editör emreakif on October 14, 2014

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Bir Önceki Yazý: